YDÜ’de hukukun, insan haklarının, demokrasinin hatta ve hatta insanlığın hiçbir ilkesine sığmadan eğitim hakları elinden alınıp sınır dışı edilen arkadaşlarımızın mahkemesi Kasım’ın 17’sinde görülecek.
Dünyanın en güzel yeri gördüğümüz KIBRIS’ın özgürlüğüyle, insanlığıyla, eğitimli kitlesiyle kendimizi çok rahat hissettiğimiz, yolda, evde, trafikte, kafede hayatın her alanında güven veren bu coğrafyada ne oldu da birden rüzgar tam tersi yöne esmeye başladı. Orta Doğu’da esen “Arap Baharı” buraya “Faşist Zulmü” olarak mı yansıdı? Soruyorum yetkililere. Ne oldu da bu coğrafyada polisi okul yönetimi, kamu kuruluşları, devletin neredeyse her kurumu Kürt düşmanı (Kıbrıs halkının feryadına bakılırsa kendi halkının da düşmanı gibiler) olmaya başladılar? Askere itaat eden, varlığı başkasının parmak uçlarındaymış gibi davranmaya başladılar…
Ve bu o kadar ilginç ki kimseyi duymuyorlar, görmüyorlar, verilen emre konsantre, onun dışındaki dünyayı algılama güçlüğü çekiyorlar. Olay günü olay yerinde bile olmayan 4 kişi ve olayda sadece ve sadece ayırmaya çalışan en az bir o kadarı kurban edildi ve infaz üstüne infaz…
Orada bulunan kimsenin masum olduğunu iddia etmiyorum ama kimse mahkeme kararı olmadan suçlu gösterilemez. Bu bir suçtur ve savcıların bu konuda harekete geçmesi gerekir. Hele hele katliamdan bahseden, arabalarında onlarca satır yakalanmış, doğu plakalı arabaların üstüne MHP yazanları görmezden geliyorsa çıkıp basın açıklamasıyla doğulu öğrenciler hakkında “suçlular, ben bu okulda suçlu istemiyorum” da diyemez. Çünkü onun (Şenol Bektaş) görevi bu değil. Acil ve esaslı görevi öğrencilerini korumak daha iyi daha kaliteli eğitim yollarını aramaktır.
Şenol Bey ve Ümit Bey’le yaptığımız görüşmelerde bize karşı çok sert, umursamaz ve sırtını büyük bir yere dayamış insan edasından gayrisini görmedik ama çelişkinin yamanı da itiraflarıydı. “Bizimde karşı gelemediğimiz yerler var,” diyorlar koca üniversitenin kocaman rektörleri. Polis askere bağlı, askerinde verdiği emre karşı gelemeyeceklerini söylüyor. Tabii sadece asker değil bir de malum yerlerden gelen emirler… AKP iktidarının da Van depreminde yaptığı vurdumduymazlığı burada da yapması açıkçası beni şaşırttı çünkü hiç olmazsa Kürt oylarını alma kaygısıyla olaya el atacağını düşünüyordum. Ancak demek oluyor ki en iyi Kürt hiç olmayan Kürtmüş. En azından bir daha kapımıza geldiğinde oy için arkasından dökecek bir bardak suyumuzu hazır tutacağız.
17’sinde mahkeme var, ben de orada olacağım ve bu coğrafyada güvendiğim kurumların başındadır hukuk, tabii bir de gerçek Kıbrıslılar…
Mahkemeden çıkacak sonuç Kıbrıs’ın onurlu duruşunu yansıtacağına eminim. Bir şey daha bekliyorum; hukuku hiçe sayanların adalet karşısına çıkmasını, bu ülkede hâlâ dik duran bir şeyler olduğunu herkese gösterilmesini ve Kıbrıs’ta hukuk dışı, demokrasi dışı uygulamalara son verilmesini bekliyorum.
Ve en büyük ve haklı beklentim; fikirden, özgürlükten, insan haklarından insan sevgisinden mahrum insanların bu çirkin oyununun yıkılması ve arkadaşlarımız yine aramıza gelmesidir.
Mehmet ASLAN