Maaşın yarısı?

Mert Özdağ

Çelişkiler ülkesinde yaşıyoruz.
'Acı gerçeği' masaya koymadan konuşuyoruz.
Kimi zaman popülizmin kralını yapıyoruz.
Seçimden önce de, seçimden sonra da…
Nedir bu acı gerçek diye sormuyoruz kendi kendimize.
Siyaset arenasında aklı başında bir grup dışında kimse dillendirmek istemiyor.
Acı gerçek şu: Bu ülkenin kasası boş! Para yok!
Bütçenin büyük bir bölümü Türkiye’den geliyor.
Yani dışa bağımlı!
Bu durumdan hoşnut muyuz?
Haşa!
Peki ama nasıl?
Biz yakalarımızı uzattıkça seve seve…
Devletin kasası böyle olduğu sürece ve bu 'maddi bağımlılık' sürdüğü müddetçe bu böyle sürecek, ne yazık…
Kusura bakmayın ama manzara bize bunu gösteriyor.

                                                                         *  *  *

Yakıt fiyatları dövize bağlı, otomatik olarak artıyor.
Keza, gaz da öyle…
Beşparmaklar’dan petrol çıkmıyor, vesselam!
Enerji piyasası dünyanın her yerinde böyle…
Ancak, 'dünyanın her yerinde olmayan' bir şey var bizde.
Hem 'bağımsız', hem de 'bağımlı' olmak istiyoruz.
Ya da dilde olmasa da uygulamada siyasete bunu dayatıyoruz.
'Maaşlara artış yap' diyoruz ya hükümete. Ya da kesinti yapma!
“Kendi kasanda yoksa git ve bir yerlerden bul” demeye getiriyoruz.
ANAP, DSP, DYP dönemlerinde bu hep böyle oldu.
Kıbrıs’ın kuzeyindeki yapıyı yaratanlar böyle kurguladı bu ilişki biçimini…
Türkiye’ye “Sen parayı ver” dedi, “Milli dava ile maliye ilişkilerini bir birine karıştırma” diye de ekledi vakti zamanında…
Bu günlere kadar böyle sürdü sistem…
Türkiye verdi, biz dağıttık.
Ancak şimdiki Türkiye, o Türkiye değil…
“Parayı verirsem hesabını da sorarım” dedi. Hatta pek de vermiyor, vesselam… 
Biz ne yaptık?
“Sen ver ama hesabını sorma” diye direttik!
İşin özü bu…

                                                                         *  *  *

“Maaşlara artış yap, ama zam yapma” diyenlerin masaya alternatif maliye politikasını da koyması gerekiyor.
Para yok arkadaş, para yok!.. Al sana işte pandemi dönemi, açık inceleme alanı… 
Olanı da tükettik zaten yıllar yılı…
Hatırlayın, eski gündemlerimizi…
Burslar ödenmiyor.
Tarım sektörü devletten alacaklı…
Kamu maaşlarına artış yapılamıyor.
Vs.. Vs.. Vs…
Bunların nedeni çok açık!..
Para yok!..
Türkiye de bu bütçe açıklarını kapatmaya niyetli değil…
Kapatmayacak da…
Buna bir de devletin kendi iç borçları eklenince, vay halimize…
İç borçların faizlerini dahi ödeyemeyen bir devlet düşünebiliyor musunuz?
“Her şey daha güzel olmalı”
Peki nasıl olacak birileri anlatsa keşke?
Bu kasayla, hem maaşlara artış yapacak, hem iç borçlarını ödeyecek, hem faizlerini kontrol edecek, hem özel sektöre teşvik verecek, hem de dışa bağımlı olmayacak. Üstüne üstlük bir de pandemi süreci yürütecek…
Birileri çıksa da anlatsa…
Nasıl olacak?
Öneriniz şuysa eğer: “Maaşların yarısını alsınlar”
O zaman ‘tartışmayı’ izleyedurun siz…