“Lurucinalılar’ın “Bibisi”si, hepimizin Hasan dayısı, güle güle...”

Sevgül Uludağ

Artun Gökşan

Güle güle Hasan dayı..

Hepimizin Hasan dayısı, Lurucinalıların “Bibisi”sini geçen hafta kaybettik. Dolu dolu yaşadığı 90 yılını geride bırakan Hasan dayımız, birkaç nesilin hayatına bir şekilde dokunan, sevecen, güleryüzlü, samimi, dostça yaklaşımları ile hatırlanacak.

Annemin birinci yeğeni olan Hasan dayımız hayatı boyunca neler yapmadı ki. O, Lurucina’nın aşçısı, fotoğrafçısı, seyyar satıcısı, bahçecisi ve en önemlisi habercisiydi.

“BİBİSİ” LAKABI, BBC RADYOSUNDAN GELİYORDU...

Bibisi lakabını işte bu habercilik özelliğinden almıştı. İngilizcesi çok iyiydi Hasan dayının. 1963’te fasariyalar başladığında insanların haber kaynakları çok azdı. Hasan dayı bu dönemde İngiliz BBC radyosunun haberlerini dinler, köylülere tercüme ederdi. Lakap takmada çok usta olan Lurucinalılar, Hasan dayıya da anında Bibisi (BBC) adını yakıştırmışlardı. Herkes onu artık Bibisi diye biliyordu. Kendisi de bu lakapla gurur duyardı.

KÖYÜN FOTOĞRAFÇISIYDI...

Hasan dayı köyümüzün fotoğrafçısıydı da aynı zamanda. Çok iyi hatırlarım, 1972 yılında ilkokuldan mezun olduğumuzda, diplomalarımıza konan vesikalık resimleri o çekmişti. Evinin yanında bulunan bir duvarın üstüne gri renkli bir pataniya asmıştı. Bütün talebeler öğretmenlerimizle oraya yürümüş, bu gri pataniyanın önüne tek tek geçerek vesikalık fotoğraflarımızı çektirmiştik Hasan dayıya. Yanlış bilmiyorsam, Hasan dayı evlere de gider, aile resimleri çekerdi. Bizim çocukluğumuzda, babamla çok iyi arkadaş olan Hasan dayı, bugüne kadar büyük bir özenle sakladığımız birçok fotoğrafımızı da çekmişti.

MÜCAHİTLERİN AŞÇISIYDI...

Hasan dayı köydeki mücahitlerin de aşçısıydı. Mücahitlik görevini yaparken aynı zamanda mutfakta da en güzel yemekleri pişiriyordu. Köyde yapılan birçok düğünde de fırın kebapları onun elinden geçerdi.

1964 yılında Veli Canbulat ile birlikte Rumlar tarafından kaçırıldığını ve köylülerin bir otobüs dolusu Rumu rehin alarak onları takas etmek suretiyle kurtardıklarını da hiç unutmadı Hasan dayı. Köyümüzle ilgili bir yayın, bir kitap çıktı mı, Hasan dayı “bizim olay da yazar mı bu kitapta?” diye hemen sorardı. O olayı bizzat yaşayan Hasan dayı, Kıbrıs’ta Rumlarla bir anlaşma olabileceğine hiçbir zaman inanmadı. Kendisini öldürmek amacıyla rehin alan Rumlara hiçbir zaman güvenmedi.

MORRİS MİNOR ARABASI KÖYDE TEKTİ...

Meşhur tahta kasalı Morris Minor arabası da köyde tekti. O arabayı görenler “Aha Bibisi gelir” derlerdi. 1980’li yıllarda yanlışım yoksa bir süre de Lisi’de (Akdoğan) da kalmıştı. Morris Minor’u o zamanlara kadar  tutmuştu. Sonra İngiltere’ye yerleşen Hasan dayı, yaşamının yaklaşık son 35-40 yılını Londra’da geçirdi.

Hasan dayı 90 yıllık yaşamına çok şeyler sığdırdı. Ama en önemlisi, geriye altın gibi bir aile bıraktı. Çok iyi bir aile babası olan Hasan dayı, sevgili eşi Sevgi abla ile 65 yıl süren beraberlikleri sonucunda 5 evlat yetiştirdiler. Onlara sevgiyi, saygıyı ve hürmeti aşıladılar.

EN BÜYÜK ÖZLEMİ, KALABALIK AİLE SAHİBİ OLMAKTI...

Hasan dayı ailesinin tek çocuğuydu. Yani o bir “monoyo” idi. Evinde yalnız büyüdüğü için, en büyük özlemi kalabalık bir aile sahibi olmaktı. İbrahim amcasından iki, Abdullah amcasından onbir, Dudu halasından da sekiz yeğeni vardı. Onları kardeşleri gibi severdi.

Ailesine çok düşkün olan Hasan dayı, beş evladının sayesinde özlediği gibi kalabalık bir aileye sahip oldu. Hayatının son dönemlerinde torunları ve torun çocuklarını etrafında görmekten hep mutlu oldu.

Son zamanlarda Hasan dayıyı pek göremedik. Yaşlılık sorunlarıyla mücadele eden Hasan dayıya evlatları, özellikle de kapı komşusu olan kızı Nadire çok iyi baktı.

OYUNLARI HİÇ KAÇIRMAZDI...

Tiyatrolarımıza da çok meraklıydı Hasan dayı. Gelebildiği zamanlarda oyunlarımızı hiç kaçırmaz, okullarda yapılan kültür gecelerine de elinden geldiğince katılırdı. Her buluşmamızda hal hatır sorar, bu sohbetlerimizde oldukça duygusal anlar yaşar, nostaljik hatıralarla gözleri dolardı.

Hasan dayı aynı zamanda ailemizde hayatta kalan en yaşlı abimizdi. Onunla uzun zaman görüşememiş olsak bile, birkaç kez telefonda konuşmuş, hal hatır sormuştuk. Hayatının son gününe kadar bilinci yerinde, köyüne, köylülerine, akrabalarına olan özlemi dudaklarındaydı.

Güle güle Hasan dayı. Yattığın yer nur, mekanın gül bahçesi olsun. Seni hep hatırlayacağız. Anılarınla, o güzel kalbinle hep bizimle yaşayacaksın.

3 Mart 2024, Londra

Hasan Bibisi ve oğlu Mustafa... 


***  BASINDAN GÜNCEL...

“Kolombiya'da 1086 kişilik toplu mezar bulundu...”

Kolombiya'nın Kuzey Santander bölgesinde, toplu mezarda çöp torbaları içinde ceset kalıntıları bulundu.

Ulusal basında çıkan habere göre, Cucuta kentindeki merkez mezarlıkta kazı yapan görevliler toplu mezar tespit etti. Yapılan incelemelerde yaklaşık 4 bin çöp torbasının içinde 1086 kişiye ait kalıntılar olduğu belirlendi.

Kamu Güvenliği ve Ceza Adaleti Vatandaş Konseyi’nin (Consejo Ciudadano para la Seguridad Pública y la Justicia Penal) 25 Şubat tarihli raporuna göre, Cucuta, dünyadaki en şiddetli 50 şehir arasında 43. sırada yer alıyor. Raporda, şehrin cinayet oranının 100 bin kişi başına 33,8 olduğu ve 2023'te toplam 369 cinayet gerçekleştiği belirtiliyor.

Cesetler kaybedilenlere ait

Kayıp Kişileri Arama Birimi (UBPD) ve Özel Barış Yargısından (JEP) yapılan açıklamada, bulunan insan kalıntılarının "büyük ihtimalle" çatışma döneminde kaybolan kişilere ait olduğu kaydedildi.

JEP Yargıcı Maria del Pilar Valencia da açıklamasında, durumun "dehşet verici" olduğunu ve kapsamlı soruşturma yapılması gerektiğini söyledi.

Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro sosyal medya hesabı X'teki paylaşımında, Cucuta'daki kalıntıların kaybedilen kişilere ait olduğunu belirterek, "Bu, Kolombiya halkının maruz kaldığı toplu katliamın göstergesi gibi duruyor" ifadesini kullandı.

“Dünyanın en büyük toplu mezarı”

Citizen Digital’ın haberine göre, Kolombiya'nın ikinci büyük şehri Medellin'in gecekondu bölgesinde, 2015 yılında çatışmalarda hayatını kaybedenlerin cesetlerini aramak için büyük bir inceleme başlatılmıştı.

Medellin Belediye Başkanının Danışmanı Jorge Mejia, konuyla ilgili Reuters’a yaptığı açıklamada, "Alanın büyüklüğü, bu bölgeye gömülebilecek insan sayısı açısından Kolombiya'da ve dünyada böyle başka bir toplu mezarın bulunmadığını düşünüyoruz, bunun dünyadaki en büyük toplu mezar olduğu tahmin ediliyor” dedi.

Ülkede paramiliter güçler ve devletin güvenlik güçlerince çok sayıda kişi zorla kaybedildi.

İnceleme, paramiliter grupların eski üyelerinin ve görgü tanıklarının, 2002'den bu yana yaklaşık 300 kişinin cesedinin Batı Medellin'de Comuna 13 olarak adlandırılan dağlık gecekondu mahallesinin üst kısımlarındaki çöp sahasına atıldığını söylemesinin ardından başladı.

Hükümet yetkilileri, 24 bin metrekarelik bir çöp sahasında 90 cesedin saklandığını tahmin ediyor.

Organize suç

InSight Crime’ın haberine göre yine 2015 yılında, Venezuelalı yetkililer, Kolombiya sınırı yakınında iki gizli mezar keşfetti.

El Tiempo'nun haberine göre, Venezüellalı yetkililer Kolombiya sınırına dört kilometreden daha yakın olan batıdaki Tachira eyaletinde toplam 12 cesedin bulunduğu iki mezar keşfetti. İlk mezarda elleri dikenli tellerle bağlanan ve vücutlarında işkence izleri görülen mağdurlar bulunuyordu.

El Nacional'ın haberine göre Tachira Valisi Jose Gregorio Vielma Mora, cinayetlerin sınır bölgesinin kontrolü için savaşan rakip organize suç grupları tarafından işlendiğini açıkladı. Vali Mora, yetkililerin cinayetlerin Aralık 2014 ve Ocak 2015'te işlendiğine inandığını belirtti.

InSight Crime, Kolombiya'nın iki büyük neo-paramiliter grubu Rastrojolar ve Urabeñolar’ın, Venezuela-Kolombiya sınırında faaliyet gösterdiğini yazdı: “Bölge, uyuşturucu kaçakçılığı yolları ve sınır boyunca yoğun kaçak mal akışını kontrol etme fırsatı sağlıyor. Suç grupları da bu bölgede insan kaçırma ve gasp olaylarına karışıyor ve Kolombiyalı yetkililerden saklanmak için sıklıkla Venezüella'ya kaçıyorlar.”

(BİANET.ORG – 28.2.2024)