Lefkoşa Belediyesi için 7 Nisan’da yapılacak ara seçimler sadece Lefkoşalılar için değil, tüm toplum için önemli bir dönüm noktası. Bu nokta, siyasi partilerin adayları ve siyasi tercihlerin çok ötesinde bir anlam taşıyor.
Kıbrıs Sorunu, başta DİSİ adayı Anastasiades’in seçimleri kazanmasının ardından uluslararası kamuoyunun yüksek baskısıyla yeni bir sürece giriyor. Bu süreç Kıbrıs sorununda gerçekten tarihi bir bağlama dönüşebilir. Çünkü Kıbrıs sorununun kronik, “çözülemez sorun” algısı, dış güçlerin önemli argümanı haline gelmiş durumda. Bu yanlış algı ile sorunun varlığı, elbette adanın kuzeyinde sürdürülemez bir sosyo-ekonomik yapının kendini yeniden üreterek devamına yol açıyor. Aynı bağlamda, Türkiye de kendi AB sürecini bloke eden “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni dış politik manevraları ile her anlamda sıkıştırıyor. Gerek diplomatik, gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda.
Özellikle 12. Parsel’de bulunan gaz ve petrol kaynakları, bu anlamda tartışmanın odağına oturmuş durumda. Burada İsrail faktörü göz ardı edilemez elbette. Aslında Kıbrıslı Rumların değil daha büyük olasılıkla İsrail bölgesine denk düşen bir alanda olduğu iddia edilen çok yüksek miktardaki doğal kaynakların çıkarılması ve aktarılması uluslararası şirketlerin birincil konusu. Burada Türkiye’nin gerek bölgesel ekonomik güç gerekse kaynağın Avrupa’ya transferi bağlamındaki coğrafik üstünlüğü ile Avrupa’nın Rusya doğalgazına olan bağımlılığını azaltma konusundaki stratejik rolü, denklemi daha da netleştiriyor. Doğu Akdeniz’deki kavganın altında yatan büyük resim, Rusya NATO ülkeleri denklemi, Türkiye’nin NATO rolü ve İsrail etkisi ile belirginleşiyor.
Dolayısıyla büyük bir gerilimin kol gezdiği Doğu Akdeniz’deki siyasi gelişmelerin önümüzdeki dönemde daha da öne çıkacağını öngörmek yanlış olmaz.
Burada şu anki Kıbrıslı Türk liderliği ile yol almanın, adım atmanın mümkün olmadığı, tükenmiş geleneksel siyasi rollerle (statükocu), bu denli zor süreçlerde kendi halkının haklarını savunmak, onu temsil etmek veya süreci yorumlamanın asla mümkün olamayacağı açıktır. Kıbrıslı Türklerin ne yaptığını bilen, özgüveni yüksek, kendi kendini yönetme kapasitesine haiz bir yönetime olan ihtiyacı bugün hem yerel yönetimlerde hem de uluslararası ilişkilerde vardır.
Yeni yönetim anlayışı ile Kıbrıslı Türkler, yeni bir siyasi anlayışla yeniden toplumsal yönetimde etkin olacakları bir sürece kapı açıyorlar 7 Nisan’da. Bu süreç elbette bir yıl sonraki Olağan Genel ve Yerel Seçimlere eklenerek devam edecek ve 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bağlanacak. Önümüzde çok önemli günler, çok çalışılması gereken aylar var.
Bu anlamda yapacağımız tercih, en iyi, en dürüst, en güvenilirden yana olmalı. Tercihimiz, sadece kaldırım yapana ve çöp toplayana değil aynı zamanda geleceği yaratacak bir anlayışa, bir liderliğe, bir partiye, bir adaya olmalı.
Kıbrıslı Türkler, Lefkoşa’da dikeceği bayrağı, alnının akıyla taşıyacak bir yönetime teslim ederek geleceğini yeniden yazacak. Lefkoşa’da kaybettiği gururunu sandık başında kurtaracak. İşte bu denli tarihi, bu denli önemli bir seçimle karşı karşıyayız!