Mafya Tehdit Şantaj

Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur, Esentepe’deki ‘mafyalaşmaya’ dikkat çekti

Fayka Arseven KİŞİ

Kıbrıs Türk Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur, Esentepe Bölgesi’ndeki inşaat ve emlak sektöründeki mafyalaşmaya dikkat çekti, tehdit ve şantajların olduğunu açıkladı.

Sungur, bine yakın kaçak emlakçıların olduğunu, sahte belgelerle insanlara reklam yapıldığını, yurt dışındaki tanıtım acentelerine ödenmesi gereken tutarların ödenmediğini dile getirdi, gündemlerinde bu şikayetlere yönelik 7 dosyanın olduğunu ifade etti.

Eğer önlem alınmazsa bu sayının yılsonuna kadar 40’ı bulacağını kaydeden Sungur, 17\4 2007 Emlakçılar Yasası’nın biran önce revize edilmesi gerektiğini vurguladı. 

Bu hafta K.T Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur ile emlak piyasasında yaşananları konuştuk.

  “Girne’deki olaydan öte Esentepe’de mafyalaşma var. Yüz bin sterlinlik şantaj olayları oldu. Özellikle izni alınmamış, hatta kişilere ait olmayan arazilerde satışlar yapıldı. Bunlar patlama durumundadır. 7 dosya gündemimizde. Şikayetler, “şantaj, tehdit, kandırılmalar” üzerine gruplar tarafından yapıldı.”

  • YENİDÜZEN: Girne’de yaşanan bir mahkeme süreci var. Emlak piyasasında neler oluyor?
  • Hasan SUNGUR: Girne’deki olaydan öte Esentepe’de mafyalaşma var. Yüz bin sterlinlik şantaj olayları oldu. Özellikle izni alınmamış, hatta kişilere ait olmayan arazilerde satışlar yapıldı. Bunlar patlama durumundadır. 7 dosya gündemimizde. Şikayetler, “şantaj, tehdit, kandırılmalar” üzerine gruplar tarafından yapıldı. Buna bir çözüm bulamazsak bu dosyalar yılsonuna 40’ı bulacak.
    Genelde ise Emlakçılar Birliği’ne yapılmış bir şikayet yok. Çünkü bir yerde artık insanlar umudunu yitirdi. Bizim de yaptırıcı gücümüz yok.  
     
  • YENİDÜZEN: Bunlar polisin bilgisine götürüldü mü?
  • Hasan SUNGUR: Şuan değil. Çünkü insanlarda korku var. ‘Polise gittiğim zaman inşaat firması bana paramı hiç vermeyecek’ der. Ama bunu söylerken de bütün inşaat sektörünü de şaibe altında bırakamayız. Emlakçının da inşaatçının da iyisi de var, kötüsü de… Önemli olan geliştireceğimiz sistemle nasıl ki bir şirketin muhasebesini muhasip tutar, Vergi Dairesi kontrol eder, Vergi Dairesi dahi yanlışlık yaparsa Sayıştaylık devreye girer, denetler, o denetleme mekanizmalarını biz de kurabilirsek rahatlayacağız.
    Bizim de içimizde kötü üyeler vardır. Ama yasamız yok. Bir emlak bürosunun mali durumu çok kötüye gitmiş, müşterilerini memnun edemiyor, sigortasını yenilemiyor. Çünkü üyelerimiz 100 bin Euro şimdi için yasa tadilatı ile de 200 bin Euro müşteri koruma sistemi getiriyoruz. Bizim iddiamız önce yasamızı yapacağız, kendimizi temizleyeceğiz.
     
  • YENİDÜZEN: Müşteri emlakçısına nasıl güven duyacak?
  • Hasan SUNGUR: Bir müşteri geldi, mal alacak. Emlakçıya gidecek. Emlakçıya soracak; siz Emlakçılar Birliği’ne üye misiniz? Müşteri koruma sisteminiz var mı? Sigortasını görecek. ‘Ben sizden bu malı alacağım ancak malı alma safhasında avukat isteyeceğim. İlgili avukat kimdir?’ diye soracak. Bu kez avukata soru soracak. ‘Müşteriyi koruyucu ne faktörleriniz var?’ Bazı avukatların sigortası var. Dönecek diyecek ki ‘eğer ev alacaksam evin müttehidini bilmek isterim’.
    İşte bizim yasamız tüm bunları düzene koyacak. Muhasebe, murakabe ve denetim devreye girecek. Bunu yapmadığınız sürece çok büyük sıkıntılar zaten var, daha da olacak.

 “17\4 2007 sayılı yasada revize şart. Yoksa emlakçılık sektöründe yaşanan sorunlar patlama noktasına gelecek. Yasa ile ilk kez inşaat sektörü ile emlak sektörü birbirine kenetlenecek bu piyasaya bir disiplin getirecek.”

 

  • YENİDÜZEN: Esentepe’deki olaylara gelirsek daha ayrıntılı olarak ne yaşanıyor? Siz neler yapacaksınız?
  • Hasan SUNGUR: Esentepe’den gelen şikayetler var. Gelmeye de devam eder. Biz bunları ileri götüremiyoruz. Ama 17\4 2007 tarihli komisyona götüreceğiz, değerlendirsin.
    X inşaat firması veya emlakçı yurtdışındaki acenteler aracılığı ile ülke dışına reklam yapıyor, Müşteriler geliyor, satışlar yapılıyor. Ama Avrupalı acentelere ödenmesi gereken tanıtım masrafları ödenmiyor.  Bu bizim için çok kötü bir reklamdır. Yurtdışındaki hiçbir tanıtım firması Kıbrıs ile çalışmayacak. Çünkü masraflarını alamıyor.

 “Düşünebiliyor musunuz sahte üniversite diplomaları, sahte belgeler ile emlakçılık yapıyorlar. Bunların hepsini tespit ettik. Dosyalarımıza koyduk. Bunları şimdi ileri safhaya taşıyacağız.”

 

Yine Esentepe’de başka bir emlak firması ama yabancı uyruklu ki yabancı uyruklular yasaya göre emlakçılık yapamaz. Ama olayı o kadar ilerletmişler ki bazı insanları kara listeye alıyorlar. Sahte diploma ve belgelerle insanları kandırıyorlar. Düşünebiliyor musunuz sahte üniversite diplomaları, sahte belgeler ile bu işi yapıyorlar. Bunların hepsini tespit ettik. Dosyalarımıza koyduk. Bunları şimdi ileri safhaya taşıyacağız.
Özellikle bizim bir konuya daha eğilmemiz gerekir. Nasıl ki Müteahhitler Birliği Yasası’nda KKTC vatandaşı olması gerekir firmanın sahibi, emlakçıların da KKTC vatandaşı olması gerekir. Kesinlikle yabancılara izin vermemek gerekir. Çünkü yüzde 51 bile dediğiniz zaman bu insanlar şirket kuruyor. Kurmuş oldukları şirketler üzerinden bazı avukatlar güvenilir kişi diye alınıyor. Şimdi Girne’de yaşanan olay da benzeridir. Yerli şirket diye kuruluyor, asıl sahibi yabancı ve satışa başlıyor. 3-5 tane satıyor, yarın dolandırıp, kaçtığında ne yapacağız? Onun için İçişleri Bakanlığı’na çağrımdır, yüzde yüz KKTC vatandaşı olmalıdır. Ya da yabancı biri Garry Robb döneminde olduğu gibi dolandırıp, kaçacak.
Diğer taraftan başka bir kadın ülke dışından geliyor. Kıbrıs’ta satışlara başlıyor. Kıbrıs’ta ‘akademi kurdu’ diye ilanlara çıkıyor. İşin arkasından ne çıkıyor? Bir avukat ve yine yabancı uyruklu biri… Bunun önüne nasıl geçeceğiz? İlgili yasal düzenlemeyi biran önce yaparak…
Mevcut yasa artık günün şartlarına yetersiz kalıyor. Ama zamanında da bu yasayı çıkarmayı Ferdi Sabit Soyer düşünüyor. Başbakanlığı döneminde komite oluşturuyor, Emlakçılar Birliği Yasası’nın o günkü şartlara göre yasallaşmasını sağlıyor. O dönemki Garry Robb yangınını durduruyor. O zamanki başbakan bunu yapabiliyorsa şimdikiler de yapabilir.
Bir taslak yaptık, çeşitli kuruluşlardan da görüş aldık. Umarım bu hafta Meclis’e gidecek. Bu yasa tartışılmaya başlayacak.
Yasa geçtikten sonra eğer M.E olayı yaşansaydı be emlakçı olsaydı, emlakçı ihbar edecekti. Çünkü ihbar etmeseydi emlakçı da hapse girecekti.

  • YENİDÜZEN: M.E olayında sanırım arada emlakçı yok. Emlakçı olsaydı durum farklı olur muydu?
  • Hasan SUNGUR: M.E eğer emlakçı kullanılsaydı bu durumlara gelmeyecekti. Çünkü tasdik memuruna gidiliyor. Ama sözleşmeyi pullayıp, tapuya yatırmak tasdik memurunun görevi değildir.  Onu yatıracağınız zaman ya emlakçı ya da satıcı olmalısınız. Şimdi arada emlakçı olsaydı ‘durun görelim emlakları. Bir kere bizim kayıtlarımıza göre bu ikinci satıştır. Hayır, kayıt yapamazsınız’ diyecekti. Değerlendirme yapacak olsaydı mecburdu yine sigortalı emlakçıya gitmeye. ‘Siz kayıt yaptınız, neden değerlendirme yapıyorsunuz’ diye soracaktı bu kez.
     
  • YENİDÜZEN: Müteahhitler kendileri satışını yapamaz mı?
  • Hasan SUNGUR: Bir inşaat şirketi, emlak bölümü açabilir. Ama tek şart var; aynı ofis içerisinde hem emlak, hem de müteahhitlik olmaz. Bizim iddiamız eğer müteahhit emlak satışı yapacaksa hem üreten hem satan olamaz. Çünkü ya üreten ya satansınız. Ama şunu yapabilirsiniz siz müteahhitlik firmanızı kurarsınız aynı firma bir tane lisanslı emlakçı alır, emlakçılık ofisini açar, sorumlusu olur ve 200 bin Euro da sigorta yapılır.
     
  • YENİDÜZEN: Peki vatandaş neden emlakçı kullanmak zorunda olsun?
  • Hasan SUNGUR: Kullanmak zorunda değil aslında. Her vatandaşın 3 yılda bir hiçbir şekilde emlakçı kullanmadan satış hakkı var.

 “120 kayıtlı emlak firması var. 700’e yakın çalışan var. Hep üniversite mezunu gençler.  Kayıtsız ise bine yakın. İranlı, Rus, Afrikalı öğrenciler bile emlakçılık yapmaya başladı. Gayet güzel web sayfaları hazırlıyorlar. Öyle emlak büroları var ki birinin 12’ye yakın dolandırıcılık davası var.  Ama kapatamıyoruz çünkü o yetkimiz yok.”

  • YENİDÜZEN: Kayıtlı kaç emlakçı var?
  • Hasan SUNGUR: 120 kayıtlı firma var. 700’e yakın çalışan var. Hep üniversite mezunu gençler.  Kayıtsız ise bine yakın. İranlı, Rus, Afrikalı öğrenciler bile emlakçılık yapmaya başladı. Gayet güzel web sayfaları hazırlıyorlar. Öyle emlak büroları var ki birin 12’ye yakın dolandırıcılık davası var.  Ama kapatamıyoruz çünkü o yetkimiz yok.
    Buradaki detay şudur;  Emlakçılar Birliği Yasası ile biz emlakçılarımızın eğitim almalarını, sigorta yapmalarını şart koşuyoruz.
    Deniyor ki ben müşterimi kendim buluyorsam neden emlakçı ile çalışayım? Çalışma. Kendi büronu aç. Ama Emlakçılar Birliği’ne müracaat et, sigortanı yap. Hedef budur.
    Hatırlayın bir Türkiyeli tiyatrocu da mağdur olmuştu. Emlak firmasında izinli olarak çalışan bir kadın, müteahhit firmaya gidiyor, müteahhit firmanın mallarını pazarlıyor. Aldığı parayı çalıştığı emlak firmasına teslim etmiyor. Parayı yiyor. Fakat çalışan emlakçı olmadığı için sigorta kadını kapsamıyor. Müteahhit firmanın iyi niyeti ile alıcı malını alabiliyor. Ancak yasa geçmiş olsaydı sigorta kapsayacaktı ve bu parayı sigorta ödeyecekti. Ne bu rezillikler olacaktı, ne de Türkiye medyasına malzeme olacaktık.
    Bizim bir an önce yasamızı geçirmemiz ve detaylarını halkımıza duyurmamız gerekir. Bir kişi emlak mağduru ise ‘gelin bize şikayet yapın’ diyoruz ve ilk avukatını da biz veriyoruz. Bize yetki verdikleri takdirde biz bu göreve talibiz.
     
  • YENİDÜZEN:  Bir sürü yapılaşma var. Suni bir yapılaşmamı mı yoksa talep var mı?
  • Hasan SUNGUR: Bölgeler çok önemlidir. Mağusa içerisinde inşaat yaparsanız eskisi kadar satamazsınız. O kadar çok yurt yapıldı ki orada ihtiyaç o kadar kalmadı. Ama Yeniboğaziçi’nde ev yaparsanız satabilirsiniz. Hatta o bölgedeki emirnamenin halkın lehine değişmesi gerektiği görüşündeyim. Çünkü özellikle inşaat firmaları yüzde 28 komisyonlar vermeye başladı. Eğer bir firma yüzde 28 emlak komisyon veriyorsa ne kadar kar ettiğinin farkında mısınız? Bu karın nedeni nedir bilir misiniz? Çünkü öyle bir monopol oluştu ki o bölgede artık araziler belli insanların kontrolüne geçti. O piyasa onlarındır artık.
    Çünkü Girne Boğaz Emirnamesi’nde yaşadıklarımızı yaşamamızı temenni ediyorum. Bir zamanlar Ağırdağlı bir vatandaş tarla satmak ister. Dünya güzeli bir yer. Neden satacaksın diye sordum. “Hasan bey imar yok ki, kızım evlenecek ne yapayım? Satacağım 12 dönümü alayım 3-5 kuruş, gideyim apartman dairesinin ön taksit parasını vereyim, geriye kalanı taksitle halledeyim.” Düşünün dedenin dedesinden kalmış bir malı, 12 dönümü satacak, bir apartman dairesini ödeyemeyecek duruma gelecek. Bu durum şimdi Mağusa Emirnamesi’nde de yaşanacak. O yüzden emirnameler emlakçıların, iş insanlarının, inşaatçıların lehine olacak şekilde değil halkın lehine olacak şekilde yeniden gözden geçirilmelidir.

 “Bu ülkede 0.99 aylık faizlerin önüne çıkanın Merkez Bankası’nın olduğunu öğrendik. Bir ülkenin Merkez Bankası hiç çıkar mı önüne faizin düşmesinin? Türkiye’de 0.85’ler konuşulur. Biz 0.99’u bile geçiremedik.”

 

“Merkez Bankası külliyen değişmesi gerekir”

  • YENİDÜZEN: Banka faiz oranları satışları nasıl etkiliyor?
  • Hasan SUNGUR: Bu ülkede 0.99 aylık faizlerin önüne çıkanın Merkez Bankası’nın olduğunu öğrendik. Bir ülkenin Merkez Bankası hiç çıkar mı önüne faizin düşmesinin? Türkiye’de 0.85’ler konuşulur. Biz 0.99’u bile geçiremedik. Yüzde 40’lardayız. Eğer Merkez Bankası bunun önüne geçiyorsa Merkez Bankası’nın külliyen değişmesi gerekir. Yani bu da benziyor tokmak elimizde davul başkasının elinde. Merkez Bankası bu ülkenin kendi ekonomisini korumak için örgütlenmelidir.

 

 

Röportaj Haberleri