LEFKOŞA MANİFESTOSU: 6- HERKES İÇİN KÜLTÜR

Onur Olguner

“Bir şehirde kültür etkinliklerinin yoğunluğu ve çeşitliliği, kenti kasabadan ayıran en önemli etkenlerdendir”. Özellikle de söz konusu başkent olduğunda bu etken sadece ilgili kentin değil, ülkenin kasabadan öteye taşınabilmesi için önemli bir rol oynar.

 4500 yıldır insanoğluna ev sahipliği yapmış olan başkentimiz Lüzinyan, Venedik, Osmanlı ve İngiliz kültürünün izlerini taşıyan ender başkentlerdendir. Dahası bu şehir sadece Lefkoşalıların değil, aynı zamanda tüm Kıbrıslıların başkenti olmasından dolayı adanın kültür merkezi olma potansiyelini taşır.

Şehrimiz ülkenin kültür ve sanat merkezi olma görevini her yıl yaptığı Kıbrıs Tiyatro Festivali ve Lefkoşa Belediye Orkestrası etkinlikleri ile başarılı bir şekilde üstlenmiştir. Kültürel etkinliklerimizi bir adım ileriye götürmek ve sadece ülkemizin değil, aynı zamanda Akdeniz’in de sayılı kültürel merkezlerinden biri haline dönüşmek ise yine bizim elimizdedir.

BELEDİYE TİYATROSU & BELEDİYE ORKESTRASI

  • Atatürk Kültür Merkezi'nin mimarı olan Burhan Atun gibi ODTÜ’lü bir ustanın kalemiyle tasarlanmış tiyatro binasının tamamlanması için ayrılan bütçe, TC Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisinde (KEİO) hazır bir halde üç buçuk yıldır beklemektedir. KEİO, Kıbrıs Devlet Tiyatroları ve Lefkoşa Belediye Tiyatrosu arasında binanın kullanımı ile ilgili bir protokol yapılması halinde, inşaatın tamamlanması için gereken 12 Milyon TL’nin sağlanacağını açıkça belirtilmiştir. Adanın en donanımlı tiyatrosu olacak bu inşaatın bitmesi için gereken tüm adımlar acilen atılmalıdır. Lefkoşa kendi tiyatrosuna kavuşmalıdır.
  • Şehrimizin iklimi açık hava etkinliklerine ve konserlere son derece uygundur. Bu şehirde mutlaka bir amfi tiyatro olmalıdır.

Özellikle sahnesinin arkasını Lefkoşa Surlarının sarı taşlarına doğru verecek bir amfi tiyatro hem kültürüyle mest edecek, hem de bu bölge insanının hayatına katkıda bulunacaktır.

Surların ışıklandırılmış sarı taşları önünde yapılacak bir Frank Sinatra Şarkıları Konseri ve surlar üzerinde bunları dinleyen çocukları düşünmek bile bu adımın ne kadar gerekli olduğunu bize hissettirebiliyor.

LEFKOŞA SURLARİÇİ BÜYÜK BİR MÜZE OLMALI

  • Lefkoşa Surlariçi eşine az rastlanan değerde bir kültürel mirastır. Bu miras bizlere Lüzinyanlardan, Venediklilerden, Osmanlıdan ve İngilizlerden kalmıştır. Maalesef bugün kompozit kaplamalarla, düzensizlikle ve kaçak yapılaşma ile bu mirası kaybetme noktasına geldik. Dahası tarihi binalarımızın pek çoğunu yıkılmaları için kaderlerine terk ettik.
  • Bu kültürel mirasa sahip çıkılmalıyız. Kaderine terk edilen binaların sahiplerine tadilat için uyarı göndermeli, teşvikler için birlikte fonlara başvurmalı ve eğer gereken adımlar atılmazsa bu binaların belediye bünyesine alınmasını gündeme getirmeliyiz. Kamu özel ortaklığı (PPP) çerçevesinde bu binaların tekrar hayat bulması için işletme önerileri hazırlanmalı ve bölgenin canlandırılması için cesur adımlar atılmalıyız.
  • Lefkoşa İmar Planı şehrimizin kültürel mirasını korumak için en önemli yol göstericimiz olmalıdır. Selimiye Meydanı Projesi, Arasta Sokak Yayalaştırma Projesi , Asmaaltı Sokak Yayalaştırma Projesi ve İplik Pazarı Sokak Yayalaştırma projelerini içeren bu kaynağın adımları mutlaka devam etmelidir. Surlariçi büyük bir müze haline dönüşmelidir.

KÜLTÜR VE DEMOKRASİ MERKEZLERİ : MEYDANLAR & KENT PARKLARI

Ülkemizin başkentinde bizler bireysel arabalarımızda seyahat ettiğimiz, bireysel masamızda kahvemizi içtiğimiz ve kendi grubumuzla yemek yediğimiz küçük sosyal gruplara bölmüş durumdayız. Bu bölünme ise kendimize ait alanlarımızı oluşturmamıza ve bu alanlara ihlal olduğu anda tahammülsüzlüğe itilmemize sebep olmuştur.

Halbuki Kıbrıs Halkı kapılarını açık bırakabildiği, mahallesindeki komşularını tanıdığı ve çocuklarının sokaklarda top oynadığı bir kültürden gelmiştir.

Bu kültürü tekrardan canlandırmak için birlikte paylaştığımız, vakit geçirdiğimiz ve bağlarımızı güçlendirdiğimiz meydanlar, kent parkları ve toplu taşıma araçları mutlaka hayatımıza girmelidir. Çünkü ancak bu sayede Lefkoşalılar olarak kişisel alanlarımızdan zevkle dışarıya adım atabilecek ve eski kültürümüze sahip çıkabileceğiz.

LEFKOŞA’NIN MARKALAŞMASI

  • Başkentimize hem Ercan Havalimanı'ndan, hem de Lokmacı Sınır Kapısı'ndan her gün binlerce turist gelmektedir. Bu potansiyelin daha da arttırılması ve kent ekonomisini güçlendirmesi için Lefkoşa’nın markalaşması çalışmalarına başlamak zorundayız.
  • Lefkoşa’nın marka şehir olması için elinde olan en büyük potansiyeli, Lefkoşa Surlariçi bölgesidir. Bu potansiyeli bugüne kadar hoyratça ve değerini bilmeden kullandığımız aşikardır. Eğer bizler Akdeniz’in marka kenti olmak istiyorsak, kültürel mirasımıza mutlaka planlı bir şekilde sahip çıkmak zorundayız.
  • Lefkoşa’nın farkında olmadığımız ikinci marka potansiyeli Kanlıdere’dir. Şehrin bir ucundan başlayıp diğer ucuna bağlanan bu dere, ilk adımda Dereboyu Deresi Projesi kapsamında ele alınmalı ve akarsuyun yanında ilerleyen bir parkur halinde rehabilite edilmelidir.
  • Lefkoşa Türk Belediyesi’nin nüfusu yaklaşık 61 bin iken, şehrin çeperinde bulunan iki üniversite kampüsünde okuyan öğrenci sayısı yaklaşık 38 bindir. Maalesef yalnız başına bu yüksek rakam Lefkoşa’nın öğrenci şehri olması için yeterli değildir. Eğer gerçek anlamda bir öğrenci şehri olmak istiyorsak üniversite öğrencileri için kamusal alanlar, kültürel merkezler, müzeler, meydanlar ve toplu taşıma hizmetleri sunmamız artık şarttır.

Bu ve bunlar gibi birçok adım şehrimizin kültürel değerini artırabilir ve bizleri  hak ettiğimiz gibi Akdeniz’in kültürel başkentleri arasına koyabilir. Dahası bu kültürel zenginlikler, üniversite öğrencilerimizin ve turistlerimizin ülkemizde geçirecekleri zamanı daha da değerli kılacak ve kent ekonomimize ciddi anlamda katkı koyacaktır.

Bunları başarmak içinse ihtiyacımız her zamanki gibi basittir: Biraz istek, biraz irade ve bolca da VİZYON.