İnsanların malına, mülküne, maaşına, söz söylemek yanlış olur; eğer hak ederek kazanılmışsa, alın teriyle, dürüstlükle…
O “eğer” var ya arada!
İşte işin sırrı orada…
***
Alın teriyle hayattan alacaklı insanlar var, bir yanda…
Çünkü emeğinin karşılığını alamıyor.
Bir başka yanda, bu ülkeye alın teri borçlu insanlar var.
Çünkü hak etmeden, terlemeden, üretmeden kazanıyor.
***
Tapu Müdürü’yle ilgili “mal, mülk” zengini denmiş o da yalanlamış!
Diyor ki,
“Kendi adımda her biri 75 metre kare (2 + 1) 3 dairem…
Eşim adına halen oturduğum 110 metre kare bir apartman dairem…
Oğlum adına kendisine benim hibe ettiğim 3 adet 75 metre kare (2 + 1) daire…
Ozanköy’de 1 arsam…
Ve eşi ile oğlumun ortak yaptığı Gönyeli’de bir ev var.”
***
Tanıdığım biri değil…
O nedenle karakter tahlili falan yapmak haddime düşmez.
Belki de çok dürüsttür, çalışkandır, temizdir.
Tek takıldığım nokta şu!
İnsan dürüst de olsa çalışkan da…
Hele de maaşlı bir işi varsa…
Böyle az zamanda nasıl bu kadar mülke sahip olabilir?
Bu cümleyi yargılama olsun diye kurmuyorum, içtenlikle sorguluyorum.
***
Belki biraz da öykünüyor insan…
“Bizde mi bir eksiklik var” diye…
Tüm bunlar “çalışarak” olabiliyorsa…
Biz bunca senedir çalışıyoruz, çalışıyoruz, çalışıyoruz da niye olmuyor?
Beşte biri olmuyor hem de!
İnsanın geçtim kendine evladına üç apartman dairesi hibe etmesi nasıl bir güzelliktir bilemem…
Ama kolay mı?
***
Yine ve özellikle altını çiziyorum, tapu müdürünü tanımıyorum, bilmiyorum, kimseye de haksızlık etmek istemiyorum.
Bu ülkede “nereden buldun” sorusu en temelde sıkıntılı duruyor.
Çünkü 1.5 milyon dönüm mülkün üzerine “çökmüş” bir toplumuz!
Yüzlerce otelin, fabrikanın, atölyenin, tarlanın, evin üzerine hak etmeden yerleşsek de bunu meşrulaştırmış bir riyakarlığımız var.
Böyle başlamış çürüme!
Biliyorsunuz, “bir karış toprak verilmez” lafı da aslında, “ganimetten, yağmadan ve talandan bir santim vazgeçilmez” manasındadır!
***
Şimdi görüyorum, diyorlar ki, adanın güneyinde asgari ücret 940 euro!
“O da bir şey mi” diyorum içimden…
Kuzeyde “becerirsen” eğer çok daha fazlasını veriyorlar, hem de hiç işlemeden...
Üstüne üstlük gün boyunca sosyal medyada gezinerek “lafazanlık” yapmak da cabası!
O “eğer” var ya arada…
İnsanını başını öne de tepeye de eğer bazen!