Sinema yaşamının Kıbrıs Türk toplumunun hayatına girmesiyle birlikte, sosyalleşme de daha bir nitelikli olmaya başlamıştı.
Sinemanın o büyülü gücü ve eğiticiliği, izleyenlerin fark etmeden etkilenmelerinde önemli rol oynuyordu. O yıllarda Kıbrıslı Türklerin Anadolu’ya, Türkiye’ye olan özlemin, işte bu söz konusu Türk filmlerindeki şehir, mekân, insan görüntüleriyle, konuşmalarıyla ve müzikleriyle bir nebze de olsa giderilmekteydi.
Elbette ki eğlencelik yanı, o ailece ve dostlarla birlikte izlemenin getirdiği önemli bir de sosyalleşme söz konusuydu.
1949 yılında Hür Söz gazetesinde yer alan bir haberde ise, o yılların Mağusasında sinemaseverlerin, bu tutkularını gidermek için Maraş’taki Kıbrıslı Rumların çalıştırdıkları sinemalara gitmek zorunda olduklarını anlıyoruz. Söz konusu haber-yazıyı ADALI rumuzlu bir sinemasever kaleme almış.
Yazının giriş bölümünden okuyarak geçmişe yolculuğumuzu başlatalım.
“Hür Söz-04 Mart 1949-syf2
Mağusa’daki Sinema Binası Sona Ererken
Yazan: ADALI
Kasabam adına gurur duyarak iftiharla bu maksat için bir kaç satır karalamak isterim.
Adamıza Türkçe filmler gelmeye başlıyalı, açık olarak söyleyebilirim ki Kıbrıs Türk cemaatı arasında Sinemaya gitme merakı artmış ve hatta sinemaya senede birkaç defa gidenlerimiz, bu gün sinemaya gitmeyi bir ihtiyaç hissediyor ve haftada en az gidenlerimiz bile bir veya iki defa Mağusa’dan bir buçuk mil kadar yol kat ederek Maraş sinemahanelerine gidildiği görülüyor...”
Yazının girişinden de anlaşılacağı gibi, Türkçe filmlerin adaya gelmesiyle birlikte Kıbrıs Türk toplumunun sinema tutkusunun da paralel olarak gelişmekte olduğundan bahsediliyor.
Aynı zamdan kendi bölgelerinde, daha yakın bir yerde sinemalarının olmayışından dolayı, bir buçuk - iki mil, ki yaklaşık 3 kilometreden bahsedilebilir, böylesi bir yolu yürümek durumda kalıyorlardı sinema hevesi için. Yazıya devam edelim...
“... Son zamanlarda herkesin de bildiği gibi büyük köylerde bile bir sinemahanenin olmayışını bir eksiklik olarak kabul edilmiş olacak ki, bugün adanın birçok köylerinde sinemahaneler kurulmuştur ki bu köylerimiz ve köylülerimizin ileriye doğru bir adım atması demektir.
İşte en nihayet biz Mağusalılar da filim görmek bir buçuk veya iki mil yolu yaya kat etmekten veyahut hali vakti iyi olanlarımız taksi ile gidip gelme masrafı olan 5-6 şilinden kurtulmuş olacağız.
Mağusamızda da bu eksikliği sezenler bulunmuş ve inşaatı gayet güzel “TÜRK MALI” bir yazlık sinemahanenin inşaatı Mart sonuna doğru bitmiş bulunacağından bu yaz mevsiminde yalnız Türk filimlerini değil, bütün filimleri kasabamızda yani Türk muhitinde, kendi evimizde, kendi Türk malı sinemahanesinde göreceğimizden iftihar duyar ve müteşebbisleri takdir eder muvaffakiyetler dilerim...”
Mağusa’nın Türklerin yoğun olarak yaşadıkları bölgede bir açık hava sinemasının yapımına başlandığını öğreniyoruz. Bu bir “ilk” oluyordu bölgedeki Kıbrıslı Türkler açısından. Nitekim gazete yazısında yapının “Türk Malı” olduğu ise büyük puntolarla vurgulanmıştır. Yani kendi malımız olmanın gururu sezinleniyor yapılan büyük puntolu vurguda.
1949 yılında yapımı gerçekleştirilen yazlık sinemanın ismi bilinmiyor.
Ama toplum ve sinemasever nezdinde büyük bir mutluluk yarattığını anlayabiliyoruz.
Evet 1974 sonrasında da yazlık sinemalar vardı.
Yıldızların altında sandalyelerde oturup film seyretmenin apayrı bir güzelliği vardı.
Bu güzelliği yaşayanlardan biri olarak yazlık sinemalara özlem duyduğumu, duyduğumuzu da belirtmek isterim.
Ne yazık ki (sanırım) ‘80’lerin sonlarına doğru VHS Video Kasetlerin hayatımıza yoğun bir şekilde girmesi, birçok kişinin artık sinema yerine çamur görüntülü VHS kasetlerdeki filmleri kiralayarak evlerinde cihaza takıp seyretmeleri, bizleri sinemadan da koparmış, iş yapamaz hale gelen bu işletmeler ya depoya dönüştürülmüş ya da yıllarca atıl kalmıştır.
Tam da bu noktada gazetedeki yazıyı kaleme alan ADALI, sinemaların yaşatılması için toplumun ona sahip çıkması gerektiği inancını ta 1949 yılında da dile getiriyordu.
Hele ki bu pandemi döneminde yazlık, açık hava sinemaların açılması bence çok daha önemli ve yararlı. En azından önümüzdeki yaz için bunun atılımını belki birileri yapar diye umut ederken, ADALI’nın yazısını okuyarak tamamlayalım...
“... Fakat kalemim şu noktaya da temas etmeden geçemiyor.
Sayın okuyucularımın ve bahsus Mağusalı kardeşlerimin de takdir edecekleri gibi. Onların, yani memleketin inkişafı için iş yapmağa kalkışanların muaffak olmaları, ve daha büyük işler yapmak hevesinde olanlara kuvvet vermek ancak ve ancak bizim elimizdedir.
Bizim göstereceğimiz alakaya bağlıdır ki bunu yapmak bu adada içtimai kalkınmamız bakımından millî vazifelerimizdendir.”