Mal Tazmin Komisyonunun Geldiği Noktayı 6 yıl önce haber veren iki makale
(Sevgili okurlar, MTK’nun mal sahiplerini ödeyemeyecek duruma gelmesi ve bakan arabalarına haciz konması üzerine altı ve beş yıl önce yazdığım makalelerimi anımsattı.)
---
1 Kasım 2010 Pazartesi günü Ankara’da atılan “mal bombası” uyukuda olanları uyandırdı. Aslında alınan kararları, hakkı olmayarak, veya hakkından fazla elinde Rum malı bulunduran ve satanlar açısından oldukça adil buldum. Ancak, cezaların ödenmesinde, AHİM’de “ TC’nin alt yönetimi” olarak kabul edilen KKTC’nin sorumlu tutulmasına itirazım var.Diğer yandan, KKTC’de kurulan Mal Tazmin Komisyonu’nun Rumlar’a ödediği milyon Eurolar’ın da KKTC bütçesinden çıktığı olasığını güçlendirdi. Eskiden gizliydi, şimdi açıkça yapılacak..Bugüne kadar AHİM’in TC aleyhine verdiği tazminat cezaları, malın gerçek sahibini değiştirmiyor. Cezalar, insan hakları, kişinin evine ulaşamaması, kullanamaması gibi gerekçelerle veriliyor.
TC’nin KKTC’ye dikte ettiği yeni “Rum malı normları”nın –ki tazminatla, Rum mallarının sahip değiştirerek Türkler’e geçmesini öngörüyor- Rum mal sahiplerince benimseceğini sanmıyorum..
Aşağıda 1 Ekim 2009 tarihli YENİDUZEN gazetesinde yayınlanan makalemde, okuyucularıma çok önceden olacakları açıkladığımı göreceksiniz.
“Paraları biz ödüyoruz” görüşüm doğrulandı
Bizim “Türk mahallesi”nde anormal ve komik şeyler oluyor.
Birkaç gün önce hükümet tarafından Meclis’e “ek bütçe” tasarısı verildi. Amaç, “Mal Tazmin Komisyonu’na kaynak yaratmakmış. Tasarı yasalaştı. Gazete ve televizyonlardan, bu tasarının içeriğini ve getirilen değişiklik maddesini, kaç para aktarıldığı veya nasıl kaynak yaratılacağını öğrenmeye çalıştım. Maalesef ..
Hepsinde aynı TAK bildirisi.. Resmi basın kuruluşlarından doğru haber almamız imkansız. Tek alternatifimiz kalıyor, gazetelerimiz, görsel basınımız. Onlar da resmi makamı tekrar ediyor. Sanırım, çoğu gazetelerimizin “meclis muhabiri” vardır. Onların haberine baktım, esas konudan çok uzakta, kim ne dedi, hangi parti karşıydı da şimdi değişti v.s. .Anlayacağınız magazin haberleri. Bir gazete Meclis’te oluşan gerçek haberleri TAK’tan alacaksa niye muhabir gönderiyor? Anlaşıldı! TAK, milletvekili atışmalarını, geyiklerini yazmıyor. Muhabirimiz bu lafları kaydetmek için Meclis’e gidiyor. Halbuki bu haber siyasal ve ekonomik açıdan toplumu çok etkileyecek bir konu. Ayrıca “Tazmin Komisyonu’nun Rumlara ödediği paranın T.C tarafından karşılandığı şeklinde verilen yanlış izlenimin tam aksi bir haber.
Gazetecilerin bu çelişkiyi ortaya çıkarması , Komisyon kurulurken, paralar ödenirken söylenenleri, yazılanları, resmi demeçleri bir bir ortaya döküp deşifre etmesi gerekmez mi? Siyasilerin oyunlarını legalleştirmek, eskiyi unutturma bu mesleğin görevi midir?
Günlük gazetelerde “haber” niteliği taşıyan haber kalmadı. Haberler TAK’tan geliyor. Tek umut kalıyor. Köşe yazarları belki haberlerin gerçek yüzünü ortaya serer. Bu yolu deneseniz de farketmiyor. Köşelerde vurgulanan şeyler daha çok UBP’nin yeni tavrı üzerineydi. Nasıl olur da bu parti, Anayasa Mahkemesi’ne iptal için başvurduğu MTK’yı, bu yasa tasarısı ile kabulleniyor ve parasal olarak destekliyordu?
Şaşırmak haklı, vurgulamak da. Ama önce gerçek haberi vermek lazım. Ek bütçe yapıldığına göre yıl sonundan önce verilecek tazminatlar olsa gerek. Acaba acilen ihtiyaç duyulan para ne kadar? Profesyonel gazetecilerimizin ilgisini çeken ikinci konu şuydu. CTP nasıl olur da bu yasa için UBP’ye nisap konusunda yardımcı oluyor?
Ek Bütçe tasarısına sadece TDP karşı çıkınca, basın-yayın organlarımızın büyük çoğunluğu işin özünden kaçarak, tuttukları partinin pozisyonuna zarar vermeyecek şekilde bu haberi yeterince değerlendirmediler.
Paranın bütçeleşmesinin hemen ardından MTK, yine TAK aracılığıyla, web sitesini yanısıra, üyelerin isimlerini, tayin şekillerini, bugüne kadar yapılan başvuruları, sonuçlanan dosya sayısını, Rum mülk sahiplerine ödenen tazminatları ( 23 milyon 391 bin Sterling Pound) bir metin yayınladı. Böylece resmi ve gayrı resmi açıdan MTK, KKTC’nin öz malı oldu. TC sessiz sedasız bu yükü parasız KKTC’nin başına yıktı.
Kendi yorumuma geçebilirim. Kuzey Kıbrıs’ta mülk bırakan Rumlar’ın AIHM’e götürdüğü davalar sonucunda Türkiye suçlu bulunup tazminat ödemeye mahkum edilince ( Louzidu, Aresti davaları) ve bunun arkasının geleceği kesinleşince, T.C, bu işten hem siyasi hem de mali açıdan kurtulmanın yollarını aradı. Rum mallarını tazmin etmek en zengin hükümetleri bile sarsar. Nerde kaldı Türkiyeyi? Ama KKTC bu rakamlarla hiç baş edemez.2005 yılında Erdoğan’ın bulduğu bu formül ile MTK kuruldu. Toplumda kıyamet koptu. Kuzey’de kalan Rum malları kurumlara, özel şahıslara “tapu” edilmişken, birdenbire eski hak sahiplerinin de oldu. Konu tartışılırken, kuşkulandığım yegane şey, bu tazminatların kimler tarafından ödeneceği-ödenemiyeceği- konusuydu. Komisyon, siyasi açıdan zaman kazanmak ve tek tük tazminatlar ödeyerek izlenim değiştirmek amaçlıydı. Komisyon kurulduktan ve milyon poundlar tazminat ödemeye başlayınca, birdenbire mali durum gerilemeye başladı. 2005’ten bu güne kadar, Rumlara ödenen tazminatların KKTC tarafından ödendiği kuşkusu hatta inancı taşıdığımı çok söyledim, çok yazdım. Herhalde ciddiye alınmadım! Çoğu kişi bu paraların T.C tarafından ödendiğini söylüyordu.
Gerçek ortaya çıktı. Gelin görün ki “haber” değeri taşıyamadı. Geçti, gitti...