Liderlerin Mont Pelerin’de İkinci Raundu…

Kutlay Erk

 

Kıbrıs sorununa çözüm görüşmeleri heyecanlı bir yoğunlukla devam ediyor. Mont Pelerin’de yarın başlayacak olan ikinci buluşma birçok gelişmelere gebe gibi ama çözüm doğar mı?

Kuzey Kıbrıs’ta lider ve kamuoyu çoğunluğu BM ölçütlerinde bir çözüme taraf… Durum az – çok 2004 Annan Planı gibi; roller korunmuş… Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs’ın lideri ve ekibi çözüme ulaşmak için üstüne düşeni yapıyor…

Dert Güney Kıbrıs’ın lideri ile kamuoyu çoğunluğunun BM ölçütlerinde bir çözüme taraf olmaktaki tutukluğunda… Liderleri Anastasiadis ve partisi DISY 2004 referandumunun ‘Evet’cisi, ikinci büyük parti AKEL de şimdilerde çözümden yana görünüyor. Bu durumda basit bir hesapla Güney’de “Evet” çoğunluğuna ulaşmak zor olmasa gerek gibi görünüyor. Ama gazın ayağı başka…

Güney’in ret cephesi gene baskın, gene hareketli ve kamuoyuna yönelik etkili mesajlar veriyor. Son genel seçimlerde önemli oranda oy artırdılar. AKEL bile, oy kaybettiği için, çözüme verdiği desteği artık daha kaçamak açıklıyor. Herhangi bir çözümü desteklemeyeceklerini söylerken, “ilkelere uygun olması şart” diyor ama ilkeler de çok belirgin değil… Söyledikleri en belirgin konu garantörlük sisteminin tamamen iptali, Güzelyurt’un Kıbrıslı Rumlara verilmesi… Peki, bunlar yerine getirilse çözüme mühür vuracaklar mı? Kesin değil, “ilkeler” var daha… Ve bir de yakında Kıbrıs Cumhurbaşkanı seçimleri var, buna yönelik strateji de olabilir… Anastasiadis’in getirdiği noktadan alıp sonuca gidecek ve tarihe geçecek başkan niye AKEL’den olmasın yani?!

Anastasiadis daha mı net bir duruş alıyor? Hayır… Onun da bir gözü arkasındaki halkta, diğer gözü önündeki seçimlerde… Halkı çözüme henüz hazırlıklı değil, ret cephesi onlar üzerinde etkili… AKEL’in ne yapacağı kesin değil, 2004’teki gibi son anda ‘Hayır’ cephesine iltihak edebilir… Dolayısıyla da Anastasiadis referandumda ‘Evet’ çoğunluğu çıkaracağından halen emin değil… Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı makamına yeniden seçilmek de istiyor. Bunun için süreci sündürüp uzatıp seçim öncesine kadar oyalamak, sonra da aday olup seçmenlere “bitirmeye az kaldı, beni yeniden seçin de başladığımı bitireyim” diyerek seçim kazanmak strateji kurgulamış olabilir… Anastasiadis bunu yaparken de, bu süreç içinde, halkını BM ölçütlerinde bir çözüme hazırlamayı murat ediyor olabilir…

Dolayısıyla, iki gün sürecek olan ikinci Mont Pelerin buluşması ve görüşmeleri çözüme giden yolun önünü açacak gibi görünmüyor. Anastasiadis’in Atina’da görüştüğü Yunan Başbakanı Çipras’ın görüşmeden sonra yaptığı açıklama Mont Pelerin’de sonucun olumsuz çıkacağının ipuçlarını veriyor. Çipras garanti sistemine karşı oluşunu o kadar keskin ve kesin açıkladı ki, Kıbrıs Türk tarafının garantiler modelinde açılımlar yapması boşuna gayret olacaktır. Gerçi bu Çipras kendi halkına da keskin ve kesin sözler verip kahraman olmuş, seçim kazanmıştı; dünya sol siyasetinde nerdeyse efsane olacaktı ama seçildikten sonra da fos çıktı ya! Gene de Çipras’ın bu sözlerinin Kıbrıs Rum siyasetinin tercümesi olduğunu bilerek değerlendirme yapmak gerek ve Pazar ve Pazartesi günü yapılacak görüşmelerin odağında bu konu olacağını öngörmek gerek…

Neye varacak?! Görüşmeler kesintiye uğrayacak, Rum tarafı bunun suçunu da garantilerde ısrar ettiği için Türk tarafına atacak ve üçüncü tarafların gözünde kendileri ‘iyi çocuk’ olacak. Bunun yanında da iç siyasette Anastasiadis kahraman olacak, seçim kazanacak… Devamı? Belirsiz… Türkiye’nin AB projesi de artık çökmüş olduğuna göre, Kıbrıs Rum siyasetinin umudu Türkiye’nin uluslararası siyasette sıkıştığı bir konjenktürün oluşmasına kalacak…

Akıncı ne yapacak?! Hiç! Kıbrıs Rum tarafının seçimlerini bekleyecek, seçimlerden sonra seçilen yeni Rum liderle görüşmeleri başlatmayı umacak, ama bir gözü de 2020 KKTC CB seçimlerinde olacak… Yani kısacası süreç, ikinci Mont Pelerin görüşmesinden sonra 2020 yılı ortalarına kadar tatile girecek…

Çok karamsar bir senaryo oldu… Ama Güney’in toplam siyasetinin bugünkü duruşuna ve çıkışlarına bakıldığında, Güney Kıbrıs kamuoyunun çözüme henüz hazır olmadığı çok belirgin olarak görülüyor; pembe senaryo yazmak Polyanna’cılık olacak… Keşke bu karamsar senaryo gerçekleşmese, keşke Mont Pelerin’den liderler müjdelerle gelse, keşke sıcacık siyasi gelişmeler soğuk kışı hissettirmese… Salı gün bahar gelse… Keşke…

Bu karamsar senaryoyu ne bozabilir?.. Üçüncü taraflar, arsızlık eden tarafın başına neler gelebileceğini onların kulağına fısıldarsa…