“Lurucina’dan “kayıp” edilen iki Kıbrıslırum’un, eski Kıbrıslırum mezarlığına gömülmüş oldukları anlatılmaktaydı…”

Sevgül Uludağ

OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…

Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:

“Lurucina’dan “kayıp” edilen iki Kıbrıslırum genç vardır… Bu iki Kıbrıslırum genç, uzun süre esir olarak bir evde hapis tutulmuşlar ve aradan altı ay geçtikten sonra öldürülerek “kayıp” edilmişlerdi Lurucina’da… Bunlar asker falan değildi… İki sivil gençtiler, Goşşi üzerinden motorcukla Lefkoşa’ya gezmeye giderken kaçırılarak Lurucina’ya esir olarak getirilmişlerdi. Maksat, onları daha önce Kıbrıslırumlar’ın kaçırmış olduğu bazı Lurucinalı Kıbrıslıtürkler’e karşılık esir değiş-tokuşunda koz olarak kullanmaktı. Fakat bu hiçbir zaman gerçekleştirilemedi.

Sonuçta altı ay kadar bir süre onları o evde tuttuktan sonra Lurucinalı bazı Kıbrıslıtürkler onları öldürmüşlerdi…

Benim o dönem duyduğum şey, bu iki Kıbrıslırum gencin, eski Kıbrıslırum mezarlığına gömülmüş olduklarıydı. Sanırım Kayıplar Komitesi orasını hiç araştırmadı. Bu mezarlık, Kıbrıslıtürk mezarlığına gitmeden oradadır… Gidip bakabilirsiniz.

Lütfen Kayıplar Komitesi’ni de bundan haberdar edin ve bu konuda araştırma yapsınlar… Bu duyumun üzerine gitsinler…”

Okurumuza, paylaştığı bu bilgiler nedeniyle çok teşekkür ediyoruz.

Piroyi’de (Gaziler) Fehim Mehmet ile Kamil Hüseyin Kuşuri’nin 1964 yılının başlarında bazı Kıbrıslırumlar tarafından kaçırılması ardından, onlarla “takas edilmek” düşüncesiyle 4 Şubat 1964 tarihinde Lefkoşa-Larnaka yolunda, Goşşi (Üçşehitler) yakınlarında kaçırılan Andreas Petru Yeorgiu ile Hristos Sokratus Yuannu’nun Luricina’ya (Akıncılar) götürüldükten sonra “kayıp” olmalarıyla ilgili araştırmalarımızı son 11 yıldır sürdürmekteyiz. 2008 yılı içerisinde Lurucina’da okurlarımızın işaret ettiği bazı olası gömü yerlerini Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk araştırma görevlilerine göstermiştik – bu alanların bir kısmı kazılmış, bir kısmı kazılmamıştı. O dönem Kayıplar Komitesi’nin Lurucina’da birlikte görev yapmasına izin verilmemekteydi çünkü o dönem Lurucina’ya herhangi bir Kıbrıslırum’un girmesi yasaktı.

Andreas Petru Yeorgiu ile Hristos Sokratus Yuannu, kaçırılıp Luricina’ya “takas” için götürüldükten sonra, altı ay süreyle hayatta tutulmuşlardı... Motosikletle dolaşırken kaçırılan bu iki gençten biri hastalanmış, kan kusuyordu... Anlatılanlara göre Fehim Mehmet ile Kamil Hüseyin Kuşuri’nin hayatta olduklarına ilişkin umutlar tükenince, kaçırılan bu iki Kıbrıslırum gencin “takas”ta kullanılamayacağı anlaşılmıştı... Onları serbest bırakmak yerine, öldürmüşler ve “kayıp” etmişlerdi. Onların Luricina’da bir kuyuya gömüldükleri anlatılmaktaydı... Oysa bu iki gencin, herhangi bir olayla, herhangi bir ilgileri yoktu... Onlar silahsız sivillerdi... Serbest bırakılmış olsalardı, bu iki genç şimdi hayatta olacaktı... Öldürüldükleri zaman Andreas Petru Yeorgiu henüz 24, Hristos Sokratus Yuannu ise yalnızca 20 yaşındaydı... Geride yaslı aileleri kalakalmıştı...

Onların Lurucina’daki Kıbrıslırum mezarlığına gömülmüş oldukları yönündeki okurumuzun yaptığı ihbar, ilk kez duyduğumuz bir şey.

Bu konuda bilgisi olan okurlarımı isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı cep telefonumdan beni aramaya davet ediyorum. Kayıplar Komitesi’yle görüşmek isteyenler de 181 numaralı ihbar hattını arayabilirler…


Ulus Irkad yazdı:

“Atatürk’le birlikte olan küçük kız çocuğu: İstanbul’dan gelip Baflı olmak ve bir Kıbrıslı kadar Baflı kalmak…”

Araştırmacı yazar Ulus Irkad, sosyal medya sayfasında oldukça ilginç bir paylaşımda bulundu… Ulus Irkad şöyle yazdı:

“ATATÜRK'LE BİRLİKTE OLAN KÜÇÜK KIZ ÇOCUĞU- :

İSTANBUL'DAN GELİP BAFLI OLMAK VE BİR KIBRISLI KADAR BAFLI KALMAK

Onu 1964 yılında Baflı işadamı ve kocası olan Rahmetli Ali Çürük'ün birlikte sinemacılık yaptığı, rahmetli Fotoğraf sanatçısı Sedat Ötün'ün evinde kalırken tanıdım. 1959 yılında İskenderun'dan Baf Kurtuluş Lisesi'nde çalışmak için Edebiyat ve Türkçe öğretmeni olarak o zamanlar 9-10 yaşlarında olan oğlu Reşit'le birlikte Baf'a geldi ve o oldu. Hep Baflı olarak kaldı ve Baflı olarak bilindi. Feriha hocanım sanırım Ali abi (Ali Çürük) ile evlendikten sonra ikinci çocuğunu ya doğurmuştu ya da doğurmak üzereydi. Belli ki hamile olmasına rağmen kitap ve gazete okumakta, Türkiye Elçiliği tarafından kendisine gönderilen Cumhuriyet, Milliyet ve Hürriyet gazetelerini, tarihleri geçmesine rağmen 1960 yılından beri birlikte Baf Kurtuluş Lisesi'nde çalıştığı ve kendi gibi Baf'ın kültürel, sanatsal aktivitelerinin iki ayrılmaz aktivistinden biri olan babama benim aracılığımla gönderirdi. Bildiğim kadarıyla bu gazeteleri ona TC elçiliğinden Birleşmiş Milletler askerleri getirmekteydi. Babam da Baf Kurtuluş Lisesi'nde onun gibi öğretmendi (İngilizce). Hergün Ötünlerin evine gidip bu gazeteleri alıp babama götürürdüm. O gazetelerden ben de Malkoçoğlu ve Karaoğlan resimli küpürlerini makasla keser ve bir resim defterine yapıştırıp resimli roman yapardım. Hocanım daha sonra ilkokuldan dönme Baf Kurtuluş lisesinin de başlıca öğretmenlerinden biri olmuştu.Esas büyük lise, çarpışmalardan dolayı Rum Bölgesi'nde kalmıştı. Kapalı Baf Gettosu'nun içinde kadın kursları düzenler ve kadın örgütlerinin doğal başkanı ve öncüsü olmuştu. Onun sayesinde bir kadınlar gezisinde, 1964 sonrası 67-68 yılında Evdim Plajı'na gitmiş ve daha sonra plaj dönüşü tekrar Rum Taşı'nda ikinci bir ikindi pikniği yapmıştık. O sanırım bazı ajansların da muhabiriydi hatta Türkiye'nin belli başı Milliyet ve Hürriyet dahil gazetelerinin de.... Associated Press'ten önce Köfünye çarpışmaları biter bitmez köye girip ilk fotoğrafları çekip dünyaya duyuran da oydu. Gazi Baf Radyosu eniştem rahmetli Ömer Ayral tarafından kurulduktan sonra, rahmetli babam dahil birçok aydın gibi, o da radyonun sunucularından biri olmuş, birçok programı öğrencileriyle birlikte düzenlemekte, sanat programlarında o güzel İstanbul Türkçesi ile şiirler okumaktaydı. Daha sonraları Kıbrıs genelinde Güzellik yarışmalarının da vazgeçilmez seçici kurul başkanıydı. 1974 yılında da aramızdaydı hocanım. Hem de sonuna kadar. Sonra TC tabaası olduğu için ailesiyle birlikte Kuzey'e geçti. Güzelyurt Kurtuluş Lisesi'nde de çalıştı. Herhalde 80'li yıllarda emekliye ayrıldı. Bir gün, bir durum için onu aramıştım. Herhalde ölmeden önce bir tarihti. Bana "Arkadaşım da öldü" diyerek babam için de ağlamaya başladı. Birkaç sene önce onu kaybettik. Sonra ortanca oğlu Mustafamızı... Bugün 1959 yılında daha 9-10 yaşlarındayken Türkiye'den kendisiyle birlikte Kıbrıs'a geldiği oğlu Reşit abi ve Girne'de yaşadığını bildiğim en küçük oğlu Fuat hayattalar. Onlara mutluluklar dilerim. Bir İstanbullu olarak geldi ama temiz bir Kıbrıslı ve Baflı oldu. Onu kalbimize işledik. Bafımızın vazgeçilmez modernist, çağdaş ve kadın hareketi liderlerindendi. Onunla gurur duyuyoruz ve gelecek nesiller de duyacak.

Buraya aldığım ilk fotoğrafta Atatürk'ün elini tutan saçları beyaz mantinle bağlı kız çocuğu Feriha Coşkun Hocanımdır. Annesi bir öğretmen ve babası da yanılmıyorsam Kurtuluş Savaşı sırasında bir subaydı. 1930'lu yıllarda Atatürk, annesinin de görevli olduğu bir okulu ziyaret etmişti. O da aynı okulda öğrenim gördüğü için Atatürk’le bu fotoğrafı çektirdi. Diğer fotoğraf da hocanımın gençken Baf'ta çektiği bir fotoğrafıdır. Hep aydınlıklar içinde kalsın...”

(ULUS IRKAD – ŞUBAT 2019)