Giççu nenenin torunu İsmail Veli, nenesi ve dedesiyle ilgili ayrıntılı bilgi verdi…
Geçtiğimiz günlerde bu sayfalarda yayınladığımız Giççu nenenin öyküsüyle ilgili olarak Giççu nenenin torunu İsmail Veli, Londra’dan bize yazarak nenesi ve dedesiyle ilgili ayrıntılı bilgi verdi… Lurucina’nın sevecen yemişçileri Giççu nene ve Giçço dedeyle ilgili olarak torunları İsmail Veli, bize gönderdiği mesajda şöyle yazıyor:
“Merhaba Sevgül Hanım, Fatma Giççu nenemle ilgili yazmış olduğun makale beni onore etti…
Senin bunu bilmene imkan ve ihtimal yoktur fakat onun Facebook’ta adı Kadriye olarak telaffuz edildiydi ama bu bir hatadır. Nenemin orijinal lakabı “Gadina” idi ve insanlar bunun “Kadriye”den türetildiğini zannetmişlerdi herhalde. Teyzesinin adı da Kadriye “Gadina” idi diye böyle düşünmüş olabilirler.
Halbuki Giççu nenemin asıl adı Fatma idi. Benim annemin adı da onun adından geliyor ve Giçço dedenin adı da İsmail idi ki bana da onun ismi verilmişti… Onlar annemin nenesi ve dedesi idiler… Annemle babamı evlerine almışlardı çünkü annemle babamın kendilerine ait bir evleri yoktu ve ben Giççu nene ile Giçço dedenin evinde dünyaya gelmiştim…
Sana biraz bilgi vereyim Giççu nenemin geçmişi hakkında…
Hüseyin Mustafa “Gutsullo”, 1858 yılında doğmuştu ve 1878-79 yıllarında Osmanlı ordusunda iki yıllık milli hizmetini tamamlamıştı. Aynı yıl Kıbrıs’ın denetimi Britanya’ya devredilince, bu kez Britanya ordusuna katılarak 1879-1881 yılları arasında da Britanya ordusunda görev yapmıştı. Bilinmeyen nedenlerden ötürü, ne yazık ki genç bir yaşta 1890’larda vefat etmişti… Görünen odur ki eşi Emine Seid “Kilinciri” de ya ondan hemen önce, ya da ondan hemen sonra vefat etmiş ve tek çocukları olan Fatma “Gutsulli”yi – tüm köyün Giççu nene diye bildiği nenemizi – geride bırakmıştı…
Fatma “Gutsulli”, öksüz bir çocuk olarak Lefkoşa’da çalışmaya gönderilmişti. Tahminimiz 1904-1905 yılları gibi Lefkoşa’dan Lurucina’ya, ergenlik yaşlarındayken geri gelmiş ve İsmail Ali “Tahuredi” (Giçço) ile evlenmişti… Bu da benim Giçço dedem idi.
Köyde ilk yemişçi dükkanını açmışlar ve köyümüzün tüm yaşlıları tarafından sevgiyle hatırlanmaktadırlar, bugün hala… Giççu nene, Şubat 1976’da 85-86 yıllarında vefat etmiştir.
Giççu nene, “Uşi”lerden geliyordu ve onun büyük neneleri ve büyük dedeleri şöyleydi:
Hüseyin Mustafa “Uşi”, 1790 doğumlu Yasemin Abdullah ile evlenmişti. Onların çocukları ise:
Mustafa Hüseyin “Uşi”, 1826’da doğmuş ve küçükken vefat etmişti.
Mustafa Hüseyin 'Uşi' 1834’te doğmuş, 1853’te evlenmiş (ilk karısının adı bilinmiyor), sonra da 1858’de Fatma Mustafa ile evlenmişti (İkinci karısı Fatma 1839 doğumlu idi).
İsmail Hüseyin “Horos” (Hohos) 1829’da doğmuştu.
4. Emine Hüseyin 'Gatta'
5. Velos Hüseyin Uşi
Guççi nenenin annesi ve babası ise şöyle:
HÜSEYİN MUSTAFA 'Gutsullo' 1858’de dünyaya gelmiş ve Emine Seid-Ali “Kilinciri” ile evlenmişti… Onların çocuğu:
Fatma Hüseyin “Gadina” yani Giççu nene idi. 1890 yılında doğduğu tahmin ediliyor ve 1976 yılında vefat etti. İsmail Ali “Tahuredi”yle yani Giçço dedeyle evlenmişti. Giçço dede ise 1892’de doğmuş ve 1965’te vefat etmişti…
Annemin anlattığına göre, Giçço dede ayda bir defa Lefkoşa’ya giderek çocuklara satmak üzere şekerlemeler ve yemişler satın alırdı, bu şekerlemeleri çocuklara köyde gezerek satardı… Giçço dede çocukları çok severdi ve tüm çocuklar da hem Giçço dedeyi, hem Giççu neneyi çok severdi… Çocukların gülümsediğini görmek için kendilerine ekstradan birer şeker verdiği anlatılırdı…
Giçço dede aynı zamanda Lurucina’da tepenin üzerindeki bağında da çok yoğun biçimde işlerdi… Hüseyin Selim tarafından yazılarak bana gönderilen onunla ilgili beni en çok etkileyen öykülerden birisini de size aktarayım. Hüseyin Selim, şöyle yazıyor:
“İsmail Giçço dedenin, Caminin yanında yemişçi dükkanı vardı, dükkana daha fazla Giççu nene bakar, o da küçük eşeciği ile köyü dolaşır ufak tefek ev eşyası, sabun, (büyük yeşil kalıp ve üzerinde belesbit olduğu için insanlar ona "Belesbit sabunu" derlerdi) kibrit (Bedevino), potin boyası (Çarş) masıra, iplik ve yemiş satardı... Dükkan köyümüzün en eski ve tek yemişçi dükkânı idi... Leblebi, tuzlu leblebi, fıstık, küsbe ve şeker satardı. Hatırlarım elimize bir kuruş geçtiği zaman Giççu’ya koşar şeker satın alırdık. Nane (öksürük şekerlerimizi) ordan alırdık, bazen karşılığında boş potin boyası şişesi veya yumurta verirdik... İsmail Giçço dedenin Gogo Bodiri Tepesi’nin yamacında bağı vardı, üzüm zamanı geceleri orada kalır bağını beklerdi, akşamlar çaldığı kavalın sesi köyde duyulurdu, kulağa çok hoş geldiğini hatırlarım.
Giçço ve Giççu köyün tarihinde iz bırakmış insanlarımızdandır. Nur içinde yatsınlar…”
Bizler 1962’de Kıbrıs’tan ayrıldığımızda Giçço dede, gidip köyün ortasındaki kahveye oturmuş ve bir çocuk gibi ağlamıştı… O günlerde seyahat etmek yaygın değildi, iletişim de yoktu pek, bu yüzden bir daha bizi göremeyeceğini düşünmüş olmalıydı. Gerçekten de bir daha göremedik onu… Benim köklerimize yönelik tüm araştırmalarım, onlara olan derin sevgimden kaynaklanıyor, ondan esinleniyor…
Giççu Nene, Şubat 1976’da vefat etmeden önce onu görmüştüm… Üç aylık tatilimi geçirmeye gelmiştim Kıbrıs’a ve bu tatilden birkaç hafta sonra, Giççu nene vefat etmişti… Nedenini bilmiyorum ancak o ziyaretim esnasında bir daha onu göremeyeceğim duygusuna kapılmıştım, çok solgundu ve yüzü sarımsı bir renkteydi, ağlıyordu… İngiltere’ye döndükten sonra bunu annemle babama anlatmıştım… Ne üzücüdür ki hissettiklerim doğru çıkmıştı, Giççu nene kısa süre sonra vefat etmişti…”
Lurucina’nın Giççu nenesi ve Giçço dedesi nurlarda yatsın… Biz de onları bu sayfalarda ölümsüzleştirmek istedik: Çocuklara yemiş satan, onları mutlu eden Giççu nene ve Giçço dedeyle ilgili torunları İsmail Veli’nin bizimle paylaştığı bu değerli bilgiler için de kendisine çok teşekkür ederiz. “Lurucinalıyık” sosyal medya sayfasını açarak bu bilgilerin gün ışığına çıkarılarak toplumlarımıza mal edilmesini sağlayan Artun Gökşan Lurucinalı’ya da sonsuz teşekkürler…
LURUCİNA’DAN HATIRALAR…
“Lurucina bölgeleri…”
Birtan GÖKŞAN
AMBARENA bölgesi
Lokumdur zerdalisi
Sevdiğim türkü söyler
Büyüledi herkesi
Var birda HAS bölgesi
Susuzdur börülcesi
Sevdiğimi tanıdım
Uzaktan gelir sesi
Yüksektedir GAFGALLA
Çık yukarı el salla
Gözümde başkası var
Alışırsın zamanla
Vardır ANECİDİRİ
Alıçları hep iri
Sevdiğim bana küsdü
Çok fenadır siniri
BALLURA'da incir var
Rahat vermez gargalar
Babası orak biçer
Oğlu da demet bağlar
Köyümün GATSİMO'su
Vardır dolap guyusu
Çok sevgiler yollarım
Size gucak dolusu
Dardır BODAMYA YOLU
Etrafı zeytin dolu
Kendini özgür bırak
Kimsenin olma kulu
Onun adı ROFESİ
Bademlerin bölgesi
Yarim garşıdan gelir
Yeşildir entarisi
GANCELLO ĞAMİGGÂ da
Rofesinin yanında
İsimleri söylenir
Köyün anılarında
Bölgelerden GABİRİ
Daş doludur her yeri
En kötü şey ayrılık
Yokdur daha beteri
Yolu yokuş HALİ'nin
Yanında tepelerin
LURUCİNALI demek
Onurudur bu yerin
Geldik ASPROLAKŞA'ya
Herbir tarafı kaya
Onu geçdikten sonra
VİKLES girer sıraya
LİMBURGA AFENDİGA
Vardır bir da ĞRAGONGÂ
Hepsi çok değerlidir
Bağlıysanız toprağa
ELYUİ ve GAMİNYA
Gelirler sırasıyla
LURUCİNA cennettir
Yemyeşil bağlarıyla
LAKŞA DU GAÇÇARİ var
Bayram eder davarlar
Çok yağmur yağdığında
Açılır hep pınarlar
VARVARU'nun bölgesi
Tam bir tarih köşesi
Kadınlar mum yakardı
Varıdı bir kilsesi
Yazılmalı DERATSİ
Köyün başka karesi
Bu bölgeye yapıldı
Köyün hastahanesi
LAKŞA DU GABİDANU
Unutmamalı onu
Kudretine güvenme
Herşeyin vardır sonu
Mullako'nun VRAHDİ'si
İncirin lezzetlisi
Sakın sevgisiz kalma
Yoktur hiç tesellisi
Hep kesildi kerpiçler
Yapıldı göçmen evler
Sıra sıradır evler
Ona MELİSSİ derler
Sıralandı yan yana
İsdavrozun altına
MANNAU ve SELLAGGÂ
Üçüncüsü LUCENA
Bizim evler GREMMO'da
İlkokul da var orda
Sarı sarı çiçekler
Açar akasyalarda
(ŞİSTRADUĞRAGU)
DEV YIRTIĞI bir destan
Çocukları gorkudan
İlginç masalları var
Ta esgilerden galan
Vardır GADALİMADA
Dev Yırtığı yanında
Bunların sırtlarına
Dayanır DRAHONA da
Bu GADALİMADA'lar
Çıkarır güzel gabbar
AYMARİNA adında
Bir da kilisesi var
Mezarlıktan ileri
Sol yolun sonu Dali
Bu yolun üzerinde
Uzanır SKLİNİGUİ
Oldukça verimlidir
ANEFANİ girişde
Arkondi bostan eker
Çok iyiydi bu işde
Tüm ovalarımızın
Vardır bir hikayesi
Nesiller boyu gelir
LURUCİNA’nın sesi..
CİNARODO bölgesi
Üsdde VUA tepesi
Bunlara çok yakındır
STROFENGA'nın yöresi.
GANCELLO ĞAMİGGÂ da
Rofesinin yanında
İsimleri söylenir
Köyün anılarında
Vardır GADALİMADA
Dev Yırtığı yanında
Bunların sırtlarına
Dayanır DRAHONA da
Bu GADALİMADA'lar
Çıkarır güzel gabbar
AYMARİNA adında
Bir da kilisesi var
CİNARODO bölgesi
Üsdde VUA tepesi
Bunlara çok yakındır
STROFENGA'nın yöresi.
3 Mayıs 2020