LEFKOŞA NEDEN “OYNANABİLİR KENT” OLMASIN?

Onur Olguner

 

Muhtemelen hepimiz gibi siz de bugün sabahın erken bir saatinde kalktınız. Güne başlamak için hazırlandınız, kahvaltınızı yaptınız, duşunuzu aldınız ve üzerinize yeni günde sizleri temiz tutacak kıyafetlerinizi giydiniz. Bunun ardından kapınızı açtınız ve yaşadığınız şehre kendinizi bıraktınız.

Peki, yaşadığınız şehir sizi mutlu ediyor mu? Sokağa ilk adımınızı attığınızda içinizi heyecan kaplıyor ve midenizde kelebekler uçuşuyor mu? Gününüzü bu şehirde yaşamak sizi umutlandırıyor mu, yoksa mutsuz mu ediyor?

İşte ‘Oynanabilir Kentler Hareketi’ gönüllüleri bundan birkaç sene önce tam da bu soruları kendilerine sordular. Bristol kentinde birkaç yıl önce ortaya çıkan ve o günden itibaren tüm dünyaya yayılan bu hareket “Bizler soğuk ve genişleyen bir şehirde, birbirimizden kopuk ve uzak bir şekilde büyüyoruz” diye isyan ediyor. Bu insanlar gri kentlerde yaşayıp, sokağa çıktıklarında umutsuz halde buldukları hayatı reddediyorlar. Ve bu reddedişin ardından bir seri adım atmaya karar veriyorlar.


 

- “Caddede Su Kaydırağı” bu gerçekleşen adımlardan ilki. Bristol’un en ticari caddesinin yolları kapatılıyor. Yola 90 metre uzunluğunda bir şişme kaydırak yerleştiriliyor ve bir ucundan su veriliyor. Belediye vatandaşlarına, ama özellikle de kentin çocuklarına çağrı yapıyor. “Sokağa gelin” diyor. “Oynayalım”. Bir öğleden sonrayı Bristol şehrinin insanları, Lefkoşa’nın Dereboyu gibi bir caddesinde su kayağı yaparak geçiriyor. Ve özellikle de çocuklar sokakta oynamanın tadını çıkarıyorlar.
- “Dans Etmek Varken Neden Yürüyelim” diyorlar. Şehrin ana arteri üzerinde bulunan 5 adet ışıklı yaya geçidi, yeşil ışık yandığı anlarda disko müziği çalacak şekilde ayarlanıyor. Yerler ise dans pisti olacak şekilde boyanıyor. Ve bu küçücük adım işine veya okuluna giden insanların gününde bir mutluluk anı yaşatıyor.
- “Müzik Çal Benimle, Ben Seninim” adımı parklara, sokaklara, terminallere, istasyonlara ve kamusal alanlara konulan piyanolar öngörüyor. Çalmasını bilen veya bilmeyen herkesin bu piyanonun başına geçmesi teşvik ediliyor. Sokağa müziği indiren bu uygulama o kadar beğeniliyor ki, bu güne kadar dünyada 50 kent aynı adımı 1500 adet piyano ile tekrarlıyor.
- “Surlariçinde Zombi Yakalamaca” ise belki de bu etkinliklerin en ilginç ve sıra dışı olanı. Kentin tarihi mekânlarında yapılan bu etkinlik o kadar ilgi görüyor ki Sheffield ve Londra’da artık her yıl tekrarlanıyor. Binlerce insan zombi makyajı yaparak sokaklardan yakalamaca oynuyor. Eğleniyor.

Yukarıda bahsettiklerimiz aslında sadece eğlence için yapılan adımlar olarak görülse de, aslında önemli bir vizyonun parçası. Şehirlerin insanları bireyselleştirdiği ve toplumsallıktan uzaklaştırdığı tespitini yapan hareket, yaşanan pek çok sorunun çözülememesinin sebebini bu temel sorun ile özdeşleştiriyor. Ve bu temel sorunun çözümünü ise üç adımlı vizyonda şu şekilde ele alınıyor.

1. Kentlerin sorunları ancak insanlarının kolektif ve birlikte atacağı adımlar ile çözülebilir.
2. İnsanın yaşadığı kentlerde kendini mutlu hissetmesi sadece yerel yönetimlere bırakılmayacak kadar önemli. Kentin insanları kendi kentleriyle ilgili inisiyatif almalı.
3. Bazen insanları iyimser ve pozitif kılabilmek, küçük problemleri çözmekten daha önemlidir.

Bu üç vizyon temelinde yerel yönetimlerle birlikte, ama yerel yönetimlerden bağımsız olarak başlıyor Oynanabilir Kentler Hareketi. Ve bu hareket gri ile bütünleşmiş olan monoton yaşama renkli delikler açmayı ve böylece insanların sokaktan dışarıya adımlarını attığı andan itibaren umutlanacağı şehirler yaratmayı hedefliyor.

Bristol Belediye Meclisi ise ‘caddede su kaydırağı’ etkinliğinden sonra bu vizyonu fark ediyor ve desteklemeye başlıyor. Her yıl vatandaşlar tarafından yapılan öneriler arasından bir tanesi seçilip ödüllendiriliyor. Bu vizyon kentin sosyal bağlarını öylesine güçlendiriyor ki İşveç, Teksas, Japonya ve daha birçok yerde aynı uygulanma başlıyor. İnsanların birbirine kenetlenmesinin potansiyelini gören dünya şehirleri ise geçtiğimiz yıl Brezilya’da ilk defa Oynanabilir Kentler Konferansını düzenleyerek kendi farklı yaklaşımları birbirleriyle paylaşıyor.

Dünya ‘Oynanabilir Kentler’ vizyonu ile şehirlerinde yaşayan vatandaşlarını daha fazla bir araya getirmek ve toplum birlikteliğini sağlamak için adımlar atıyor. Bizler ise ülkemizde gün ve gün birbirimizden uzaklaşıyor ve tahammülsüzleşiyoruz. Kim bilir, belki bizlerin de ihtiyacı şehirlerimizi biraz ‘oynanabilir’ hale getirmektir.
Sonuçta neden Birleşik Krallık, İsveç, Japonya ve Brezilya kentlerinde uygulandığı gibi Lefkoşa, Mağusa, Girne, İskele ve Omorfo da oynanabilir kent olmasın? Neden Lefkoşa da bizi sokağa çıktığımızda umutlandırmasın?