“Birisi seni delice eleştiriyor ama baktım, sen geçen gün, onun bir yazısını beğendin, şaşırdım” dedi bir dostum.
Evet, beğendim, çünkü doğruyu söylemişti.
Eleştiri başkadır, hedef göstermek bambaşka…
Kötülük değildir eleştiri…
Asla yan yana gelmek istemediğiniz insanlar kimi zaman doğruyu söyleyebilir.
Bir insanı sevmek başkadır, görüşlerine katılmak başka…
Bunun tam tersi de olur.
Çok sevdiğiniz birisinin düşüncelerine hiç katılmazsınız bazen…
Doğaldır.
***
Böylesi tepkilerle çok karşılaşıyorum.
Örneğin kamudaki verimsizlik, özensizlik ya da eşitsizliği sıklıkla eleştiriyor, siyasi ve sendikal bürokrasinin statükoyu koruyan en önemli dişliler olduğunu anlatıyorum ya...
"Hem eleştiriyorsun hem de gazetede en fazla onların haberleri, röportajları var" diyor kimileri…
Elmalarla bamyalar karışıyor yine!
Yenidüzen örgütlü mücadeleyi sonuna kadar destekliyor ve varlık sebeplerinden biri de bu!
Kendi köşemde fikrimi yazıyorum, böylesi bir özgürlüğüm var, kimseye hakaret etmeden, hakikatleri gizlemeden, çarpıtmadan, düşüncenin sınırlarını zorlayarak...
Eleştiri hayatı geliştiren en önemli haklardan biri...
Böylece gelişiriz, iyileşiriz, dönüşürüz...
Köşemde kişisel görüşümü yazarım, gazeteyi ortak akılla yönetirim ve temsil ettiği geleneği, kültürü, gaileyi de iyi bilirim.
Sendikaların, sol partilerin, örgütlü yığınların, demokrasi ve emek mücadelesine kendini adamış isimlerin sesleri, eylemleri, bildirileri elbette en geniş haliyle burada olacak.
***
Ada yarısında ne yazık ki "düzen” ya da “statüko”yu değiştirmek yerine, çoğunlukla kurulu düzen içerisinde kendi menfaatini büyütmeyi hedefleyenler gündemi belirliyor.
Herkes de herkesi tanıyor ya...
Yüzüne bakarken başka oluyor insanlar, ardından başka!
Hâlbuki üzerine açık imzanızı atarak yazmak öyle gizli kapaklı bir eylem değil.
İfade çıplaktır.
***
Çürüme büyükse eğer çürüyenin sadece bakanlar ve başbakanlar olduğunu düşünmek saflık değil yalnızca uyanıklık da oluyor.
Uyanıklık oluyor da toplumsal bir uyanış olmuyor böyle!
Türkiye'nin tahakkümü, baskısı, kuşatması, müdahalesi, vesayeti, mutlak ve hoyrat kontrolü tamam da burada, kendi içimizdeki bin bir rezilliği ve samimiyetsizliği ayrıca eleştirmeyi önemli görüyorum.
“Bu düzen değişsin ama benin düzenim değişmesin” diyen kalabalıklara, cesaretle, “kimse kendi düzenini değişmediği için bu düzen de değişmiyor” diyebilmek gerekiyor.
Maaş kadar hizmeti de sorguluyorsam sebebi budur sadece!