KONUK YAZAR / Kenan Mortan
Geçen haftaki Macaristan seçimleri, hepimize çok şeyler söylemeli…
BBC Budapeşte Temsilcisi, dostum, siyaset bilimci Dr.Tarık Demirkan, çok yetkin 2 analiz yaptı, üstüne benim ekleneceğim bir şey kalmadı.
Meslekte nerdeyse yarım yüzyılı devirmiş olan dostum yazar Sedat Ergin ise Hürriyet’de her zamanki gibi çok iyi çalışılmış bir analizle, bu seçimden genel sonuçlar çıkardı, beni düşündürdü.
Yine de sizlerle “Macaristan Olayı “nı paylaşmak istiyorum. Popülizmin, despot anlayışın nasıl yılankavi yol aldığını, bukalemun örneği araziye nasıl uyum sağladığını göstermeye değer diyorum.
O halde, gelin bir Macaristan analizi denemesine…
***
Macaristan, Orta Avrupa’nın 100 bin km2 ve 10 milyon bile olmayan (9.7 milyon) nüfuslu ülkesi. Ulusal geliri de orta büyüklükte ekonomi ölçüsü ( 194 milyar $ ). Kişi başına geliri neredeyse 20 bin Dolar ama bu da bir ortalama değer, bize çok şey söylememeli…
1945 sonrasında Sovyet İmparatorluğu’nun COMECON Bloku içinde yer aldı. 1956‘da ayaklandı, bu blok içinde bu bir ilk büyük ayaklanma idi ( D. Almanya’nın 1953 başkaldırısı daha küçük çaplı ve organize değildir, bu yüzden Macaristan için ‘’ilk’’ diyorum.) Sonra bu blok 1989’da dağıldı, Macaristan batılı liberal sistemi benimseyen yine ilk ülke oldu. 1990‘lı yıllarda doğu bloku içinde kapitalizm bu ülkede ilk kez dikiş tutturduğu ülkeydi. İhracatının beşte birini büyük dev şirketlerin otomobilleri oluşturuyor. Ciddi bir tahıl ve bitkisel yağ üreticisi. Bunu yetiştiren Macar ovaları, Şevket Süreyya Aydemir’in eserlerinde yer alır. Pinkofo tipi atların yetiştiriciliğinde dünya lideri.
Görünürde her şey tamam, peki işin zafiyeti nerede?
Bir kere kural olarak, diktatörlerin zafiyetten çok güç aradığının altını çizmek gerek.
Orban, ülkesinde sadece demokratik sistemi sakatlamakla kalmadı, ‘’ Orban‘ın Oligarkları’’ nı yarattı, adrese teslim bir ihale sistemi geliştirdi, bununla besledi ve beslendi.
İkincisi, yoksulluk ve Yaşar Kemal Usta’nın sözüyle, yoksunluk istatistiklerde öne çıkmaz, çok daha derindedir. Ülkede kırsal kesimi yoksuldur, ciddi sayıdaki çingene yurttaş, sistem nasiplerinin dışındadır. Dış Macar’ları buna eklemeli, sayısı 1,5 milyondur ve her zaman patlatılmaya hazır bir fünyedir.
İşte böylesi bir ülke olan Macaristan‘ı, 12 yıldır Orban adlı bir yasa tanımaz insanın demir eli ve onun güdümünde hareket eden Fidesz adlı parti idare ediyor.
Bu ortamın 12 yıldır seyircisi olan ülke muhalefeti, 3 Nisan Seçimleri için 6 parti olarak iradesini buluşturdu. Tek hedef, Orban‘ın devrilmesiydi.
Muhalefetin “zafer” değilse de, Başbakan Orban’ı devirmeyi umduğu Macaristan genel seçimlerinde işin tersi oldu, Orban siyasal iktidarını pekiştirdi. Muhalefetin tepe oluşumu ise parti tabanını oluşturan seçmenlerce anlaşılmadı. Dar bölge sistemi için aday belirlemede ‘’ön seçim‘’ yapıldı, seçmenlerin hiç benimsemediği kişiler aday oldu, katılımı bu çok düşürdü.
Muhalefet ortak bir ‘’yol haritası ve program’’ yapamadı. Bunun yerine “kötüleme” esaslı Dr. Demirkan’ın sözleriyle ‘’program esaslı pozitif bir kampanya yerine, negatif seçim kampanyası” yürüttü. Kampanya, toplumu yakınlaştırmak yerine, ayrıştırdı.
Basını susturan ve açık bir Putin yanlısı olan Orban ise seçimlere beş kala çark etti ve “Savaşın dışında kalan Macaristan” sloganını işledi. Muhalefet için “Onlar ülkeyi savaşa sokacak” eleştirisini yaptı, bununla kalmadı, Rusya’ya karşı yaptırımlara katıldı. 400 bin Ukraynalının ülkeye sığınmasına zemin yarattı. Muhalefetin adı “NATO’cu ve Savaş Yanlısı”na çıktı.
Orban‘ın 12 yıldır sürdürdüğü “Herkese Yardım Eli” kampanyası, seçim öncesinde hızlandı… Asgari ücret yükseltildi… Akaryakıt için zam yasağı getirildi… Elektriğe fiyat zammı ertelendi…
Özetiyle, cömert bir “seçim ekonomisi” uygulandı. Bununla, Maastricht Kararları başta olmak üzere tüm AB Kriterleri çiğnendi.
Vaatlerden payına düşeni alan 1.5 milyon nüfuslu “Dış Macarlar” üstüne düşeni yaptı ve Orban’a oy verdi. Muhalefet partilerinin toplam oyu 2018 ‘e göre 1 milyon oy azaldı. Orban ise % 54 oy alarak, 136 koltuk ve rahat bir çoğunlukla, 12 yıllık iktidarına 4 yeni iktidar yılı ekledi.
Macaristan’ın seçim dersi, muhalefetin tek saf oluşturmasından daha önemli olanın “ortak bir program” olduğunu söylüyor.
Ortak bir program yetmiyor, bunun somut ve ikna edici olması gerekiyor.
Macaristan, popülist iktidarların elindeki “alet kutusu”nun sandığımızdan çok daha büyük ve zengin olduğunu anlatıyor. “Galibiyetimiz o kadar büyük ki, AB’yi bırakın, bizi ay’dan da görebilirler” diyen Orban haklıydı…
Şimdi iş, Roma Senedi ile oluşan Maastricht ve Lizbon Kararları ile şekillenen AB yönetiminin yaptırım uygulamasına geldi.
Ukrayna Vahşeti, 27 üyeli AB’ye balayı günlerinin geride kaldığını hatırlatmış olmalı…