Düşünsenize 1970’lerin sonunda evlenmiş ve toplu konut evlerinden almak için borca girmişsiniz. Seneler boyunca çalışıp bu borcu ödemişsiniz. Borcu öderken de iki çocuğunuzu bu mahallede yetiştirmiş, büyütmüş ve ömrünüzü bu mahallede geçirmişsiniz.
Komşularınız bir yaşam boyu dostlarınız olmuş. Bazen bir fincan şeker istemek için, bazen dedikodu yapmak için, bazen de canınız sıkıldığı için hiç çekinmeden misafirliğe gitmişsiniz senelerce. Büyük bir aile olmuş sokağınız.
Yıllar boyunca da mahalle kültürü korunmuş sokağınızda. Hatta bu mahalle kültürü o kadar güçlüymüş ki, sokağın %80’i hiç taşınmamış o mahalleden. Pek çoğunuz için evlerden daha değerliymiş bu mahalle ilişkileri.
Ardından tek tük de olsa boşalan evler kiralanmaya başlamış. Mahalleye yeni insanlar taşınmış ve bu insanlar da mahallenin yeni komşuları haline gelmişler. Mahalle yenilenmiş, ama mahalle kültürünü hiç kaybolmamış.
Ardından ülkede yurt dışından gelen üniversite öğrenci sayısı artmaya başlamış. Ülke ekonomisine katkısı büyük olan bu gelişme sonucunda ilk önce okul içi yurtlar, ardından okul dışı yurtlar ve sonunda da şehir içindeki evler öğrencilerin ikametgahları olmaya başlamış.
Tabii, öğrenci hayatı güzeldir. Güzel, ama biraz da özeldir. Farklıdır yani bir aile yaşantısından. Eğlenir, müzik dinler, parti yapar, bazen de sabaha kadar çalışır. Delidoludur çünkü öğrenciler. Gençtir ve yaşamın farklı bir evresindedirler.
İhtiyaçları da farklıdır doğal olarak. 7/24 saat çalışan market ister, kırtasiye ister, bölgesinden geçen toplu taşıma ister. Ve bazen ders çalışmak için, bazen de arkadaşlarıyla eğlenmek için sabah kadar oturur öğrenciler.
Şu an Lefkoşa’nın pek çok yerinde gözlemlediğimiz gibi, bu iki yaşam tarzını tek bir sokağa koyarsanız genelde sıkıntılar çıkar.
Öğrenci sınav haftasını bitirmiştir, sabahlamış ve akşam üstü 5’te uyanmıştır. Onun için gece 11’de yüksek sesle parti yapmak gayet uygun iken, yan komşu ancak o saate bebeğini zor zar uyutmayı başarmıştır. Sabah 7’de kalkıp işine gidecektir. Dolayısıyla sesten rahatsız olur.
İşte tam da bu noktada tartışmalar çıkar ve huzur kaçar mahallelerden. 50 yıldır aynı evde oturan amca ile teyzenin bir anda huzuru biter. Camlarını açamaz, sokağa çıkamaz, geceleri uyuyamaz olur. Aynı şekilde öğrenci de huzursuz olur. Aman ses çıkarmayım, sorun olmasın diyerek yaşamını ip üzerinde yaşamaya başlar.
Bu durum ülkemizde mahalle kültürüne tehdit oluşturan çok ciddi bir sorundur. Genelde evlerin satılmasına, mahallelerin bozulmasına ve şehrin dışına taşınmalara sebep olur bu sorun. Ve her sorunda olduğu gibi bunun da temelinde PLANSIZLIK yatar.
Geçtiğimiz son 10 yılda olumlu bir şekilde artan ve artmaya devam eden öğrenci nüfusu ile ilgili gerek yerel yönetimler, gerekse merkezi yönetimler mekânsal planlama yaparak bir seri önlem alabilir ve bu fırsatın soruna dönüşmesini engelleyebilir.
MAHALLE & ÖĞRENCİ KANTONLARI
Başkent İmar Planı ölçeğinde konut bölgeleri ciddi şekilde ele alınmalı ve özellikle on yıllardır konut olan ve mahalle kültürü oturmuş bölgeler belirlenerek bu bölgeler korunmalıdır. Dahası öğrencilere kiralanacak konut bölgeleri de belirlenmeli ve öğrencilerin ihtiyaçlarına göre planlanmalıdır.
Bu adım sadece mahalle kültürü ile öğrenci konut ihtiyacını ayrıştırmakla kalmayacak, aynı zamanda öğrencilerin yoğunlukla kalacağı bölgelerde küçük esnaf ve ticaretle uğraşan şirketlere potansiyel yaratacaktır.
Yerel yönetimler de özellikle öğrencilerin ihtiyaç duyduğu toplu taşıma gibi gereksinimleri karşılamakta daha efektif bir şekilde adım atabileceklerdir.
MAHALLE KÜLTÜRÜ OLAN YERLERDE KİRA İZİNLERİ
Mahalle kültürü olan bölgelerde de illaki öğrenci kiralaması olacaktır. Fakat bu bölgelerde öğrenciye ev kiralamak, diğer bölgelerden farklı şekilde ilerleyebilir. On yıllar boyunca o mahallede yaşamış, çocuklarına bisiklet sürmeyi orada öğretmiş ve emekliliğinin tadını mahallesinde çıkarmak isteyen insanlar sadece kendi evi hakkında değil, mahallesinin huzuru hakkında da söz sahibi olmalıdır.
Bu bölgelerde kiralama işleminin yapılabilmesi ve 6 ayda bir yenilenebilmesi için mahallenin sakinlerinden de izin alınması şart koşulmalıdır. Böylelikle bu bölgede kalmayı seçen öğrenci ilk günden itibaren mahalle huzuruna uymayı kabul ederek bölgeye taşınacaktır.
ÖĞRENCİ KİRA BÖLGELERİNE İMAR TEŞVİKLERİ
Tabii, bu sistemde öğrenci kanton bölgeleri atıl bırakılmış bölgeler olarak değil, üniversite öğrencilerini Kıbrıs’ta okuma seçeneğine şükrettirecek şekilde planlanması gerekir. Bu bölgelerde;
- Kentin kültür ve ticaret merkezlerine ulaşım sağlayacak toplu taşıma,
- Parklar, spor aktiviteleri gibi kentsel soluk alanları,
- 7/24 hizmet verecek restoran, kafe, bar ve marketler,
- Ve sağlık merkezi gibi hizmetler mutlaka olmalıdır.
Bu hizmetleri de sunabilmek için imar teşviklerinden yararlanılmalı ve başta Lefkoşa olmak üzere, üniversitesi olan tüm şehirlerimiz öğrencilere göre tekrar planlanmalıdır.
Sonuç olarak unutmamalıyız ki ülkemize gelmeye başlayan üniversite öğrencileri şehirlerimiz için büyük bir POTANSİYELDİR. Sorunlara dönüşmeye açık olan bu potansiyeli, ancak planlama yaparak FIRSATA dönüştürebiliriz.
Bu fırsat ise şehirlerimizi ideal öğrenci kentlerine dönüştürebilir. Yeter ki biz isteyelim, ortaya irade koyalım ve VİZYONLARIMIZI planlayalım.