Fehime ALASYA
Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı, faklı çevrelerin beklentileri ile gündemdeki yerini korurken, hükümet ortaklarından gelen ayrı ayrı açıklamalar konunun halen ‘tartışmalı’ olduğunu ortaya koyuyor.
Başbakan Ersin Tatar geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında İçişleri Bakanlığı’nın ‘gururla’ sunduğu İmar Planı’na dair sıkıntılar olduğunu açıkladı.
Tatar, “Sıkıntılar var, bu işin o kadar olmadığını düşünüyoruz” derken, bir takım ‘dengelerin’ de korunması gerektiğine işaret ederken, İçişleri Bakanlığı’ndan ise ‘Özellikle siyasi arenada bu plan taslağı üzerine bölünmüşlük, fikir ayrılıkları yoktur. Eğer varsa da bu farklılıkları değerlendireceğiz’ açıklaması yapıldı.
Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer’in bölgeye ve İmar Planı’nda ilişkin açıklamaları ise olaya başka bir boyut kattı.
Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, 1985’te ‘dağıtıldığını’ ve sonrasında da para ile müteahhitlere satıldığını ifade ettiği sahil şeridine bugün ‘inşaat yapılmayacak’ denecekse bunun bedelinin devlet tarafından ödemesi gerektiğini belirtti.
Tatar: “İmar planı konusunda sıkıntılar var, kolay olmadığını düşünüyoruz”
Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı konusunda sıkıntılar olduğunu ifade eden Başbakan Ersin Tatar, çalışmalardaki dengenin korunmasının kolay olmadığını kaydetti.
Geçtiğimiz hafta BRT’de Levent Kutay’ın programında konuyla ilgili konuşan Tatar, “Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi İmar Planı konusundaki soru üzerine de, bu konuda çalışmaların devam ettiğini, herkes memnun olmasa da, “maksimum fayda” ile çevrenin de korunacağı bir dengede buluşması temennisi olduğunu söyledi.
Tatar, imar planı ile ilgili bir soruya karşılık, bu konuda sıkıntılar bulunduğuna dikkati çekti ve bu işin o kadar kolay olmadığını düşündüklerini ifade etti.
Sürecin takip edilmesi için bir komite oluşturulduğunu söyleyen Tatar, bölgenin dış yatırımcının da ilgi duyduğu bir yer olduğunu dolayısıyla ekonomiyi düşünürken aynı zamanda çevreyi de korumak gerektiğini söyledi.
İçişleri Bakanlığı: “Fikir ayrılığı yok, varsa da değerlendirilir”
İçişleri Bakanlığı’ndan YENİDÜZEN’e yapılan açıklamada özellikle siyasi arenada fikir ayrılıklarının veya bölünmüşlüklerin olmadığına değinildi, ‘Fikir ayrılıkları olsa da bu 42 günlük süreç onları değerlendirmek içindir’ mesajı verildi.
Açıklamada, “Özellikle siyasi arenada bu plan taslağı üzerine bölünmüşlük, fikir ayrılıkları yoktur. Eğer varsa da bu farklılıkları değerlendireceğiz, bu süreç onun için vardır.” denildi.
Planın Danışma Toplantısı’nda büyük oranda kabul gördüğü ifade edilirken, 42 günlük değerlendirme sürecinde tüm talep ve itirazların Birleşik Kurul’a yapılabileceğine vurgu yapıldı.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Genel itibarıyla 20 yıllık bir vizyonu yansıtıyor. Çeşitli ve farklı sektörlerin veya siyasilerin görüşleri olabilir. Neticede ortak akılda bulunarak plan ortaya çıktı. Halka açık olan ve Danışma Toplantısı’nın ardından başlayan 42 günlük süreçte, bu farklı görüşler ortaya konula bilinir. Bu süreçte ortak akılla plan son şeklini alacak. Sunumda plan büyük oranda kabul gördü. Bu 42 günlük süreç devam ediyor, herkes yorumunu yapabilir. Şu anda tüm talepler Birleşik Kurul’a iletilebilir. 9 Ağustos’ta başlayan bu süreç, onuncu günündeyiz, farklı görüşleri değerlendireceğiz. Özellikle siyasi arenada bu plan taslağı üzerine bölünmüşlük, fikir ayrılıkları yoktur. Eğer varsa da bu farklılıkları değerlendireceğiz, bu süreç onun için vardır.”
Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, sahil şeridine konması öngörülen inşaat yasağına isyan etti:
“Burayı yasakladım veya açtım anlayışı eski model bir anlayıştır”
“1985’te birilerine dağıtıldı, müteahhitlere parayla satıldı… Şimdi inşaat yapılmayacaksa bedelini devlet ödeyecek”
İmar planıyla ilgili tüm çevrelerin hemfikir olduğunu belirten Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, konuya yaklaşım biçimlerinde farklılıklar olduğunu kaydetti.
Gürcafer: “Burayı yasakladım veya açtım anlayışı eski model bir anlayıştır, bu çok yanlıştır. Bu planda bedel ödeyecek bir taraf varsa o da devlet olmalıdır, vatandaş veya müteahhit değil” dedi, 1985’te ‘dağıtıldığını’ ve sonrasında da para ile müteahhitlere satıldığını ifade ettiği sahil şeridine bugün ‘inşaat yapılmayacak’ denecekse bunun bedelinin devlet tarafından ödemesi gerektiğini belirtti.
“1985’te birilerine dağıtıldı, müteahhitlere parayla satıldı… Şimdi inşaat yapılmayacaksa bedelini devlet ödeyecek”
YENİDÜZEN’e konuşan Gürcafer, şunları belirtti:
“1985’teki hükümet kararlarında belli yerler birilerine dağıtıldıysa ve bu yerler sonradan müteahhide para ile satıldıysa bugün buralara inşaat yapılmayacak denilecekse, bunun bedelini devlet ödeyecek. Onun dışında bizim uzlaşamadığımız bir konu yok.
1985’te toprak reformu gerçekleştiğinde araziler kimilerine verildi ama o dönemde Şehir Planlama Dairesi sahil şeridi çalışması yaptı ve dedi ki bu sınırdaki arazilere koçan, tapu verilmeyecek. Devlet, tahsis ve eşdeğerden alınan arazilere sahil yerindedir diye koçan vermedi, vatandaşın elinden aldı. Sonra nasıl olduysa pakete koyarak kendilerine yakın birilerine dağıtıldı.
Sahil şeridi içindeki arazilerin zaten kimlerde olduğu anlaşılıyor. Bana, dayılarıma, akrabalarıma verilmedi ama flaş isimlere verildi.
Sonra bu insanlar inşaat izni de alıp müteahhide sattı, müteahhit de ilgili daireye sordu, satın aldı. Şimdi ona yok yapamaz mısın diyeceğiz? Devletin topluma mal olmuş kaynakları kendi siyasi rant amaçlı kullandı, kabak şimdi de müteahhidin başına mı kırılacak. Geriye doğru gidilsin, suç unsuru varsa tespit edilsin, adalet yerini bulsun. 1985’li yıllarda şehir planlama dairesi çalışma yaptı ve sahillere koçan verme yasağı getirildi, öncelikli hak sahipleri ‘kamu yararı söz konusuysa biz de burada mülk yapmaktan vazgeçiyoruz’ dediler. Ama ardından eşdeğerden kaynak paketine koyarak, bu sahil şeritleri, bu yerler yakınlarına dağıtıldı. Bu isimler on kişiyi geçmez, ne hal ise bu on isim her zaman öncelikli hak sahibidir. Bu adanın tüm sahillerinde aynıdır, isimler değişse de konu aynıdır. Bunun bedelini biz ödememeliyiz.”
“Hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz, yalnız yaklaşım biçimimizde farklılıklar var”
“İmar planıyla alakalı hepimiz aynı şeyleri düşünüyoruz, yalnız yaklaşım biçimimizde farklılıklar var. Kimisi yasak koy gitsin der, bunu kabul etmiyorum. İnşaat izni var denildiği için arazi alanlar var, devlet yapın dedi, aldılar, şimdi bu insanlar ne yapacak? Devlet bir yeri kamu yararına yasaklayacaksa bedelini ödeyecek.
1985’te yapılan hatanın bedelini devlet ödesin, vatandaş değil. ‘Devlet o zaman öyle yapmışlardı, eski bakanlardı’ deyip içinden sıyrılamaz.”
“Yasakladım veya açtım anlayışı eski model bir anlayıştır, bu çok yanlıştır”
“Bence bu konu tatlıya bağlanacak. Bu tartışmaları yaşayacağız, gerileceğiz ama ülkemiz için doğrusunu yapacağız. Toplumun çıkarları için bu mücadeleye devam edeceğiz. Toplumun kazanması için çaba sarf edeceğiz.
Burayı yasakladım veya açtım anlayışı eski model bir anlayıştır, bu çok yanlıştır. Açılacaksa yeşil alanların arttırılmasıyla, toplum çıkarını gözeterek, kapanırsa da yasaktır derseniz de orada yasal olarak hak kazanan, devletin ‘buraya inşaat yapabilirsin’ dediği insanların hakkı gözetilerek yasaklanmalı. Vatandaşınızı tazmin ederek, koruyarak yasak konmalı.”