Tufan Erhürman
tufaner@yahoo.com
Belediye seçimlerinin üzerinden bir ay geçti. Seçimlerde kimin başarılı, kimin başarısız olduğuna ilişkin tartışmalar bence artık geride kaldı. Bu noktadan sonra önemli olan, Lefkoşa Belediyesi’nin yeni yönetiminin başarılı olup olmayacağıdır. Elbette ülkemizdeki “sözde siyasi” kültürün etkisiyle belediyenin başarısız olmasını umut edenler de çıkacaktır. Ancak kanımca Lefkoşa Belediyesi’nin bu noktadan sonra vereceği sınav, yalnızca Fellahoğlu’nun, CTP’nin ya da belediye meclisi üyelerinin performansının ölçülmesiyle ilgili değildir. Ortaya çıkacak sonuç, bir bütün olarak siyasetin ve demokrasinin başarısını ya da başarısızlığını gösterecektir. Kıbrıslı Türklerin batırılmış bir kurumu alıp doğru dürüst yöneterek ayağa kaldırıp kaldıramayacaklarını göreceğiz hep birlikte. Dolayısıyla belediyedeki performansın iyi olması, bir bütün olarak Kıbrıslı Türklerin lehinedir. Burada olumlu göstergelerin ortaya çıkması, halk olarak öz güvenimizi kazanmamız açısından da önemlidir. Artık biz dahil herkesin inanmaya başladığı, tembel, beceriksiz, yozlaşmış ve kendi kendini yönetme yeteneğine sahip olmayan bir halk olduğumuza dair iddialara bir yanıt verilecekse, bu yanıt öncelikle Lefkoşa Belediyesi’nde verilecektir.
Fellahoğlu’nun Avantajları
Lefkoşa’nın yeni belediye başkanı Kadri Fellahoğlu, belki bugüne kadarki hiçbir belediye başkanının sahip olmadığı bir avantaja sahiptir. Lefkoşa Belediyesi tam bir enkaz durumundadır. Önceki dönemde ne kadar kötü yönetilmiş olduğu herkesçe bilinmektedir. Belediyede ihtiyaçtan fazla personel, ödenmesi mümkün olandan fazla borç, Lefkoşa halkında belediyeye yönelik olarak kısa sürede giderilmesi hiç de kolay olmayan bir güvensizlik vardır. Elbette bunları söyledikten sonra “avantaj bu tablonun neresinde” diye sorulabilir. Bence avantaj tam da bu tablonun olumsuzluğundadır. Ortada böyle bir tablo bulunduğu için, Lefkoşa halkı, belediye yönetiminin üreteceği acı reçeteleri kabul etmeye, hizmetteki ufak tefek aksamaları görmezden gelmeye her zamankinden daha hazırdır. Katılımcı yöntemle hazırlanacak, bütünüyle şeffaf biçimde ortaya konulacak projeler, adalet duygusunu rencide etmemeleri, hedeflerinin belli ve ulaşılabilir olması ve denetime açık olmaları kaydıyla, herkesin ya da belli bir kesimin canını yaksalar da, çoğunluk tarafından kabul edilebilecektir.
Başarının Anahtarları
Açıkça ve üzülerek söylemek gerekir ki bir önceki paragrafın son cümlesinde yer alan beş temel unsurun beşi de Kıbrıs Türk siyasi kültürüne yabancıdır. Bu durum Fellahoğlu’nun yukarıda sözünü ettiğim avantajını tamamıyla ortadan kaldırabilir. O nedenle, bu beş unsuru ayrı ayrı ele almakta ve ne anlama geldiklerini açıklamakta yarar vardır.
a) Katılımcılık
Yukarıda belirtmiş olduğum gibi, Lefkoşa Belediyesi’nin içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesi için birtakım acı reçetelere ihtiyaç duyduğu herkesin malumudur. Dolayısıyla usulünce hazırlanacak ve uygulanacak bir acı reçete halk tarafından reddedilmeyecektir. Bu usulün birinci ayağı katılımcılıktır. Ülkemiz siyasetçilerinde “ben bilirimcilik”, otoriterlik yaygın bir hastalıktır. Bu hastalık, yetki sahiplerinin, kararlarını, sivil toplum örgütlerine, odalara/sendikalara, halka ve kendi partileri dışındaki siyasi partilere danışmaksızın almaları ve açıklamaları sonucunu doğurur. Hatta daha da ileri gidersek, bazı yetki sahiplerinin karar alırken, kendi partileri içindeki yetkili kurullara ve uzmanlara dahi danışmadığı bilinmektedir. Kanımca Fellahoğlu, kendini bu hastalıktan kurtarmak zorundadır. Acı reçetelerle ilgili kararlar alınmadan önce, mutlaka, başta belediye meclisi olmak üzere, tüm siyasi partiler, ilgili uzmanlar, sendikalar, odalar, sivil toplum örgütleri ve ilgili halk kesimleri karar alma sürecine katılmalıdır.
Bu arada ilgili halk kesimleri derken neyin kast edildiğinin de altı çizilmelidir. Kolay bir iş olmadığının farkındayım ama Lefkoşa’nın mahallelerinde halka açık toplantılar yapmak, projeleri anlatmak ve halkı dinlemek gerekir. Elbette herkesi ikna etmek mümkün olmayacak ve birilerinin görüşleri hilafına kararlar alınacaktır. Ama katılımcılık, hem halkın iradesini dikkate almak, hem de alınan kararları mümkün olduğunca geniş kesimlerin desteklemesini sağlamak açısından önemlidir. Bu vesileyle, örneğin Surlariçi sakinlerinin kendilerinin yalnızca seçim zamanlarında hatırlandıkları yolundaki haklı eleştirilerinin gereği de yerine getirilmiş olacaktır.
b) Şeffaflık
Bir halkın uygulanacak acı reçeteleri kabul etmesini sağlamanın en etkili yöntemi, onu en rasyonel yolu seçtiğinize ikna etmektir. Halkın gerçekten ikna olabilmesi için de verilere ulaşabilmesi gerekir. Elbette halk, verilerin, rakamların açık olmadığı durumlarda da ikna edilebilir ancak bu tip bir ikna süreci demokratik değildir.
Şeffaflığın yokluğu, sağlanacak katılımın niteliğini de değiştirir. Unutulmamalıdır ki halkın katılımına en çok önem veren rejimler totaliter rejimlerdir. Ancak o tip rejimlerde sağlanan katılım mobilize katılımdır. Oralarda amaç, halkın ulaşabildiği verilerden hareketle oluşturduğu iradesini ortaya koymasını değil, yönetimin parçası olduğu yanılgısına düşmesini sağlamaktır.
Günümüzde şeffaf olma arzusunda olan bir yönetimin işi eskisine oranla çok daha kolaydır. Lefkoşa Belediyesi, internet sayesinde, bütün verileri, bilgileri ve alınan kararları, anında, görmek isteyenlere ulaştırabilir. İlgili kesimlerle yapacağı toplantılardan önce bu verilere internet üzerinden ulaşılabileceğini de bildirebilir. Böyle bir şeffaflık, hem yönetime olan güveni artıracak, hem de katılımı demokratikleştirecektir. Ayrıca, aşağıda beşinci başlıkta ele alacağım denetime açıklık da ancak şeffaflıkla sağlanabilecektir.
c) Adil Olma
Siyasi kültürümüzün en ciddi zaaflarından biri, adalet duygusunun önemsenmemesidir. Ciddi bir ekonomik krizle boğuşmakta olan Lefkoşa Belediyesi’nin gelirlerini artırması ve giderlerini azaltması gerektiği herhâlde herkesin malumudur. Bu durumda örneğin tahsilatların eksiksiz yapılması ve bazı insanların işlerine son verilmesi kaçınılmaz olarak gündeme gelecektir. CTP’lilerin borçları tahsil edilmezken CTP’li olmayanların borçları öznel durumları hiç dikkate alınmaksızın acımasızca tahsil edilirse ya da ciddi ödeme güçlüğü içinde bulunan insanların suları sorgusuz sualsiz kesilirse, halkın geniş kesimlerinin belediye yönetimine desteğinin devam etmesi beklenmemelidir. Aynı biçimde işten çıkarılacak olan insanlar belirlenirken parti rozetlerine bakılır, aynı durumda olan insanlardan bir kısmı durdurulurken, diğer bir kısmı durdurulmaz, dahası birileri işten çıkarılırken başka birileri, üstelik partili ya da tanıdık oldukları için istihdam edilirse, adalet duygusu kaçınılmaz olarak zedelenecek ve destek haklı olarak azalacaktır.
d) Hedeflerin Belli ve Ulaşılabilir Olması
Halk, acı reçetelere, ancak hedeflerin belli ve ulaşılabilir olması hâlinde onay verecektir. Yaşanan sıkıntıyı, belli bir süre sonra olumlu bir durumun ortaya çıkacağı düşüncesi azaltır. O nedenle hazırlanacak projelerde, halka, katlanılacak sıkıntılara hangi süreyle katlanmaları gerekeceği ve bu sürenin sonunda ulaşılacak hedef açıkça gösterilmelidir. Projelendirilmeyen, hangi süre sonunda gerçekleşeceği, hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceği dahi belli olmayan hedefler için halkın sıkıntıya katlanmasını beklemek gerçekçi değildir. Ayrıca, hedeflerin belli ve ulaşılabilir olması ölçütü, halka, ulaşılması mümkün olmayan hedeflerin konulmasını önceden engelleme ve sonradan da belirlenen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığını denetleme olanağı sağlayacaktır.
e) Denetime Açık Olma
Katılımcılık ilkesi, yalnızca kararların alınması sürecine değil, ona ek olarak, uygulamanın denetlenmesi sürecine katılabilmeyi de gerektirir. Belediye yönetimi halkın her aşamadaki denetimine açık olduğunu, dahası denetlenmeyi talep ettiğini net bir biçimde ortaya koymalıdır. Burada denetimden kast edilen yalnızca yargısal denetim, Sayıştay ve Ombudsman denetimi değildir. Belediyenin iç denetim mekanizması da etkili hâle getirilmelidir. Bunun için “Lefkoşa Belediyesi Ombudsmanı” projesi gündeme getirilebilir. Belediye’nin içinde, Lefkoşalıların, herhangi bir ücret ödemeden, basit bir dilekçeyle, hatta “mail”le başvurabilecekleri, esnek hareket edebilen ve mümkün olan en kısa sürede başvuruculara yanıt veren bir birimin kurulması, hem belediye yönetimine olan güveni artıracak, hem yurttaşların denetime katılmasını sağlayacak, hem de yönetime, aksaklıkları derhal fark edip düzeltme olanağı sağlayacaktır. Lefkoşa Belediyesi’nde ihtiyaçtan çok fazla insan çalıştığı bilindiğine göre, böyle bir birimde çalışacak insan bulmak zor olmasa gerektir.
Sonuç
Elbette Lefkoşa Belediyesi’nin yeni yönetiminin işi hiç de kolay değildir. Asla yapılmaması gereken hata, “enkaz devraldık” edebiyatına sarılmaktır. Yeni yönetimin bir enkaz devraldığı herkesçe malumdur ama bunu sürekli tekrarlamak başarısızlığa mazeret arandığı izlenimi yaratır, güveni zedeler.
Ancak, enkazdan söz etmemek enkazı yaratanların hesap vermesine aktif ya da pasif biçimde engel olmak anlamına da gelmemelidir. Yeni yönetim, yalnızca önümüzdeki dönemde belediyeyi iyi yönetmekle değil, geçmiş dönemde kötü yönetenlerin hesap vermesini sağlamakla da yükümlüdür. Bunun için polise, Savcılığa, Sayıştay’a ve mahkemelere yardımcı olmak, bilgi ve belge sağlamak gerekecektir.
Girişte belirttiğim gibi, yeni yönetimin işi zordur ama ortada değerlendirilmesi gereken bir avantaj da vardır. Halk, acı reçetelerin uygulanması gerektiğinin bilincindedir. Eğer bu reçeteler, yukarıda sözü edilen beş ilke gözetilerek hazırlanır ve uygulanırsa, kanımca yönetim halktan geniş bir destek görecektir. Kaldı ki bu beş unsur Fellahoğlu’nun partisi CTP’nin sahip olduğunu ilan ettiği ideolojiye ve bu ideolojiden kaynaklanan ilkelere de son derece uygundur. Yani, un, şeker, yağ ortadadır. Her durumda helva yapılacaktır. Lefkoşalıyı, yapılacak olan helvayı Lefkoşa Belediyesi’nin cenazesini kaldırırken yemek zorunda kalmaktan kurtarmak yeni yönetimin elindedir.