LİDERLERİN HALET-İ RUHİYESİ

Sami Özuslu

 

Akıncı ve Anastasiadis…
Kıbrıs’ın ‘makus talihi’ni değiştirme iddiasıyla çıktılar yola…
Zivaniya içtiler Büyük Han’da, sonra da kahve Uzun Yol’da…
Samimi pozlar verdiler kameralara…
Sıcak, sımsıcak bir hava yarattılar her iki tarafın sosyal psikolojisinde…
Müzakerelerde karşılıklı suçlama yarışına girişmediler pek… Arada atışmalar oldu ama çok değil. Tadında…
Eide’yle, Nami’yle, Mavroyannis’le beraber birçok konuda inanılmaz ilerlemeler kaydettiler.
“Artık yolun sonuna gelindi galiba” umudu yarattılar toplumlarda, uluslararası camiada…
Fakat New York’ta bu umut da dağıldı bir ölçüde, liderlerin halet-i ruhiyesi de değişti her nedense…

*  *  *

Bugünden itibaren ‘bir hisa daha’ çekecek liderler… Yoğunlaştırılmış müzakerelere devam edecekler. Lakin o pozitif hava yok şimdi kimsede…
Eide bile artık sert cümleler kuruyor, “Anlaşma olmazsa kalıcı ayrılık, yani taksim olur” diyor.
“Kıbrıs’ın kuzeyi Türkiye’ye ilhak olur” da diyecek günü geldiğinde belki… Bizim söylediğimiz gibi…
‘Dönülmez akşamın ufku’na yakınız artık.
Kıbrıs’ın kaderi değişmeyecekse, Kıbrıslı’ya bundan sonra da rahat yok demektir.
Hele Kıbrıslı Türklere, hiç!..
Belirsizlik kaygısı…
Umutsuz nesiller…
Bağımlı ekonomi…
Uzaktan kumandalı yönetim…
İzole, dünyadan kopuk, standart dışı…
Geri kalmış…
Böyle bir halde yaşamaya mahkum bu toplum!
Eğer çözüm olmazsa…

*  *  *

Liderlerin halet-i ruhiyeleri New York’ta neden değişime uğradı, bilmiyoruz.
Müzakere sürecinde neler olduğunu da bilmiyoruz.
Toplumun kaderinin belirleneceği süreç, garip bir şekilde herkesten gizleniyor.
Oysa ‘paralel süreç’ yaşanacaktı, ‘şehir diplomasisi’ de çözümün bir parçası olacaktı.
Sivil toplum içinde, önünde yer alacaktı bu sürecin…
Oysa kapalı kapılar ardında, liderlerin ve ekiplerinin ambargosundan öteye gidilemedi.
Her iki tarafta da halk bilgisiz, çaresiz…
Bu yüzden her türlü manipülasyon mümkün…
Süreci berhava etmek isteyenler için ortam mükemmel…

*  *  *

Dün müzakereleri yakından izleyen bir arkadaşa sordum, “Ne görüyorsun durumu?” diye…
Cevabı manidardı:
“Göremiyorum ki!..”
Vaziyet budur.
Kıbrıs Türk medyasını, sivil toplumunu, hatta siyasetini dışlayan Cumhurbaşkanlığı’nın iletişim stratejisi sınıfta kaldı.
Ve bu her zaman böyle oldu maalesef!..
İsteyen bu şekilde devam edebilir.
Bir sonraki aşamada “Rumlar uzlaşmazdır” kampanyasının seslerini işitir gibiyim.
Tabii diğer tarafta da “Türkler uzlaşmazdır” kampanyasının…
İyi de neyi?
Kimin hangi konuda uzlaşmaz olduğunu bilen yok ki…

*  *  *

Liderlerin halet-i ruhiyesi önemli tabii de, toplumların da bir halet-i ruhiyesi var.
Sadece hatırlatmak istedim…
Ve o halet-i ruhiye tamam değil!