İngiliz Yüksek Komiseri İrfan Siddiq Yenidüzen gazetesine verdiği mülakatta “iki devlet ve KKTC’nin tanınması mümkün değil” dedi.
Siddiq’in bu açıklamasına hem cumhurbaşkanı Ersin Tatar, hem de dışişleri bakanı Tahsin Ertuğruloğlu veryansın ettiler.
Ersin Tatar hırsını alamayarak “Türkiye’ye gerekli bilginin verildiğini” söyledi. Yani Tatar İngiliz Yüksek Komiseri’ni anasına şikayet etti.
Bu durumda kendisi bu ülkenin cumhurbaşkanı değil postacısı olduğunu resmen ilan etmiş oldu.
İrfan Siddiq Briyanya’nın Kıbrıs adasındaki en yüksek temsilcisidir. Görevi adadaki yurttaşlarına hizmet etmek ve ülkesinin resmi politikaları seslendirmektir.
BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden biri olan İngiltere’nin buradaki temsilcisinden BMGK kararlarına aykırı bir görüşü seslendirmesini herhalde bekleyemezsiniz.
İngiltere ayrıca Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 3 garantöründen biridir. Yine İngiliz elçiden Kıbrıs Garanti anlaşmasına aykırı bir tutum takınmasını da bekleyemezsiniz.
Bugün hem cumhurbaşkanı, hem de dışişleri bakanının İngiliz büyükelçiye yönelik saldırıları aslında kendi politikalarının dünyada hiçbir ilgi görmemesinden kaynaklanmıştır.
Ayrıca hem cumhurbaşkanı, hem de dışişleri bakanı bulundukları makama seçimle değil, tayinle geldikleri için bu kadar sert tepki ortaya koydular.
Peki bu tepkiden sonra ne oldu?
İngiltere yüksek komiserini geri mi çağırdı?
Ersin Tatar açıklamasında İngiliz büyükelçinin söylediklerini Türkiye’ye bildirdiği söylemişti. O günden bu yana Türkiye cumhurbaşkanı, dışişleri bakanı bu konuda herhangi bir açıklama yapmadı.
Yapmaya niyeti olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü hiçbir ciddi devlet bir büyükelçinin kendi ülkesinin görüşlerini tekrarladığı için saldırgan bir üslupla kınanmasını istemez.
***
Bu ülke yanlış yönetiliyor. Aslında bu ülke yönetilmiyor, sürükleniyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimine Türkiye iktidar çevrelerinden yapılan müdahalelerle seçtirilen ve bu nedenle oturduğu koltuğu kendine yakıştıramayan bir cumhurbaşkanımız var.
Ayrıca Ankara’dan tayinle koltuğa oturtulan bir başbakanımız var. Tayinle koltuğa oturduğu için kendisini bu makama tayin edenlere biat eden bir hükümetimiz var.
Bu şartlarda bu ülke kendi kendini yönetiyor diyebilir miyiz?
Bu konuda en dikkat çekici açıklamayı dün Göç, Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi, CMIRS direktörü Mine Yücel yaptı.
Mine Yücel 2013 yılından beri her üç ayda bir yapılan toplumsal yapının incelendiği anket sonuçlarına göre; toplumdaki en büyük eksikliklerin başında “lider eksikliği” geldiğini vurguladı.
Son anket sonuçlarını da açıklayan Yücel “Ankete katılanların yüzde 87.1‘i ülkede işlerin yanlış yönde gittiğini düşünüyor” dedi.
Yücel, ankette ekonomik sorunları ilk sırada olduğunu, bunun hemen ardından da Kıbrıs sorununun geldiğini, ankete katılanların yüzde 74.1’i ülke ekonomisinin iki sene içerisinde daha kötü olacağını, yüzde 14.66’sı ise aynı kalacağı beklentisini dile getirdi. Ülke ekonomisinin iki sene içerisinde daha iyi olacağını düşünenlerin oranının ise yalnızca yüzde 11.24 olduğunu belirtti.
Bu veriler gerçekten bu ülkede hiçbir şeyin doğru gitmediğini, bu ülke insanının gelecek endişesi taşıdığını gösteriyor.
Bu durumda yapılması gereken ülke ekonomisini ve demokrasisini ileriye taşıyacak adımların atılmasıdır. Tayinle ve atamayla işbaşına getirilen yöneticiler bunu yapamaz.
Yapılması gereken bir an önce erken seçime gidilmesi ve bu anti demokratik yönetim mekanizmasından kurtulmamızdır.
Bu gidiş ülkemizi uçurumun kenarına getiriyor. Ya böyle devam ederek uçurumdan yuvarlanacağız, ya da gereğini yapıp hem kendimizi, hem toplumumuzu, hem de ülkemizi kurtaracağız.