Yaşadığı çağa damgasını vuran, mimar, mühendis, mucit, matematikçi, müzisyen, heykeltıraş ve aynı zamanda da büyük bir ressam olan Leonardo Da Vinci’nin, hayatı sırlarla dolu olup, gizem yüklüdür.
Bazı eserlerini yarım bırakan, bazılarına ise imzasını atmayıp, her zaman, ardında bir gizem bırakıp düşündürmeyi tercih eden, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dehalarından birisi, çok yönlü sanatçı Leonardo Da Vinci, Akdeniz’in tarihi sırlarla dolu adası Kıbrıs’ı ziyaret etmiş mi? Olağanüstü insan Da Vinci ve Kıbrıs ilişkisini, farklı bir bakış açısı ile anlatmaya çalışacağım…
Da Vinci dendiği zaman, çoğumuzun aklına, Fransa’nın başkenti Paris’teki Louvre müzesinde bulunan‘Mona Lisa’ (yapım 1503-1507) tablosu akla gelse de, Leonardo Da Vinci, çok farklı boyutta ele alınması gereken bir sanatçıdır. Sanatçının henüz çözülemeyen birçok sırrı, geçtiğimiz yıllarda yayınlanan ve yayınlandığı dönemde sansasyon yaratan, Don Brown’un ‘Da Vinci Şifresi’ kitabına da konu olmuştu.
5 Nisan 1452’de Floransa yakınlarında bulunan, soyadını da aldığı Vinci kasabasında, evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Leonardo - 2 Mayıs 1519 tarihinde, Fransa'da 67 yaşında hayata veda eder. Yaklaşık 500 sene önce bedenen bu dünyadan göç eden sanatçı, asırlardır geriye bıraktıkları ile milyonlarca kişiyi etkileyerek halen büyük bir saygı ile anılıyor... Dünyaya iz bırakmak, işte böyle bir şey...
Sanat ve bilim dünyasına damgasını vuran, Rönesans döneminin en önemli ismi Leonardo Da Vinci, ikinci milenyumun adamı seçilmiştir. O, geriye bıraktığı eşsiz sanat eserleri, tartışmalı özel hayatı, mimari çizimleri yanında ve insan anatomisi alanındaki çizim ve çalışmaları ile yaşadığı çağın çok ötesindeydi...
LEONARDO DA VİNCİ VE KIBRIS İLİŞKİSİ
Leonardo Da Vinci, Kıbrıs’ı gerçekten ziyaret etmiş midir? Yoksa böyle bir şey söz konusu değil midir?
Leonardo Da Vinci’nin, Afrodit’in doğduğu güzellikler adası Kıbrıs'ı ziyaret ettiği bilgisine pek çok yazılı kaynakta rastlıyoruz. İngiliz yazar Rupert Gunnis, Historic Cyprus adlı kitabında, Leonardo Da Vinci nin, Kıbrıs adasını 1481’de ziyaret ettiğini ve Lefkara köyündeki kadınların işlediği, bu köye özgü nakışları çok beğendiği için de kenarlarında 'dere motifi' bulunan bir masa örtüsünü satın alarak, İtalya'daki Milan Katedraline sunak örtüsü olarak hediye ettiğini anlatır. 19 Ekim 1986 tarihinde, 600. kuruluş yıldönümünü kutlayan Milan şehrindeki Doumo Katedraline, Da Vinci’nin anısını yaşatmak maksadıyla, bu örtünün bir benzeri yapılarak, Lefkara Belediyesi tarafından hediye edilmiş ve bu ilişkiye vurgu yapılmıştır...
Bazı araştırmacılar Da Vinci’nin Kıbrıs’a geldiğini reddetse de, Leonarda Da Vinci’nin özellikle Mağusa şehir surlarının savunma planlarının hazırlanmasında Venedikli mühendis ve mimarlara katkıda bulunduğu ve Mağusa Deniz Kapısının (Sea Gate) bizzat Leonardo tarafından planlandığına dair bilgiler de mevcut.
‘HZ. İSA’NIN SON AKŞAM YEMEĞİ ’ ADLI ESERİNDE KULLANILAN LEFKARA İŞİ VE DERE MOTİFİ
Adını 1974 öncesinde, Türklerle, Rumların karma olarak yaşadığı, Lefkara köyünden alan Lefkara işinin geçmişi 700 yıl öncesine yani 14.-15. yy.’a kadar uzanıyor. Kendine özgü bir mimarisi olan ve özel turizm tedbirleri ile korunup geliştirilen Lefkara köyünün bu kadar ünlü olmasının en önemli faktörlerinden birisi de, hiç kuşkusuz Leonardo Da Vinci’dir. Kraliçe Caterina Kornaro döneminde, Lefkara köyünde düzenlenen kurslarla bu el işinin öğretildiği ve Kıbrıslı’ların Lefkara işini, Venedikliler’den öğrendiği düşünülmektedir.
Ham keten (İrlanda keteni) üzerine özel bir iplikle, tek renk olarak, el emeği ve göz nuru ile işlenen Lefkara işi, oldukça zahmetli bir uğraştır. Kıbrıs’ın hem kuzeyinde hem de güneyinde yaygın olarak, gerek kullanım örtüleri gerekse turistik hediyelik eşyalar üzerine işlenen, çiçek, yıldız, yaprak ve dere gibi motifleri oldukça dikkat çekicidir. Lefkara işinin motifleri arasında en ünlüsü ‘dere’ motifidir. Dere motifini çalışan kişi, kendi hayal dünyasıyla motifi güzelleştirerek kesik ve dolgularla, yapıtına kendi imzasını atmış oluyor. Böylelikle her bir dere motifinin diğerinden çok farklı olurken, bu işlerde yaratıcılığın izleri hemen ortaya çıkıyor.
Dere motifinin ünlü olmasının en önemli nedeni yine, büyük usta Leonardo da Vinci’dir. Kıbrıs’ı ziyareti sırasında, üzerinde dere motifi olan bir Lefkara işi satın alıp, Milan’daki katedrale sunak örtüsü olarak hediye eden Da Vinci, İsa’nın havarileri ile birlikte yediği son yemeği gösteren ‘Son Akşam Yemeği’ adlı tablosundaki masa betimlemesinde, masa örtüsünün iki kenarında dere motifini kullanarak ölümsüzleştirmiştir.
Da Vinci’nin en iddialı eserlerinden olan, orijinali Milano’daki Santa Maria delle Grazie Kilisesinde bulunan İsa’nın son akşam yemeği (The Last Supper- 1495-1497) duvar resmindeki masanın üzerinde bulunan örtünün kenarında 'dere motifinin' kullanıldığı açıkça görülür. Yıllar önce Milano’ya yapmış olduğım bir seyahat esnasında, görme şansını yakaladığım bu heyecan veren etkileyici Kilise içerisine, çok özel odalardan ve güvenlik kontrollerinden geçtikten sonra, belirli sayıdaki gruplar halinde ve sadece 10 dakikalığına girilebiliyor…
“BU İLİŞKİ DAHA ETKİN KULLANILMALI”
Leonardo ve Kıbrıs ilişkisi konusunda daha bilmediğimiz nice önemli noktalar olduğu aşikârdır. Temennim, ciddi anlamda bu konunun araştırılması ve ‘efsanevi’ yönü yanında diğer gerçeklerin de ortaya çıkarılmasıdır. Çünkü turizm, böyle hikâyeleri sever ve bundan olumlu olarak beslenir...
Bazı eserlerini yarım bırakan, bazılarına ise imzasını atmayıp, her zaman, ardında bir gizem bırakıp düşündürmeyi tercih eden, sıra dışı sanatçı Leonardo Da Vinci ve Kıbrıs ilişkisi konusunda Kıbrıs’ın sakinleri olarak, daha fazla kafa yorup, onun izini takip etmemiz gerektiği inancındayım...