Sandy Tolan’ın “Limon Ağacı / Bir Arap, Bir Yahudi ve Orta Doğu’nun Kalbi” kitabını elime alır almaz, yalnızca “Orta Doğu’nun Kalbi”nde değil; dünyanın pek çok ülkesinde (özellikle de bizim ülkemizde) yaşanan acıların gerçek nedenleriyle karşılaşacağımı anlamıştım…
“1967 yazında, Altı Gün Savaşı’nın hemen ardından, üç Arap genç, İsrail topraklarına katılan Ramla kentindeki çocukluk evlerini görmek için yola çıkarlar…”
2003 Nisan’ında kapıların açılmasının ardından, otuz yıl göremedikleri evlerini ziyarete giden Kıbrıslıların yabancı olmadığı bir duyguyla başlar kitap… Ve hep benzer emperyalist entrikaların tarihsel kronolojisi boyunca kurgusal bir hikaye ile sürüp gider…
Üç Arap gençten yalnızca biri şanslıdır: Beşir… Onu evine davet eden Dalia ise, 1948 yılında daha bebekken ailesiyle Bulgaristan’dan (Hitler soykırımından zor kurtulup) buralara taşınan Yahudi bir ailenin kızıdır…
Yazarın deyişiyle “tamamıyla hayal ürünü olmayan” kitap, bu iki gencin kendi insanlarının sürüklendiği trajedi içerisinde kurdukları diyalog çerçevesinde; zaman zaman geri dönüşlerle akıp giderken; gazete haberleri; araştırmalar, röportajlar, yazılı sözlü hatıralar, arşiv belgeleri ve pek çok hikayeye dayandırılıyor…
Sayfalar ilerledikçe, oralarda yaşananların Kıbrıs’ta yaşananlarla nasıl bir bir örtüştüğünü görmek nedense bende küçük de olsa bir şaşkınlık yaratmıyor…
15 Nisan 1936’yı anlatan şu satırlar size de tanıdık gelmiyor mu?
“İki Arap’ın Tel Aviv yakınlarında Yafa’da öldürüldüğü gibi asılsız söylentiler yayıldı.(…)
İngilizler Yafa ve Tel Aviv’e takviye askeri güçler gönderdiler ve olağanüstü durum ilan ettiler(…) Yahudi ve Arapları tutukladılar… (..) Filistin’de Müslüman toplumu temsil etmek üzere İngilizler tarafından görevlendirilen müftü Musevi ürünlerini boykot ve Yahudilere arazi satışının durdurulması çağrısı yapar…” (sayfa 37)
Filistin (İngiliz) Kraliyet Komisyonu başkanı Lord Peel, 1937 Temmuzunda, Filistin’e Yasal ya da yasal olmayan yollarla Avrupa’dan pek çok Yahudi’nin taşınmasını kınar gibi görünürken; İngiliz Parlamentosu’na Filistin’in iki devlete bölünmesi önerisini sunuyordu… Siyonist Liderlik bu öneriyi kabul ettiğini açıklarken; Müftü (İngiliz’in atadığı müftü) başkanlığındaki Arap tarafı; yıllarca sürecek çatışmalara son verebilecek bu öneriye nedense(!) karşı çıkmıştı…
2. Dünya Savaşı’nın ardından ABD devreye giriyor ve İngilizlere (Kıbrıs kamplarındakiler dahil) 100 bin Yahudi mültecinin Filistin’e yerleştirilmesi için baskı kuruyordu…
1947’de Exudus (Bir Fransız gazetecinin adlandırmasıyla yüzen Auschwitz) gemisin ile Hayfa Limanı’na gelen 4 bin 500 Musevi mültecinin girişini engelleyen İngilizler; (yine nedense?!..) Hitler’in soykırımından kaçan bu insanları yeniden Almanya’ya dönmeye zorlayınca; Batı dünyasının Siyonist harekete desteği artmaya başlamıştı…
Bu olaydan sonra İngiltere’nin Filistin’de 94 bin askeri olmasına karşın; Musevi birliklerinin saldırılarını ve (ılımlı Yahudiler ve Araplar dahil) pek çok İngiliz’in kaçırılmasını önleyememiş ve sonunda “Sorunu BM Zeminine taşıır”
Ne ilginçtir ki 10 yıl sonra BM Lord Peel’in 1937’deki önerisini karar olarak üretir… Plana göre, İngilizler 15 Mayıs 1948’de Filistin’i terk edecek ve çoğu verimli arazilerin %54’ü Musevi devletine verilecekti… Tahmin edebileceğiniz gibi tüm Arap dünyası bu planı anında reddeder… Çatışmalar; katliamlar hız kazanır… Ve (anlaşma olsa) İngilizlerin Filistin’i terk edeceği tarihten bir gün önce (14 Mayıs) İsrail bağımsızlığını ilan eder….
Bu kitabı (Tam örtüşmese de); Musevilerin yerine Kıbrıslı Türkleri; Filistinlilerin yerine de Kıbrıslı Rumları koyarak bir kez daha okumaya karar verdiğimde, hiç zorlanmadığımı (şaşırmadan) gördüm…
İsterseniz siz bunu ilk okumada deneyebilirsiniz… Ya da olduğu gibi okursunuz kitabı… Seçim size kalmış; ama nasıl isterse olsun bu kitabı mutlaka okumanızı öneririm…
***
Bu akşam (10-09-2011) 20.30’da Işık Kitabevi 24. Kitap Fuarı’nda buluşalım… “ ‘Biz’ Olmak” ana temasıyla düzenlene fuarın bu akşamki konusu “EDEBİYAT”…