“Majesteleri” bizden korksun!

Cenk Mutluyakalı

“Meclis”imiz gece yarısına doğru olağanüstü performans ortaya koyarak çok önemli bir yasa değişikliğini hayata geçirdi.
“Ulusal” hükümetle ne kadar gurur duysak az (!)

"Majesteleri aleyhine herhangi bir haksız fiil davası açılamaz" maddesi ortadan kaldırıldı.

Majeste kim?
Bilmiyoruz!

Bugüne kadar böyle bir dava açılmak istendi de açılamadı mı?
Hiç duymadık!

Bu nereden çıktı şimdi?
Torbadan!

Yine de “majesteleri”nin bizden korkması gerekiyor.

***
"Majesteleri aleyhine herhangi bir haksız fiil davası açılamaz" maddesi ortadan kaldırıldı ama Lefke’de gencecik bir öğrencinin hayatını katleden sarhoş asker sürücüye halen dava açılamıyor!
Ona dokunamıyoruz.
Yasa düzenlemesi yapılamıyor onun için!

Kutlu Adalı’nın katillerine de dokunamıyoruz halen...

Telaşa gerek yok.
Önce “majeste”den başladık (!)
Yasa değişti ve bundan böyle “majesteleri” hakkında dava açılabilecek.


***
Majesteleri “üniversiteye gitmeden üniversite diploması alırsa” vekil de olsa peşine düşülecek!
“Beyaz Ev”de seçim operasyonu yaparsa, mutlaka ve mutlaka yargılanacak, majesteleri...
Bir akşam üzeri, arabayla üzerinizden geçer ve sizi öldürürse, hapse atılacak majesteleri...
Elektrik borcunu ödemezse, majestelerinin elektriği derhal kesilecek.
Özel jetle ülkeye gelir, karantinayı deler, elini kolunu sallayarak çeker giderse, hesabı sorulacak majestelerinden...
İhalesiz yakıt alır ve milyonları götürürse, yaka paça tutulacak majesteleri.

Boşuna demedik.
“Majesteleri” bizden korksun şimdi!

***
Unutmadan!
Düşünce ve ifade özgürlüğününün önünü açmak için Meclis'te sırasını bekliyor halen "Askeri Suçlar ve Cezaları Yasası."
Biraz daha bekleyebilir (!)
Acelesi yok.
Gazeteciler de hapse girecekse girsin!


“İlçe Başkanı” hanım kadar talihli olmayabilir onlar...
Öyle gözden uzak, konforlu ve mahrem yargılama nasip olmaz herkese...

Kimi “kelepçe” ile teşhir edilir, boy boy, saatlerce...
Kimi gün doğarken yargılanır, gözden uzak, gönüllere yakın...

***
Yine de “majesteleri” bizden korksun...
Burada güçlü bir “devlet” var ve şakaya gelmez (!)
 


 


"Soygun" af kapsamına
girerse, soyguncu kalmaz!

 

555 gündür ülkede "kaçak" yaşayan kişiyi cezaevine göndermişler.

Yazık etmişler!
 

Kendine bir "işveren" bulsa rahatlıkla "af"tan yararlanırdı.

Affediyor hükümet!
 

Üstelik "kaçak" insanları affederek bunu "kayıt dışılık son bulacak" iddiasıyla pazarlıyor.
Affettikçe daha da büyüyor kayıt dışılık...
Yine affediyor!
“Kayıt dışılık bitecek” diyor yine!
Yıllardır sürüyor bu yalancı sarmal...

***
"Soygun" af kapsamına girerse eğer...

Soyguncu kalmaz!

“Yalan” af kapsamına girerse...
“Yalancı” kalmaz.
 

Mantık iyi!
 

***

"Hedef kayıt dışı yaşamı bitirmek" dedi, Meclis kürsüsünden Bakan!

Sürç-ü lisan etti.

"Hedef memleketi bitirmek" demeliydi sanırım.

 

***

"Turist"i affeden başka ülke var mı yeryüzünde?

 

Şimdi siz dünyanın "normal" bir ülkesine "turist" olarak gidiniz!

Ama "turist" olmayınız gerçekte...

Çalışmaya başlayınız...

Kayıt dışı yaşayınız..

Kayıt dışı gelir elde ediniz...

Sonra sizi affetsinler!


Tam bir “hokus pokus” bu...
Turist olarak geldiğiniz yerde kayıtlı işçiye dönüşüyorsunuz!
Tatil hiç bitmiyor böylece!

 

***

Bir de yurt dışına çıkanlar var.
Ülkeye yeniden gelirken "ceza" ödemeleri gerekiyor.

Çünkü "kaçak” takılmışlar bir süre...
Onlar da affedilecek.


Gelsinler, bir kaç yıl daha idare etsinler, ne olacak?
Ya “yurttaş” olurlar arada...
Ya yine affedilirler!

***
Neredeyse özür dileceğiz, kaçak insanlardan...
Bu kaçakları çalıştıran patronlara zaten hiç laf yok!
Onlar yabancı değil canım (!)
Onlar “bizden.”
"Kayıt dışı" bir devlette hepsi olağan işler...


Bu sesler çoğalmalı

Türkiye’de Kıbrıs çözümüne yönelik sesler yeniden yükselmeye başladı.
Uluslararası toplumun onaylayacağı bir çözümden söz ediyoruz.

Siyasi eşitlik temelinde iki toplumun ortaklığından...
Tek yurttaşlıktan...
Tek egemenlikten...
Tek Kıbrıs’tan...

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’den sonra eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de cesur bir çıkış yaptı...
 

“Kıbrıs çözümünün sonuçları beklediğimizden çok daha faydalı olacaktır” ifadelerini kullandı.


“Enerji arzından bölgesel güvenliğe ve NATO-AB işbirliğine kadar pek çok sorunlu konunun çözümüne katkıda bulunacaktır…”

“Hepsinden önemlisi, bu çözüm tüm Akdeniz bölgesine refah ve zenginlik getirecektir…”

Türkiye ve Yunanistan’ın işbirliği içerisinde bunun başarılabileceğini anlattı Abdullah Gül.

Beni asıl etkileyen – çok fazla da öne çıkmayan – şu sözleri oldu:
“Uzlaşmayı olumsuz bir hareket olarak değerlendiriyor ve sorunlarımızı çözmek için bir yöntem olarak kullanmıyoruz. Gerektiği zamanlarda diyalog ve uzlaşma için fedakârlık yapmaktan kaçındıkça, sonrasında ödediğimiz bedeller de bir o kadar yüksek oluyor...”

Bu sesler çoğalmalı…
Kıbrıs, Türkiye, Yunanistan birlikte kazanmalı…


 


Post – it!

1- Pile yolu
Dozerle yıka döke yapacaktık?

2- Türkiye'ye giremeyen Kıbrıslı Türkler
"Başbakan" Üstel, Büyükelçi'den açıklama istemişti?

3- Sahte Reçete soruşturması
O kadar gürültü, patırtıdan sonra derin bir sessizlik...