Leyla Kıralp
Özlem dizginlenmeyen bir güç gibim kement atınca aklıma, kar, kış, sıcak, rüzgar hatta fırtına olsa düşürür beni yollara.
O barikat var ya o barikat! Sanki ülkemin diğer yarısına değil de yurt dışına çıkıyor gibi hissettiriyor bana.
Mimozalar, sarı küçük çiçeklerini dökmüş, yollar pembe, beyaz, kırmızı zakkum çiçekleriyle bezenmiş.
Her gidişimde aynı hal! Yüreğimde kaç tane kuş var?
Köyümün sarı ovaları kucak açmış bekliyor beni. Gelmiş yine harabe evimizin misafirleri. Yosun tutmuş duvarların müdavimleri. Telaş içinde, coşku içinde çatal kuyruklu kırlangıçlar.
Kıskanıyorum kırlangıçların coşkusunu, yuvaya dönüşlerinin heyecanını, kıskanıyorum. Kırlangıçların yuvalarını önemsemelerini kıskanıyorum. Kırlangıçları seyrederken bir an yaşadığı coğrafyayı “o taraf”, “bu taraf”, “Rum tarafı”, “Türk tarafı” diye bölen insan evladını düşündüm ve kırlangıçlara bir o kadar daha imrendim.
Beynim uyuşmak istiyor fakat ben buna izin vermiyorum. Kalbimde kaç tane kuş var bilmiyorum! Köyümün boş sokaklarında babamın ayak seslerini işitiyorum. Rüzgarlarda annemi sesi fısıldıyor kulağıma.
Cevap veremedim çünkü gözlerim uçtu gitti rüzgarla dalgaları kabarmış Vasiliko denizinin ortasına.
Çifte çeşmelerden su akmıyor. Küçük çeşme yerinde yok. Bizim sokaktaki sokak çeşmesi ha var ha yok!
Söner mi bu rüzgarda içimdeki özlem? Yoksa daha da mı alevlenir?
Komşumuz Panayoda her zamanki gibi güler yüzlü. Hemen cezveyi eline aldı. Kahveler mis gibi. Bu duygu yükü üzerine bu kahve ilaç gibi geldi. Rüzgara rağmen dışarda balkonda oturdum. Çünkü balkondan yıkılan evimizin harabe görüntüsünden mutlaka özlediklerimi görmek istiyordum. Kendi başına bitmiş sabah sefası sarmaşığı, mor mor çiçekleriyle bana bakıyordu.
Panayoda “Leyla mu, sen ne zaman gelsen bu sabah sefası daha güzel, daha iştahlı çiçek açar. Sen gidince bize küser. Sen bu çiçeğin sabah güneşisin” dedi. Bu sözlere gel de duygulanma, gel de kahrolma.
İki toplumun kayıp şahısları için yaptırdığımız anıt mezara gittik sonra. Çiçekleri sulamak, otlarını sökmek için. Rüzgar o kadar şiddetli esiyordu ki su toprağa değil üzerimize sıçrıyordu. Yağmurda ıslanmış gibi olduk.
Hep aklımda olan fakat bir türlü gitme fırsatı bulamadığım Kalavason’a ve Dohni’ye gittik sonra.
Hem Kalavason, hem de Dohni tarihi dokuları korunarak restore edilmiş. Dar, taşlı, çiçekli, tavernalı sokaklara, taş duvarlı, kiremitli, ahşap balkonlu hanaylara hayran kaldım. O sokaklarda dolaşırken kuzeydeki köylerin hatta şehirlerin perişan hallerini gözlerimin önüne getirdim ve kahroldum. Hatta utandım. Yollar, kaldırımlar, temizlik, görsellik, estetik, her şey mükemmel. Bu mükemmellikle turiste “gel” diyor, “gel!”.
Buralara turist gelir. Yerel halka para kazandıran turist. Ülkesine geri döndüğü zaman gördüklerini, beğendiklerini anlata anlata bitiremeyen, başkalarını da teşvik eden turist... Bizdeki gibi uçak dolusu gelip de casinolara dolan, yerli esnafa hiç bir katkısı olmayan kumarcı turistler değil buralara gelenler.
Kültürlerine sahip çıkmışlar! Turizm ile halka gelir sağlamışlar. Bu sayede kalkınmışlar, tanınmışlar.
Bizde ise kültüre önem veriliyor mu? Nasıl? Nerede? Bizde de turizm patlaması var mı? Nasıl? Nerede?
Rüzgar çok sert esiyor. Bu rüzgarda içimdeki özlem söner mi yoksa daha da mı alevlenir?
(LEYLA KIRALP – 27.4.2018)
Kudüs’ten İsrailli üniversite öğrencilerine “kayıplar”ı anlattık…
Kudüs’teki Hebrew Üniversitesi’nden İsrailli üniversite öğrencilerine geçtiğimiz Perşembe günü (26 Nisan 2018) “kayıplar” konusundaki çalışmalarımız ve iki toplumlu kayıp yakınları ve katliam kurbanlarının ortak örgütü olan “Birlikte Başarabiliriz” hakkında bilgi verdik, fotoğraflarla bir “power point” sunuşu yaptık, gençlerin sorularını yanıtladık.
Kudüs’te Hebrew (İbrani) Üniversitesi’nde okulan öğrenciler, hocaları insan hakları uzmanı Limor Yehuda eşliğinde Kıbrıs’a ziyaretlerinde her iki tarafta da çeşitli temas ve incelemelerde bulundular, çeşitli sunuşları dinlediler…
Dikomo’da bulunan “kayıp” sayısı altıya yükseldi…
Dikomo’da bir şahidimizin ve okurlarımızın göstermiş olduğu alanda Kayıplar Komitesi’nin başlattığı kazılarda bulunan “kayıp” sayısı altıya yükseldi.
Dikomo’da (Dikmen) askeri bölge içerisinde yürütülen kazıların devam etmesi bekleniyor…
Bu konuda bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine bilgi veren şahidimize ve okurlarımıza çok teşekkür ediyoruz, burada kazı başlatma kararı almış olan Kayıplar Komitesi yetkililerine de teşekkür ediyoruz. Dikomo’daki kazı ekibinde bulunan tüm arkeologlarımıza, şiro operatörü ve diğer çalışanlara da “Çok kolay gelsin” diyoruz.