Tuncer Bağışkan
Bu günkü yazımın konusu 12 Kasım 1894 Pazartesi günü Limasol (Leymosun) kentinin içinden geçen Garilli Deresi taşkını ile bu taşkında hayatlarını yitiren Limasolluların gömülü oldukları Seylap Şehitler Mezarlığı olacaktır. Bu olayı ilkin, Limasol’daki Ankara Sokağının konservasyon çalışmalarına “araştırmacı” olarak katıldığım 2002 yılında Limasollu Özay ile Selçuk Akif kardeşlerden dinlemiştim. Konuyla ilgili bazı detay bilgileri ise, zamanın Kıbrıs Valisi Sir Walter Sendall’ın anılarını içeren “Sendall in Cyprus 1892 – 1898” kitabından öğrenmiştim. İlkin 1891 yılında yayınlanan bu anı kitabının başlıca özelliği, Garilli Deresi taşkınıyla ilgili gelişmelere birinci derecede vakıf olan zamanın Kıbrıs valisi tarafından kaleme alınmış olmasıdır. Ayrıca, anıların kaleme alınması sırasında konuyla ilgili İngiliz arşiv belgeleri ile zamanın İngiliz gazetelerinden de yararlanılmış olması kitaba ayrı bir önem kazandırmıştır.
Şimdilerde mezarları tamamen yok olan Seylap Şehitler Mezarlığı Beyazıt Sokağı üzerindeki Dört Fenerler köprüsünün güneydoğusunda yer almaktadır. Garili Deresi taşkınlarının tarihi geçmişi çok eskilere dayanmaktadır. Dere ilkin M.S 1330 yılında taşarak kente büyük zarar vermişti. Yine M.S XIV’inci yüzyılın sonu ile M.S XV’inci yüzyılın başında da taşmış ve bu taşkında 2000 kişi sele kapılıp hayatlarını kaybederken, birçok evin çöktüğü de yazılı kaynaklara girmiştir. Dere, İngiliz Sömürge dönemine rastlayan 1881, 1894, 1900’lü yılların ilk çeyreği ile 1924 yıllarında da taşarak kente büyük zarar vermişti. Ancak en büyük sel felaketi 12 Kasım 1894 Pazartesi günü yaşanmıştı.
O gün, aşırı yağmurlar ile 6404 ayak yükseklikteki Trodos Dağlarında eriyen karların oluşturduğu sellerin var gücüyle aşağılara doğru akması sonucu Garilli Deresi taşmış ve bir buçuk saat süren sel felaketi kentin üçte birindeki evler ile çevrelerindeki tarlalarda büyük hasara neden olmuştu. Su baskını genellikle Türklerin yoğun olarak ikamet ettikleri Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisi ile Cami-i Kebir arasında bulunan şimdiki Ankara Caddesi ile Limasol Kalesi çevresindeki ev ile işyerlerinde hayli hasara neden olmuş ve bazı evler çökerken, bazı evlerin birinci katları da sular altında kalmıştı. Sokaklardaki su yüksekliği 3 ile 8 ayak arasındaydı. Sular kapı ile pencerelerden evlerin içine girdiğinden, çoğunluğu kerpiç olan evlerin duvarları yıkılmıştı. Derenin sol kıyısındaki Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisi tamamen yıkılırken, derenin karşı tarafındaki Ayandon kilisesi ise iki parçaya ayrılmış ve burada bulunan sıra halindeki evler sular altında kaldığından tamamen kaybolmuştu. Taşkın sırasında sulara kapılanlar ile yıkılan evlerin enkazı altında kalan taşkınzedeler yaşamlarını yitirmişlerdi. Bunlardan birinin eski gümrük memurlarından Muzaffer Efendi’nin kız kardeşi olduğu ve evlerinin dere kenarında olması nedeniyle yıkılan evin enkazı altında kalarak vefat ettiği halen anlatılmaktadır. Dere kenarına yeni yapılan bir eve yeni evlenen bir çift de sellere kapılıp hayatlarını yitirenler arasındaydı. Bunun üzerine onlar için “Hanaylar Yaptırdım Döşedemedim” diye bir ağıt yakılmış ve bu ağıt 1940’lı yıllarda Lefkoşalı marangoz Hasan Taş ile Refia Berkap tarafından derlenip Türkiye’ye aktarıldıktan sonra ses sanatçısı Nida Tüfekçi tarafından notaya alınıp Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) Kıbrıs türkü repertuarına girmiştir. Türkünün sözleri şöyledir:
Hanaylar yaptırdım döşedemedim,
çifte kumruları eş edemedim,
zalim felek ile baş edemedim.
Konma bülbül konma çeşme başına,
bu gençlikte neler geldi başıma.
Hanaylar yaptırdım yüceden yüce,
içinde yatmadım üç gün üç gece,
kurbanlar kestirdim gördüğüm gece.
Konma bülbül konma çeşme başına,
bu gençlikte neler geldi başıma.
Sel felaketinin gerçekleştiği ilk günkü belirlemelere göre ölenlerin sayısı 20 iken, ikinci gün bu sayı 22 kişiye yükselmişti. Bunların 15’i Türk, 7’si ise Rum idi. En sonunda yapılan belirlemelere göre 23 kişi hayatını kaybetmiş, birçok hayvan kaybolup telef olmuş, ilk belirlemelere göre hasarın yüz bin lira kadar olduğu tahmininde bulunulmuş ve evlerdeki sular ancak üç gün sonra çekilmişti. Sel felaketi sonrasında çamurlar içerisinden toplanan Türk ölüler önce Garilli Deresi’nin kıyısında bulunan Hacı Hasan Ağa’ya ait Dere Hamamında tanınmak için yıkanmışlar, sonra da derenin üzerindeki şimdiki Dört Fenerler Köprüsü’nün güneydoğusunda bulunan boş arazisinde oluşturulan Seylap Şehitler Mezarlığına defnedilmişlerdi. Sel felaketinde hayatlarını yitiren Rumlar ise Ayandon Mahallesi kilisesinde kazılan bir mezara toplu olarak gömülmüşlerdir.
Felaket günü Limasol Belediye başkanı, Bölge Temsilcisi ve bölgenin askeri albayı, felaket haberini Yüksek Komiser ile Kıbrıs valisi unvanlarını taşıyan Lefkoşa’daki Sir Walter Sendall’a bildirmeleri üzerine ertesi gün vali Limasol’a giderek selden maddi zarara uğrayanlara üzüntülerini beyan etmiştir. Limasol’a ilk gittiği gün bir eylem planı oluşturmak için, bölge yetkililerini, Belediye Başkanını, eşraftan kişileri ve Polemidya garnizon komutanlarını genel bir toplantıya çağırmıştı. Böylece sokakların temizlenmesine askeri birliklerin, limanda demirleyen ‘HMS Arethusa’ Kraliyet gemisindeki mavi ceketli askerlerin ve halkın işbirliğiyle başlanmış olur. Saptanan hayvan cesetleri deniz kenarındaki dalgakırana kadar taşınıp oradan denize atılmaktaydı. O sırada denize atılan at, katır ve eşek ölülerinin sayısı 130 olarak hesaplanmıştı. İşin en zor yanı ise temellerinden itibaren yıkılma tehlikesi geçiren dere kenarındaki Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisi’nin yüksek minaresinin HMS Arethusa Kraliyet gemisindeki mavi ceketli askerler tarafından patlayıcılarla yıkılması olur.
Sel felaketinin hemen sonrasında acil işleri gerçekleştirmek, taşkınların önlenmesi ve selden zarara uğrayanlara yardım amacıyla Kıbrıs valisi Sir Walter Sendall başkanlığında Kavanin Meclisinde toplanan yetkililerin kararıyla bir yardım fonu oluşturulur. Bu fona kendisi ile eşi adına elli lira vereceğini de toplantıda açıklar. Bu konuşma sonrasında fonun oluşumunda bir merkez komisyonu ile her kaza için birer kaza komisyonu oluşturulması kararı alınır. Merkez komisyonu, Vali Sir Walter Sendall, Müftü ve Baş despottan oluşturulur. Lefkoşa kazası komisyonluğuna, Lefkoşa kaymakamı Mr. King ile Kavanin Meclisi üyesi Barutçuzade Vasıf ve İlyasidis Efendi görevlendirilir. Kazalarda ise Kaymakamlar başta olmak üzere birer komisyon oluşturulması Merkez Komisyonunun yetkisine bırakılır. Oluşturulan fonun, İngiltere ile başka yerlerde toplanıp iletilecek yardımlarla artırılması hedeflemişti. Bu bilgiler de Kıbrıs Valisi Sir Walter Joseph Sendall’ın 6 Mart 1895 tarihinde Kavanin Meclisinde yaptığı konuşma ile zamanın Kıbrıs Gazetesi’nde de yayınlanan Osmanlı Hükümeti’nin resmi bildirisinden öğrenilmektedir. Sir Walter Sendall’ın anılarında da anlatıldığı gibi, felâketzedelere İngiltere Hükümetinden ‘sempati’, ‘üzüntü’ ve ‘acıyı paylaşma’ mesajları dışında herhangi bir mali kaynak sağlanamaz. Ancak sel felaketi sonrasında tehlike arz eden evlerin yıkılması için gerekli araç gereçler bir vapurla İngiltere’den Limasol’a ulaştırılır. Böylece tehlikeli evler yıkılır, sellerden yıkılan Köprülü Hacı İbrahım Ağa Camisi’nin yanındaki ahşap köprünün yerine 1925 yılında Limasol Belediye başkanı Alekkos Zinonas tarafından iki buçuk aylık bir çalışmayla şimdiki taş bir köprü yapılır.
Sir Walter Sendall’ın anılarında kaydettiğine göre Yunanistan hükümeti okulların yeniden inşa edilmesi için para gönderir. Osmanlı Hükümeti ile Padişahın sel felaket haberini öğrenmeleri üzerine, Dışişleri Bakanlığı’nın uygun gördüğü iki yüz lira ile Padişahın kendi ödeneklerinden iki yüz lira olmak üzere toplam dört yüz Türk lirasının (360 Kıbrıs Lirası) felakete uğrayan Limasol İslam halkının rahatlatılıp rehabilite edilmelerini sağlamak ve bu miktarın da Hükümet tarafından ödenmesi için Bab-ı Ali’ye emir verilir. Bu haber de zamanın Resmi Gazetesi olarak bilinen ‘The Cyprus Gazette ile zamanın yerel Kıbrıs gazetesinde yayınlanır. Ada genelinde toplanan yardımların miktarları ile yardım yapan kişi, kurum ve kuruluşların adları da belli bir süre yayınlanmaya devam eder.
Kıbrıs Valisi Sir Walter Joseph Sendall, ilkin sel taşkınına neden olan Garilli Deresi’ni bir kanal aracılığıyla denize doğru yönlendirmeyi düşünmüştü. Ancak bu önerisi Londra’da ret edilir. Daha sonra Limasol’a gelen suyun bir barajda toplanmasını düşünmüş olmasına karşın, İngiltere adaya böyle bir yatırım yapılmasını benimsemediğinden, bu önerisi de Londra tarafından ret edilir. Nihayet 1930’lu yıllardan sonra derenin yatağı şehrin dışındaki Çiftlikler Bölgesi’nden geçecek şekilde düzenleme yapılarak değiştirilir.
1932 yılında Seylap Şehitler Mezarlığı’nın etrafı Hafız Derviş Efendi tarafından bir duvarla çevrilmiş, giriş kapısının üst başına ise üzerinde “1894 Seylap Şehitler Mezarlığı” yazılı taş bir levha konmuştur. Zamanla ne olduğu unutulan bu mezarlık mahallenin Türk çocuklarının top oynadıkları bir oyun alanı olarak kullanılırken, bazı komşuların keçilerini bağlayıp otlattıkları bir yer haline gelir. Mezarlığın bugünkü durumuna ilişkin bilgilerimiz Limasollu sn. Özay Akif’in verdiği bilgiler ile Fileleftheros gazetesinin 9.10.2011 tarihli haberine dayanmaktadır. Limasollu Artemis Yordamli, Özay Akif ve zamanın Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisi imamı rahmetlik Baysal Gülboy Hoca’nın girişimleri sonucu bu alanın bakımının yapılması Limasol Belediye başkanı Andreas Hristu tarafından sağlanmıştır. Yerli basınımıza da yansıyan Fileleftheros gazetesinin haberine göre, bakımsızlıktan yok olma sürecine giren ve başka amaçlarla da kullanılan Seylap Şehitler Mezarlığı’nın yeniden düzenlenmesi görevi, Limasol Belediye Başkanı Andreas Hristu’nun önerisi üzerine Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı tarafından üstlenilmiştir. Böylece 2011 yılında başlatılan çalışmalar çerçevede mezarlığın etrafı bir duvarla çevrilmiş ve buraya bir de küçük oda inşa edilmiştir. Özay Akif’in anlattığına göre, mezarlıkta gömülü olanların isimlerini içeren bir plâketin mezarlık girişine konması da düşünülmüş olmasına karşın, burada gömülü olanların isimlerinin tam olarak saptanamamış olması itibarıyla başlatılan çalışma yarım kalmıştır. Dileğimiz ileriki günlerde bu çalışmanın tamamlanıp mezarlığın girişine bir plâketin konmasının sağlanmasıdır diyerek bu haftaki yazımızı da sonlandırmış olalım.