Mülkiyet mühim mevzudur.
Varsa malınız koçanıyla, tamamsınız.
Yok, kiracıysanız eğer, işiniz zordur.
Hem gerçek hayatta, hem siyasette…
**
Bizim kuşak dahil birçok insan “devlet benim, ben devletim” zihniyetini yaşadı, gördü.
Kimi zaman ‘parti-devlet bütünleşmesi’ oldu bu, bazen ‘şahıs-devlet soğurması’…
“Devletin bekası için” mesela, kendisinin hep başta tutulması gerektiğini söyledi kimileri…
İşin enteresan tarafı, kalabalıklar inandı da buna…
O’nu veya O’nları başımızın üstünde tutmayı görev bildi, ‘belirleyici çoğunluk’ yahut ‘gizli eller’…
Zira ‘devlet’ önemliydi ve bu yüzden arada birini kapatıp diğerini kurduk da zaten…
Ve o ‘devlet’in varlığı, birliği ve dirliği O’na ve O’nlara bağlı, bağımlıydı.
O ve O’nlar bir tür ‘mal sahibi’ydi çünkü!..
Buna inandı ahalinin büyük kesimi ve gereğini yaptı uzunca bir müddet…
**
‘Mal sahipliği’ mühim mevzudur ve normal hayattaki gibi işte böyle rol oynuyor siyasi hayatta da…
Sadece ‘devletin sahipleri’ de değil…
Örgütlerin de ‘mal sahipleri’ var!
Mesela partilerin…
O ve O’nlar olmadan olmaz!
O partinin birliği, varlığı ve bekası O ve O’nlara bağlıdır, bağımlıdır.
‘Mal sahipleri’dir adı üstünde o partinin de sahibi ve varıp da bir başkası, başkaları yanaşınca ‘mal’ın yanına, huzursuzlanır malın sahipleri…
Bir an önce kurtulmak için ‘el’den, ne gerekirse yaparlar elden…
Mal, sahibinde kalmalıdır çünkü…
**
Olaya ‘mülkiyet’ bakımından bakınca, birçok siyasal, ideolojik ve konjonktürel mevzuyu daha anlayışla karşılayabiliyor insan…
Eğer bir mal varsa ve o malın bir sahibi varsa, elbette mal onundur.
Farklı zamanlarda o malı kullanan, onu geliştiren, yatırım yapan, idame ettiren kim olursa olsun ‘kiracı’ gibidir ve eninde sonunda mal, sahibinindir yine…
Zaten eğer fazla da kalırsa kiracı içinde, kolayı var sokağa atmanın!..
Mahalle baskısı, sünnetçi korkusu, bezdirme senaryosu ve bilumum yöntemler vardır ve bunların tümü mubahtır malın sahibi için…
**
Siyasete bir de böyle bakmakta fayda vardır kanımca…
Kim ‘sahip’tir kim ‘kiracı’, onu da konuşuruz bir ara…