Süresi kesin belli olmasa bile kısa vadede Covid19 Pandemi tehlikesi ve tehditisi, tıbbın marifetiyle giderek azalacağı ve etkisizleşeceği öngörülüyor; ekonomilerde açtığı derin yaralar ise uzun vadede tedavi edilebileceğe benziyor.
Kuzey Kıbrıs, kendi yerel ekonomisinin yapısal ve yönetim arızaları ile kullanımdaki para birimi TL’nin istikrarsızlığı yetmezmiş gibi, dünya ekonomisinin aldığı derin yaralardan da pay alarak ekonomisinin daha da kötüye gidişini yaşayacaktır. İyiye doğru seyir için ekonomi yönetiminin ilk adımı iç pazar faaliyetlerini tetiklemek, ikinci adımı da yurtdışından taze para girişini sağlayan turizm, yüksek öğrenim ve emlak sektörlerini canlandıracak girişimler olmalıdır. Her iki adım da aslında ülke siyasi yönetiminin geleceğe dair güven duygusunu yaratması ile yakından ilgilidir.
Ekonomide talep ve tedarik eden unsurların satınalma ve yatırım gücü elbette çok önemli ancak gücü ne olursa olsun, mal ve hizmet sunumu ile tüketimi için harcama hacmi geleceğe dair güvene dayanacaktır. Bu bağlamda, Maliye Bakanı Amcaoğlu’nun işinin hayal satmak olmadığını söylemesi güven duygusu için önemlidir ancak sadece ne yapmayacağını söyleyip de ne yapacağını söylememek güven duygusunun oluşmasına yardımcı değildir. Pazar faaliyetlerinin unsurları yani tüketiciler ile mal ve hizmet sunanlar zaten Maliye Bakanı’ndan da ama en çok da Ekonomi Bakanı’ndan geleceğe dair ‘Güven’ satmasını bekliyor. Mevcut ekonomik kriz içinde insanlar hayallerin peşinde değil zaten, ne olacağını somut olarak bilmek, görmek, anlamak istiyorlar…
Örneğin, maaşlardan kesintiyi ne zaman iade edeceklerine Başbakan ve Maliye Bakanı açıklık getiremiyor ve bu durum maaşından kesinti yapılanlarda güvensizlik duygusu yarattığı gibi, pazar faaliyetlerine mal ve hizmet sunan tüm taraflarda da güvensizlik yaratıyor. Belirsizlik ekonomide depresyonun tetikleyicisi ve sürükleyicisidir; dolayısıyla, giderilmelidir. Bu kesintilerin ödenmesi için bütçe gelirlerinde ulaşılacak seviye ve bütçe açığının varacağı daralma ile ilgili somut rakamları Başbakan ve Maliye Bakanı kamuoyu ile paylaşsa, tüm taraflar hedefi bilip, pazar faaliyetlerindeki rolünü buna göre oynayacaktır. Süre de önemlidir ama hedefi bilmek ve hedefe istikrarlı şekilde yüründüğünü görmek, güven duygusunun oluşumu için daha önemlidir.
Hükümetin Turizm Bakanı da iç turizmi canlandırma projesi üzerinde duruyor; doğru projedir. Ancak, Başbakan ve Maliye Bakanı önünü göremediğini ve hayal da satmayacağını söyleyip durursa, yurttaş da hem önünü göremeyecek hem de geleceğine dair korkular taşıyacaktır; bu kötü ruh halinde, mali gücü yetse bile, yurttaş iç turizm pazarına katılmayacaktır. Dolayısıyla, turizm sektörü yerel müşteriden de beslenemeyecektir. Yani, maaşlardan kesintinin ve 13. maaşın ödenmesinin belirsizliği sadece ilgili kişilerin derdi değildir; bu belirsizlik ülke ve ekonomi yönetimi ile ilgili olarak yurttaşta güven bunalımı yaratmakta, ekonomiye de depresyon yüklemektedir.
İlk ve orta eğitimin ne zaman ve nasıl başlayacağı konusu da belirsizlikte duruyor; konunun ekonomi ile doğrudan bağlantılı olmadığı da düşünülebilir. Ancak, belirsizliğin yurttaş üzerinde yarattığı olumsuz etkiler, genel toplumsal depresyonu beslemekte ve dolayısıyla da ekonomik depresyonu artırmaktadır. Günlük yaşamı yeniden olağan düzene ve düzeye getirmek için adımlar atılmaktadır ve yurttaşın Pandemi’ye karşı önlemleri uygulaması istenmektedir; yani, olması gerekenler yapılmaktadır. Ancak, bunu yaparken dozajı iyi ayarlamakta yarar var; önlemleri benimsenecek ve uygulanacak şekilde anlatmak yerine, uygulanmazsa gelecek olan ikinci dalganın boyutu ile korkutmak doğru bir tarz değildir. Salınan korku yurttaşta güvensizlik duygusunu abartmakta ve pazar faaliyetlerine katılma isteğini frenlemektedir. Önlemler benimsenecek ve uygulanacak tarzda anlatılsa, yurttaş bunları dikkate alarak pazar faaliyetlerinden kaçınmayacaktır. Hükümetin haberi olmaksızın Türkiye’den asker ve ailelerinin gelmesi ve hemen ardından da hükümetin başı, yardımcısı ve salgınla mücadelenin ilgili bakanı Kolordu Komutanı’nı ziyaret etmesi, Pandemi mücadelesinin yönetilmesine toplumsal güvensizliği artırmıştır. Yapılan resmi açıklamalardan da bu güvensizliğin hükümet tarafından anlaşıldığını ve panik etkisi yarattığını görmek olası… Ve bu da ekonominin güvenli iklime geçişini engelleyen bir olaydır.
Dolayısıyla, hükümet erbabı ekonomi ile ilgili toplumsal ruh halini daha kavrayamamış, halkın da kendilerinden hayal satın alma eğiliminde olduğunu sanıyor demektir; bu yanlış duruma karşı da, marifetmiş gibi, caka satarak, politik cesaret ve kahramanlık gösterirmiş gibi yaparak hayal satmayacağını söylemektedir. Halkın derdi, hükümetin ekonomide iyileşme yönünde gelişmeler olacağına dair güven duyacağı plan, program ve hedefleri anlaşılabilir şekilde sunmasıdır. Yani, hükümet ekonomi yönetiminde güven vermedikten sonra, hayal satsa ne, satmasa ne?!.
(Anneler Günü, tüm annelere kutlu olsun; anneler acı görmesin)