Türkiye'de Ahval Gazetesi yazarı Zülfikar Doğan, 6 Temmuz 1996 günü evinin önünde öldürülen gazeteci Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili son günlerde yaşananları anlattı.
Doğan, şunları kaleme aldı:
Mafya iddialarını 100 yıllık ‘Gazi Meclis’ örttü, 38 yıllık ‘Yavru Meclis’ açtı
Organize suç örgütü elebaşı Sedat Peker’in itham ve iddialarıyla günlerdir sarsılan siyaset gündeminde iktidar cephesi uzun bir suskunluk ardından süreci ‘Hedefin Türkiye olduğu ve Türkiye’ye operasyon çekildiği’ teziyle savuşturarak tartışmaları sonlandırmaya çabalarken, muhalefet ise yargının ve meclisin iddiaları soruşturmasından yana.
Peker’in 3 Mayıs’taki ilk vidosunun ardından yayınladığı yedi videodaki iddialar konusunda uzun süre susmayı tercih eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ittifak ortağı Bahçeli 25 gün sonra birer gün arayla yaptıkları açıklamalarla itham ve iddiaların odağındaki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya destek açıklayarak ortak tutum sergilediler.
Bu gelişme üzerine sosyal medyada paylaşımda bulunan Peker ise bu kez 30 Mayıs Pazar gününü işaret ederek, ‘bir kolunuzu ve bir bacağınızı koparacağım (tabii mecazen)’ tehdidini savurdu. Bunun üzerine gözler 30 Mayıs’a çevrildi.
Ancak son videosunda suikasta uğrayan gazeteciler Uğur Mumcu ve Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı’nın ismini gündeme getiren, Kürt işadamlarına yönelik faili meçhul cinayetlerle ilgili imalarda bulunan Peker’in sözleri Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) farklı şekilde yankılandı. Mumcu cinayetinin soruşturulması çağrıları sadece sosyal medya paylaşımları düzeyinde kalırken, Kutlu Adalı suikastı ise KKTC’de ana gündem haline geldi.
Son videonun ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan önce Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli ile bir araya geldi. İçişleri Bakanı oylu ise önce TRT’de ardından Habertürk’te ekrana çıkarak iddialara yanıt vermek yerine kendi siyasi mesajlarını kamuoyuna ve Erdoğan ile Bahçeli’ye iletti. Soylu’nun Habertürk’e çıkmak için 24 Mayıs Pazartesi gününde ısrarlı olması yanında kanal yöneticilerinin 26 Mayıs Çarşamba akşamı önerilerini ise ‘Çok geç olur’ diyerek geri çevirmesi ekrana çıkma stratejisinin asıl amacını da açığa çıkartıyor.
Soylu, pazartesi akşamı katıldığı programda yerine örtülü ifadelerle AKP’nin ve kabinenin içine dönük siyasi uyarılar ve mesajlar verme yoluna gitti. Kendi oğluyla ilgili iddialara karşılık, kendisinden önceki İçişleri Bakanının oğlunun evinde para sayma makinelerinin yakalandığını söyleyerek 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarını işaret etti. İçişleri Bakanlığı olarak kendisinin ve emrindeki polis, istihbarat, jandarmanın yaptığı çoğu operasyon ve soruşturmanın yargıda sonuçsuz kaldığını öne sürerek yargıdan yakındı, Adalet Bakanlığını hedef gösterdi. Devletin üst düzey bürokratlarının siyasete atılmasını doğru bulmadığını ifade ederek Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı işaret etti. Erdoğan’a ‘Beni harcarsan bu iş başka yerlere varabilir’ mesajını iletmiş oldu.
Nitekim, pazartesi akşamı Habertürk kanalındaki programın akabinde, Salı günü MHP grubunda Bahçeli’den, Çarşamba günü de AKP grubunda Erdoğan’dan Soylu’ya ‘yanındayız’ açıklamalarıyla destek beyanları geldi. Ardından da iktidar cephesindeki 25 günlük suskunluk sona erdi ve peş peşe AKP sözcülüğünden, AKP MKYK’sından Soylu’yu sahiplenen açıklamalar yapıldı.
Muhalefet partileri ise Soylu’nun dile getirdiği ‘Peker’in 10 bin dolar aylığa bağladığı siyasetçinin kimliğini açıklaması’ üzerinden yeniden sıkıştırmaya başladılar. TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a bu vekilin açığa çıkarılması için soruşturma açması başvuruları yapılırken Erdoğan, Soylu’ya desteğini açıkladığı 26 Mayıs’taki AKP grubu öncesinde Şentop’la bir görüşme gerçekleştirdi. Muhtemelen bu görüşmede de meclis başkanına muhalefetin girişimlerinin mecliste sonuçsuz kılınması talimatı iletildi.
BU görüşme trafiği sonrasında, Peker’in iddialarının araştırılması için önerge veren HDP grubunun önerisi, TBMM genel kurulunda AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. 27 Mayıs’ta mecliste ele alınan önerge ile ilgili olarak HDP adına konuşan İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu "90’lı yıllarda ve 2015 sonrasında aktif olan organize suç örgütü tarafından sosyal medyada ortaya atılan iddialar var. Bu iddialarda bazı eski kamu görevlileri, kamuoyunda bilinen bazı şahısların bu suçlara karıştığı iddiaları var. Cinayet, kişi kaçırma, rüşvet gibi. HDP olarak bu iddiaların araştırılmasını istiyoruz" dedi.
Kenanoğlu; “Suç örgütü elebaşının İçişleri Bakanı için neden ‘dönüş biletim’ dediğinin araştırılması, iddiaların açığa çıkarılması gerekir’ diye konuştu. CHP ve İYİ Parti adına konuşan Muharrem Erkek ve Aytun Çıray da AKP ve MHP’ye seslenerek ‘Mafya ile koalisyona son verin, güçlü bir TBMM’nin bu iddiaları araştırmasına destek sağlayın. Halkın seçtiği meclisini, vesayet görüntüsünden kurtarmaya katkıda bulunun’ çağrısı yaptılar.
Ancak 2020 yılında 100’üncü kuruluş yıldönümünü kutlayan ve ‘Gazi Meclis’ unvanına sahip Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM), AKP+MHP ittifakı iddiaların üzerini örtmeyi, araştırılmasını oy çokluğuyla engelleyerek duymazlıktan gelmeyi tercih etti. Buna karşılık, 1983 yılında kurulan 38 yıllık KKTC Cumhuriyet Meclisi ise oy birliği ile tam aksi yönde bir karara imza attı.
KKTC Cumhuriyet Meclisi’nde Sedat Peker’in ortaya attığı Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı suikastı ile ilgili dile getirilen iddialar üzerine, 1996’da gerçekleşen cinayetin faillerinin bulunamaması ardından kapatılan dosyanın yeniden açılması kararlaştırıldı. Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) grubu tarafından verilen araştırma önergesi, iktidar ve muhalefete mensup tüm partilerin ve milletvekillerinin oy birliği ile kabul edilerek Araştırma Komitesi kuruldu.
Şimdi TBMM’nin reddettiği iddiaların araştırılması önerisine karşılık en azından dile getirilen iddialardan birisi olan Kutlu Adalı suikastı KKTC parlamentosunda araştırılacak.
Sedat Peker’in isimlerini gündeme getirdiği dönemin Özel Harekât Yarbayı Korkut Eken, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve suikastın ilk kendisine teklif edildiğini, bu amaçla Eken ile birlikte KKTC’ye gittiklerini içeren bir dilekçeyi savcılığa veren Atilla Peker’in adlarını verdiği emekli orgeneral Galip Mendi ve diğer kişilerin ifadelerinin alınması, iddiaların araştırılması için KKTC meclisi Türk makamlarına, savcılarına başvuruda bulunacak.
KKTC meclisinin ve KKTC savcılarının nereye kadar gidebilecekleri şu aşamada bilinmiyor. Buna gerekçe olarak da KKTC’deki emniyet, güvenlik, polis birimlerinin Türkiye’ye bağlı olması, Türkiye’den atanması gösteriliyor.
Aynı şekilde geçtiğimiz aylarda KKTC Anayasa Mahkemesi’nin Diyanet ve Milli Eğitimin denetimi dışında özel kuran kurslarının ve hafızlık belgesi kurslarının açılmasını öngören düzenlemeyi iptal etmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarın sert tepkisine neden olmuştu. KKTC yargısının verdiği kararı ‘derhal geri almasını’ isteyen Erdoğan’ın bu tavrı üzerine KKTC Baroları KKTC AYM Başkanı ve üyelerine destek gösterisinde bulunarak, iktidarın yargıya müdahalesine tepki göstermişti.
Bu nedenle Kutlu Adalı soruşturmasının olası bir yargılamaya, davaya dönüşmesinin güç olacağını bugünden söylemek olanaklı. Ortaya saçılan tüm iddialara rağmen hiçbir Cumhuriyet Savcısının harekete geçmediği, kimsenin ifadeye çağrılmadığı, TBMM’de iddiaların soruşturulmasının iktidar ittifakı tarafından engellendiği bir ortamda, muhtemelen KKTC meclisinin ve yargısının da sürecin sonuna kadar gitmesi mümkün olmayacak.