Made in Saray

Sami Özuslu

Siyaset sahnesinde yeni senaryolar yazılıyor.

Senaryonun altında ‘Saray’ imzası var.
Yani Cumhurbaşkanı Eroğlu...
Film yeni başlamadı. Bitiş tarihi ise belli: Nisan 2015...
Yani Cumhurbaşkanlığı seçimi...
O güne kadar bazı sahneler olacak. Sekanslar çekilecek. Bölümler gösterime girecek.
Tabii işler ‘tıkırında’ giderse!..

**

UBP içinde İrsen Küçük’ün devrilmesi o senaryonun bir parçasıydı.
2009 genel seçimi sonrası Başbakan olan Eroğlu TC ile protokole imza atmış, gereğini yapmadan 2010’da Saray’a taşınmış, partiyi ve hükümeti protokolle başbaşa bırakmıştı.
Toplumsal Varoluş Mitingleri’ne gidilen süreç, Eroğlu ile Ankara arasında iplerin en gergin noktaya ulaştığı an oldu. Eroğlu’nun “istemem” dediği Yardım Heyeti Başkanı apar topar ve diplomasi geleneğine uymayan bir şekilde Lefkoşa Büyükelçisi yapıldı.
Partide ‘geçici’ olmak kaydıyla Genel Başkan ve aynı zamanda Başbakan yapılan İrsen Küçük bu gerilimden yararlanmak için sırtını Elçiliğe ve Ankara’ya dayadı, partide Eroğlu etkisini kırmaya çalıştı.
Bir noktaya kadar gelebildi, ancak son adımı atmaya siyasi gücü yetmedi.
Yalnız Başbakanlık’tan ve UBP Genel Başkanlığı’ndan değil, milletvekilliğinden de oldu. Siyasal yaşamını noktalamak zorunda kaldı.

**

Eroğlu-Küçük kapışmasında Ahmet Kaşif ve arkadaşları önemli rol oynadı. Parti içi kavgayı mahkemede kazanmayı başardılarsa da, İrsen Bey’in devlet imkanlarını pervasızca kullanması sonucu kurultayın ikinci raundunu da kaybettiler.
Saray için senaryonun en zor kısmı orasıydı. Kaşif ve arkadaşları partiden ayrılırlarsa, 2015 Nisan seçimleri hayal olurdu. Zira Eroğlu’na UBP ve DP oylarının tümü lazımdı. 2009’da seçimi bu şekilde, Serdar Denktaş’ın desteğiyle kazanmıştı.
Ama çare de yoktu. ‘Ulusal Güçler’ (UG) bu şekilde oluştu. Partileşme için gereken süre İrsen Küçük’ün erken seçim kararıyla berhava edildi ve UG, DP’ye entegre olmak durumunda kaldı.
Bu ‘birleşme’ için Derviş Eroğlu ile Serdar Denktaş arasında nasıl bir ‘sözleşme’ yapıldığı bilinmiyor. Ancak ‘sağda birlik’ tartışmalarının hemen başlaması, senaryonun geri kalanıyla ilgili ipuçları veriyor.

**

İrsen Küçük’ün seçim sonrası başkanlıktan uzaklaştırılması, hakkında usulsüz harcama soruşturması açılması ve partideki itibarının bizzat bakan yaptığı kişilerce sıfırlanması ayrı bir ‘siyasi tarih’ öyküsüdür.
Ancak Hüseyin Özgürgün başkanlığında atılan adımlar, UBP’de Eroğlu etkisinin yeniden ve artan bir şekilde görüleceğine işaret ediyor.
Genel Sekreterliğe getirilen Sunat Atun’un Eroğlu ile birlikte hareket etmesi, etmemesinden çok daha kolaydır.
Nitekim bir dönem Atun’un görev yaptığı Mağusa İlçe Başkanlığı’na Eroğlu’nun kızı Resmiye Canaltay’ın ‘atanması’ enteresandır.
Diğer yandan Eroğlu’na yeniden yaklaşan Kemal Dürüst de Güzelyurt’a İlçe Başkanı yapıldı.
Ve UBP tüzüğünde yapılacak değişiklikten bir not: Eroğlu’nun ‘Onursal Başkanlığı’na dokunulmayacak.

**

Bunlar Saray’ın UBP’yi yeniden kontrol altına almak üzere olduğunun işaretleri değilse nedir?
Enteresan olan UBP’den “DEP’leşti” diyerek ayrılan ve Eroğlu’nun karşısına bağımsız Cumhurbaşkanı adayı çıkan Tahsin Ertuğruloğlu’nun sessizliğidir.
Biri çıkıp “Tahsin Bey de Eroğlu’na teslim oldu” demesin, inanmam!
Ancak Ertuğruloğlu dışındakilerin Eroğlu’yla yakın temas içinde olduğu ve partideki ‘Saray dokunuşlu dizayn’a onay verdiği anlaşılıyor.
Bir yandan UG ekibi sayesinde DP’yi ve Serdar Denktaş’ı kontrol altında tutan Eroğlu, UBP’yi de kanatlarının altına çekmeyi başarmaya yakın gibi görünüyor.
Bu noktada Serdar Denktaş ile Eroğlu’nun DP-UG birleşmesi sırasında birbirine nasıl sözler verdikleri sorusu önem kazanıyor.
O sorunun yanıtı bilinirse, senaryonun geri kalanını çözmek zor değil...