Çok ama çok ilginç bir süreç yaşadık Kıbrıs sorunu denen çetrefilli meselede…
Mont Pelerin'de ikinci kez bir araya gelen liderlerin çantalarındaki ajandalarında ne olduğu aslında işin kilidini açacak ya da daha da düğümlenmesine sebep olacak notlardı.
Başından beri hep o çantada ne olduğunu merak ettim.
Medyadaki Saray oyunlarının saklamaya çalıştığı, o çantada kimin tezlerinin olduğunu merak edip durdum hep.
Neyse ki dün akşam Barış Burcu’nun açıklamaları ile bizimkilerin çantasındakiler önümüze dökülüverdi!
Öyle görülüyor ki Türk tarafı masaya resmi Türk tezleri ve bu tezlerin üzerinde taleplerle oturdu.
• Toprak kriterlerinde masaya Türk tarafı tarafından getirilen % 29.2 (ki bu rakamı Burcu kendisi açıkladı) Annan Planı'ndaki toprak düzenlemesinin üzerinde bir orandı.
• Zira Annan Planı % 28.7 olarak kayda geçirilmiş hatta Kıbrıs Türk toplumu tarafından onaylanmış bir oran olarak BM kayıtlarında duruyor.
Oysa ki Türk tarafı nedeni bilinmez bir şekilde % 29 üzerinde ısrar etmesi toprak konusundaki krizin fitilini ateşledi.
Hatta kimi Rum kaynaklara göre Türk tarafı tarafından belirlenen bu oranla Omorfo kuzeyde kalacak şekilde tasarlandı.
İkinci kriz konusu ise kuzeye dönecek Rumların sayısında yaşandı ki bu noktada ipler koptu.
Sözcü Barış Burcu zaten kendisi de sayılar vererek açıkladı, Rum tarafı 78 bin ile 92 bin arasında bir göçmenin kuzeye dönebileceği bir düzenleme talep etti.
Dikkatinizi çekerim, Annan Planı'nda bu sayı 86 bindi!..
Hadi Rumların üst sınırını ele alalım, 92 bin göçmenin dönüşü Annan Planı'ndan ne kadar farklıdır Allah aşkına?
6 bin!..
Hadi 10 bin olsun!
Yani 4-6 bin Rum’un kuzeye gelip gelemeyeceği konusunda mı koparıldı bütün tantana?
10 bin daha gelse ne olacaktı ki?
Üstelik bunun alt limiti de var, belki de 78 bin civarı Rum dönecek bu topraklara, kim bilebilir ki?
Dikkatinizi çekerim 78 bin Annan Planı’ndaki rakamdan 10 bin daha az bir sayıdır! Mesele eğer birlikte yaşamaksa, bu küçük detayları “maksimalist” diyerek küçümsemek ve masayı berhava etmek kime ne yarar sağladı birileri cevap verecek mi? Çok merak ediyorum.
Katı bir şekilde “Güzelyurt verilemez” tezi üzerinden gidilen Mont Pelerin'nde hem oranda hem de kuzeye gelecek Rumların sayısında Annan Planı'ndan öte bir duruş sergilendi.
Üstelik bu tutum toprak konusunu güvenlik konularının tartışılacağı çoklu zirveye bağlamaya da çalışılarak bir oldubitti yaratılmaya çalışıldı.
Hal böyle olunca da bu durumdan bunalan Rum tarafı Türk tarafının bu tavrı karşısında sabit durmayı tercih etti, kriz patladı bizimkiler masayı havaya uçurdu.
Üstelik Rumların en fazla hassas olduğu “geriye dönecek göçmenler” konusunu karara bağlamadan 5’li zirve diyerek baskı yapmanın anlamı nedir diye çok düşündüm bu süreçte…
Peki şimdi kazanan kim oldu, sorarım size kim oldu?
En fazla 6-10 bin civarında ek Rum’un kuzeye gelmesine engel koyan Kıbrıs Türk liderliği mi?
Yoksa ağzındaki baklayı çıkarmasa da “Güzelyurt verilemez” resmi Türk tezini oranlar üzerinde kurarak masaya süren Türkiye-KKTC ekibi mi?
Peki masayı havaya uçurduktan sonra Sözcü Burcu'nun kalanları da darmadağın eden açıklamalarına ne dersiniz?
Sadece kendini ve “başkanım” dediği Akıncı'yı “barışın gerçek sahibi” görme hallerine ve aşırı bir şekilde pompaladığı “Rumlar kaka” moduna ne yorum getirirsiniz?
Bu mudur barış sürecini getirdiğimiz nokta?
Bu mudur zeytin dalı?
Bu mudur bizim meydanlardan çıkan, barış ateşleri ile ısınan kucaklaşma ve birlikte yaşama arzumuzun siyasete yansıması?
Bu durumu yaratanlara, masada “maksimalist” tavırlarla oldu bitti yaratmaya çalışanlara söyleyecek söz bulamıyorum.
1 senede yeniden yükselen umutlarımızı Mont Pelerin tepesine gömenlere, medya ve sosyal medya oyunları ile algı yönettiğini sananlara söyleyecek kelime yok, gerçekten yok.
Umarım bir yolunu bulur, yeniden barış masasını kurarsınız.
Yoksa arkanızda bıraktığınız bu enkaz sadece sizi değil, bütün toplumu da Mont Pelerin değil belki ama Mesarya Ovası’na gömebilecek ağırlıkta ve büyüklükte bir enkazdır.