Uluslararası Kızılhaç Örgütü ICRC’nin düzenlediği toplantıda, “kayıplar”la ilgili çalışmalarımızı anlatacağız…
Uluslararası Kızılhaç Örgütü ICRC’nin “Kayıp Şahıslar Projesi”nin düzenlediği “webinar”da internet üzerinden düzenlenecek toplantıya katılarak Kıbrıs’ta “kayıplar”la ilgili çalışmalarımızı anlatacağız.
Bu akşam düzenlenecek olan toplantıya Lübnan, Kuzey İrlanda ve Kıbrıs’tan birer konuşmacı katılacak ve “Kayıp Şahıslar: Bilinçlendirme, Etkileme ve Savunma” konusunda konuşma yapacağız, soruları yanıtlayacağız.
Martina Zaccaro’nun hazırlamış olduğu bu “webinar” yani internet üzerinden “Zoom” programı aracılığıyla kayıp ailelerinin örgütlerinin bir araya getirildiği toplantıların üçüncüsü bu akşam gerçekleştirilecek. Önceki toplantılarda da “kayıp” yakınlarının örgütlenmesinin yararları ve önlerindeki engeller tartışılmıştı – şimdi ise “kayıp” yakınlarının örgütlerinin bilinçlendirme, lobicilik ve bu tür faaliyetleri üzerinde durulacak.
Program, Uluslararası Kızılhaç Örgütü ICRC’nin “Kayıp Şahıslar Projesi” Başkanı Bayan Caroline Douilliez’in konuşmasıyla açılacak ve Lübnan’dan Kaçırılıp Kaybedilmiş Olanların Aile Komitesi adına Bayan Wadad Halawani, Kıbrıs’tan araştırmacı bir gazeteci ve iki toplumlu kayıp yakınları örgütü BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ’den biz ve Kuzey İrlanda’dan da “Wave Travma Merkezi”nden Bayan Sandra Peake, panelilstler olarak deneyimlerimizi, “kayıplar”la ilgili çalışmalarımızı, elde ettiğimiz başarılarımızı ve düşkırıklıklarımızı paylaşacağız, soruları yanıtlayacağız.
İngilizce ve Arapça olarak gerçekleştirilecek olan panelde simultane olarak İspanyolca’ya, Fransızca’ya, Rusça’ya ve Arapça’ya çeviri yapılacak.
BASINDAN GÜNCEL…
Bir Kıbrıslıtürk-Kıbrıslırum dostluğu: 59 yıllık bir ayrılık ve yeniden buluşma hikayesi…
Özer Şahoğlu
Kıbrıslıların yakın bir geçmişte içinden geçmiş olduğu savaş ve bölünme süreci eşi benzeri görülmemiş birçok hayat hikayesinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Benim anneannem ve dedem Kıbrıs’ın Baf kentine bağlı Poli kasabası yakınlarında bulunan iki köydendi. Savaş ortasında evlenmişler ve seneler boyu birçok farklı zorluk karşısında birlikte mücadele vermişlerdi.
Hayatın karşılarına çıkardığı hiçbir zorlukta pes etmemişlerdi. Baba tarafından adını taşıdığım rahmetli dedem ise Minareliköylü genel kültürü yüksek bir siyasetçiydi. Kıbrıslı Türk havacılık tarihinde bilindiği üzere kendi başına küçük bir uçak yaparak kısa mesafeden uçmuştu. Aynı zamanda Kıbrıs’ın İngiliz döneminde polislik yapmaktaydı.
Dedemin adı, başarıları vesilesiyle birçok yerel kitapta yer almıştır. Uzun lafın kısası Kıbrıs’ın karmaşık tarihinden doğmuş ve dinlenmeye değer birçok hikaye biliyorum fakat bu hikayelerden en ilginci 59 senelik ayrılığı ele alan bir arkadaşlık hikayesi olan nenemin hikayesidir ve bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim.
Nenem, Eral Şahoğlu, 1944 yılında Kıbrıs’ın Larnaka şehrinde bir öğretmen ve bir ev hanımının ikinci kızı olarak dünyaya geldi. İlkokulda okurken annesini kaybetti. İlkokulu bitirmesinin ardından eğitimine Larnaka’da bulunan Amerikan Akademi’de devam etmeye başladı. Okulunda okuduğu süreçte İngilizce dilinde çeşitli dersler gördü ve birçok arkadaşı olan başarılı bir öğrenci konumuna geldi.
Nenemin en yakın arkadaşı, Banayoda Antoniou adında Rumca konuşan bir Kıbrıslıydı. Nenem gerek okul saatleri içerisinde, gerekse okul saatleri dışında Banayoda ile çok vakit geçiyordu ve yakın bir gelecekte olacaklardan tamamen habersiz bir şekilde hayatına devam ediyordu.
1959 yılında yaşanan bir takım olaylar Larnaka’da Türkçe konuşan Kıbrıslılar ile Rumca konuşan Kıbrıslıların bölgelerini biribirinden ayırarak bölgeler arası geçişin engellenmesine sebebiyet vermiştir. Rumca konuşan Kıbrıslıların bölgesinde kalmış olan Amerikan Akademi’ye devam edemeyeceğinden nenem yaşadığı hayal kırıklığı ile okulunu terk etmiş ve Lefkoşa’da bir liseye kaydolarak hafta içi günlerini orada bir öğrenci yurdunda geçirerek, Larnaka’ya sadece haftasonları gidebilmişti.
Kıbrıslıların büyük kaygılar içinde geçirdiği günler, aylar ve seneler geçmişti fakat nenem 1959 senesinden beri en iyi arkadaşından haber alamamıştı.1968 yılında dedem ile evlenen nenem Lefkoşa’da kalmaya devam ediyor ve Larnaka’ya hala haftasonları gidiyordu.
Kısa bir süre sonra yaşanan savaşın etkisiyle 1974 yılında Kıbrıs’ın bölünmesi ile Kıbrıslılar biribirinden ayrılarak farklı yönlere doğru göç etmek durumunda kalmıştı. Nenem göç sırasında hala Lefkoşa’daydı ve kısa bir süre sonra Larnaka’yı bir daha asla göremeyeceğinden neredeyse emindi. İnsanlar hatıralarını, eşyalarını ve çocukluklarını büyük acılarla geride bırakmıştı fakat hayat her şeye rağmen devam ediyordu.
Seneler geçmiş, yıllar yılları kovalamıştı. 2004 yılının bir günü Kıbrıs’ta kapılar açılmış ve insanlar bir daha asla göremeyeceklerini sandıklarını yeniden görebilecek olmanın umudu ile sınır kapılarına akın etmeye başlamıştı. Kıbrıs resmi olarak bir Avrupa Birliği ülkesi olmuş ve Kıbrıslılar aynı pasaportlar altında birleşmişti. Oysa ki anlaşmazlıkların ve acıların simgesi olan koca bir sınır, askeri üsler ve hayalet şehir hala yerli yerindeydi. Ne pasaport, ne geçişe açılan sınır kapıları bu gerçeği değiştiremezdi.
Nenem kapıların açıldığı bu sıralar yenile torun sahibi olmuş Lefkoşa’daki ikamet adresinde günlerini geçiriyordu. Kapıların açıldığı süreçte Larnaka’da bulunan eski evini ve dükkanlarını ziyaret ederek çocukluğunu anımsıyordu. Bunun yanında eski dükkanlarının şimdiki sahipleri ile tanışarak arkadaş olmuştu.
Açılan kapıların üstünden geçen 14 senenin ardından 2017 yılının bir günü Larnaka’da üyesi olduğu bir derneğin toplantılarına giden Banayoda, aynı toplantılar esnasında gördüğü Kıbrıslı Türklere nenemi sormaya başladı.
Nenemi tanıyan biri çıkana kadar sormaya devam etti ve günün birinde nenemi tanıyan Kıbrıslı Türklerden biri Banayoda’ya nenemin ölmüş olduğunu söyledi. Banayoda bunun üzerine büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak haftalarca ağladı. 1959 yılında nenemden ayrıldığı o gün onu son kez gördüğünü bilemezdi.
Banayoda yine de vazgeçmedi ve içinde imkansızı arayan umutlarla nenemi sormaya devam etti. Gittiği yeni toplantılarda gördüğü Kıbrıslı Türklere de nenemi sormaya devam etti. Ardından ona bu asılsız haberi verenlerin nenemin rahmetli kız kardeşinden bahsettiğini öğrendi.
Nenemin yaşadığının sevinci ile bir mektup ulaştırmak üzere kısa bir not yazdı ve telefon numarasını ekledi. Mektup aylarca neneme ulaşmadı ve zaman yine hızla geçip gitti. Ertesi yılın güneşli bir bahar gününde ne olduğu ile alakalı en ufak bir fikri olmadığı bu mektup neneme ulaştı.
Mektupta 59 sene görmediği arkadaşından haber almıştı. Çok karışık duygular içerisinde yazan numarayı aradı ve konuşmaya çalıştı. Bazı aksaklıkların konuşmalarını engellemesinin ardından Banayoda yerel telefon dairesini arayarak bu telefon numarasının nereye ait olduğunu sordu ve numaranın kuzeyin numarası olduğunu öğrendi. Banayoda heyecanla aynı numarayı tekrar aradı ve 59 sene sonra biribirinin sesini ilk kez duyan iki yakın arkadaş gözyaşlarına boğuldu.
1 Mayıs 2018 tarihinde Larnaka’da ilk kez buluşarak eski günlerini andılar ve 59 yıllık ayrılık başladığı şehirde son bulmuştu. Bu hikaye ne olursa olsun hayattan asla umudumuzu kesmemiz gerektiğini gösteren bir hikayedir. Yarının bizden ne götüreceğini bilemediğimiz gibi bize ne getireceğini de asla bilemeyiz.
Barış aslında istediğimiz an gerçekleştirebileceğimiz bir şeydir çünkü barış, bizi bölen sınırlar ile ilgili değildir. Barış, insanlar arası ayrımcılığa sebep olan önyargılarımızı silip atmakla ilgilidir. Kafamızdaki mental sınırları yıkabildiğimiz sürece Kıbrıs’taki fiziksel sınırları da yıkabiliriz. Önemli olan başkalarının bizi neye inandırmaya çalıştığı değil, önemli olan bizim neye inandığımızdır; çünkü inanmak var olmuş en güçlü silahtır.
(Bu yazıyı Yunancaya çeviren arkadaşım Vasilis Frantzis’e, bana bu hikayeyi paylaşma şansını tanıyan Gazeddakıbrıs’a ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların kalmakta olduğu sokakların adını değiştirmeyerek (Piyale Paşa Sokak, Okullar sokak gibi) barışa katkıda bulunan Larnaka Belediyesi’ne en içten teşekkürlerimi sunarım.)
(GAZEDDAKIBRIS – Özer ŞAHOĞLU – 28.6.2020)
“Belçika sömürgeci geçmişinden ilk kez pişman olduğunu açıkladı ancak özür dilemedi…”
Yusuf Özkan Lahey, Hollanda
Belçika Kralı Filip, büyük amcası 2. Leopold'un Kongo'da işlediği ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan suçlar için, "en derin pişmanlığını" dile getirdi. Ancak özür dilemekten kaçındı.
Hukukçulara göre Kral Filip, bu açıklamayla Kongo'da işlenen suçların yasal olarak telafi edilme olasılığını engelliyor.
Kral Filip, Kongo'nun bağımsızlığının 60. yıldönümü nedeniyle Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi'ye gönderdiği mektupta, Kral 2. Leopold'un yönetimi altında, bu ülkede yaşanan zulüm ve şiddet olaylarını eleştirdi.
Son yıllarda Belçikalı politikacılar tarafından sık sık "Kongo'dan özür" dile çağrısı yapılan Kral Filip, her defasında sorumluluğu hükümete atıp, bu konuda açıklama yapmaktan kaçınıyordu.
Belçika Kralı, mektubunda ilk kez Kongo'da yaşananlar nedeniyle "pişmanlık" ifadesini dile getirdi. Kongo'da, her iki toplumun ortak hafızasında hâlâ yük oluşturan zulüm ve şiddet eylemleri gerçekleştirildiğini vurgulayan Kral Filip, şunları kaydetti:
"Sömürge döneminde acılar ve aşağılanmalar yaşandı. Geçmiş yaralar için en derin pişmanlığımı ifade etmeye devam ediyorum. Günümüzde yine ayrımcılık eylemleriyle acı verici bir şekilde hissedilen yaralar, toplumumuzda hala çok güçlüdür. Her türlü ırkçılığa karşı savaşmaya devam edeceğim. Parlamentomuzda başlatılan yansımayı, geçmişle yüzleşmeye teşvik ediyorum."
Belçika medyasına göre, Kral'ın resmi özür yerine pişmanlık ifade etmesi bilinçli bir seçim. Filip, özürün daha hafif bir ifadesi olan pişmanlıkla, sorumluluğu kişiselleştiriyor. Bu da, Kongo'da yaşanan olayların hukuki olarak telafi edilebilmesi olasılığını engelliyor.
Ancak, siyasal konularda tarafsızlık ilkesine sıkı sıkıya bağlı olan Kraliyet Ailesi'nin, ilk kez sömürge geçmişi konusunda açıklama yapması, önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Kral'ın da bu konuda parlamento ile aynı görüşte olması, ayrımcılık ve sömürge geçmişiyle yüzleşme konularında daha hızlı adım atılmasını sağlayacak. Sonbaharda Belçika Parlamentosu, Kongo'daki sömürge politikalarını ele almak özel bir komisyon oluşturacak.
Filip, Kongo Cumhurbaşkanı'na gönderdiği mektupta, parlamentonun bu girişimine verdiği desteği de ifade etti.
(BBC – 30.6.2020)