Malya’daki etkinlikten ne anlıyoruz?

Geçtiğimiz hafta sonu, 11 Eylül cumartesi günü, 3. kez düzenlenen ve geleneksel bir duruma gelen, oldukça da güzel ve iyi bir organizasyonla gerçekleşen Malyalıların Malya’da buluşması etkinliğine davetli konuşmacı olarak katıldım ve gerek etkinlikt

 

 

Geçtiğimiz hafta sonu, 11 Eylül cumartesi günü, 3. kez düzenlenen ve geleneksel bir duruma gelen, oldukça da güzel ve iyi bir organizasyonla gerçekleşen Malyalıların Malya’da buluşması etkinliğine davetli konuşmacı olarak katıldım ve gerek etkinlikten oldukça etkilendim gerekse de insanların paylaşım ve mutluluklarından dolayı çok mutlu oldum.

Kıbrıs’ın kuzeyinden giden yaklaşık 250 Kıbrıslı Türk ile Kıbrıs’ın güneyinden ve özellikle Malya köyünden katılan yine yaklaşık 250 Kıbrıslı Rum Malya köyünde geleneksel kültürlerini canlı tutup yaşatmaya ve yeni nesillere aktarmaya çalıştılar etkinlik günü boyunca.

Ağırlıkla üretime dönük olarak sunmaya çalıştıkları geleneksel ve ortak kültürel değerlerin yanı sıra, her iki toplumdan katılan sanat derneklerinin müzik ve halk oyunları tarzında sundukları ayrı ve ortak gösteriler, sahip olunan ortak kültürel değerlerin zenginliğini bir kez daha tüm katılımcılara yaşatmış oldu.

Bu güne dönük olarak daha önceden Kıbrıslı Türklerin küçük bir bağ kiralayarak bakımını üstlendikleri ve bağ bozumunu etkinliğe katılan Kıbrıslı Türklerle birlikte yaptıkları bu etkinlik oldukça etkileyici bir ortak değer paylaşımıydı.

Kendi kiralayıp mümkün olduğunca baktıkları bağlarından hep birlikte topladıkları üzümleri diğer tüm katılımcılarla da paylaşmaları, toplanan üzümlerin geleneksel yöntemlerle ezilmesi ve üzüm suyundan şıra çıkarılıp paluze yapılması, diğer taraftan da üzüm suyunun gün boyu kaynatılarak büyük bir imbikten süzerek ve damıtarak elde ettikleri zivaniyanın yine etkinliğe katılan herkese tattırılması ve paylaşılması, benzer bir biçimde Malya üzümünden elde edilen nefis şarapların katılımcılara büyük fıçılardan ikram edilmesi oldukça güzel ve renkli olaylardı.

Malya köyü güneyde kalan diğer birçok köyümüz gibi üretime önem veren ve kültürel değerlerini üretime olan bağlılıkları ile zenginleştiren, elde ettikleri ürünlerini topluca değerlendiren ve bunu da bir ortak zenginlik olarak gören Limasol kazasına bağlı önemli köylerimizden biriydi.

Malya köyü en son 1974 itibarı ile yaklaşık olarak 500 Kıbrıslı Türk ile 100 Kıbrıslı Rum’un yaşadığı ve Kıbrıslı Türklerin oldukça varlıklı oldukları zengin bir köyümüzdü. Malyalı Kıbrıslı Türkler 1974 sonrası oluşan fiili durumdan ötürü liderler arası varılan “nüfus mübadelesi” mutabakatı gereği Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunana değin, diğer Kıbrıs’ın güneyinde yaşayan Kıbrıslı Türkler gibi Kıbrıs’ın kuzeyine getirilmişler ve ağırlıkla da Omorfo’nun (Güzelyurt) Prasyo köyüne (Aydınköy) yerleştirilmişlerdir.

Toprağa ve üretime bağlı bir köyden gelen Malyalılar yerleştirildikleri Prasyo’da da üretime önem vermişler ve Kıbrıslı Rumlardan kalan Narenciye bahçelerine en iyi şekilde günümüze kadar bakmışlardır. Kolay değildi kesinlikle tüm üretim ilişki ve kültürlerini Malya köyünde bıraktıktan sonra ve yüzyıllarca yaşadıkları topraklardan, üretim ilişkilerinden ve kültürden ayrıldıktan sonra bambaşka topraklarda, bambaşka üretim ilişkileri ve kültürü ile yaşayabilmek ancak toprağa ve üretime olan bağlılıklarından dolayı Malyalılar bunun da üstesinden gelmeye ve topraktan her şeye karşın kopmamaya çalıştılar on yıllardır. Elbette yeni yerleştirildikleri yerde de birçok yeni kültürle tanışan ve yeni kültürler kazanan Malyalılar yüzlerce yıllık bir miras olan öz kültürlerini yaşatmanın önemini ise hiç unutmamışlardır.

Cumartesi gün 3’üncüsü gerçekleştirilen etkinliği başından beridir her türlü zorluğu aşarak toplumların kaynaşması ve geleneksel kültürlerini yaşatarak yeni nesillere de aktarabilmesi amacı ile düzenleyen Organizasyon Komitesi’nin Kıbrıslı Türk sorumlusu Sayın Şevki Meteci ile Kıbrıslı Rum sorumlusu Malya köyü muhtarı Yorgo Efendi bana göre çok anlamlı ve önemli bir iş başarmaktadırlar.

Bu etkinlik yalnızca geçmişte kalan kuru bir nostaljiyi değil, çözüm ve barışla birlikte küçücük adamızda ortak kültürel değerlerimizi yaşatabileceğimiz ve toprağından suyuna, doğal kaynaklarından soluduğumuz havaya, doğamızdan tarihsel mirasımıza kadar her şeyi birlikte paylaşabileceğimizi ve bunun ne denli önemli olduğunu bir kez daha toplumların kendileri tarafından birlikte gözler önüne serilmiştir.

Bir tarafta Kıbrıs sorununa çözüm bulunması amacı ile sürdürülen görüşmeler sürerken esasen barışı yaşayacak ve tesis edecek olan toplumların bu türden etkinlikleri kanımca en az çözümün kendisi kadar ve hatta daha da fazla bir öneme sahiptir. Bu yüzden bu etkinliğin gerçekleşmesini sağlayanlar yanında katılımları ile etkinliği canlı ve yaşanılır kılan herkese teşekkür eder ve yüreklerini yüreğimle bir kez daha alkışlar ve kutlarım. Bu türden etkinliklerin artması ve halkın doğrudan katılımı ile çözüm ve barışın gerçekleşmesi en büyük temennimiz olduğu kadar uğraşımız da olmalıdır.      





Arşiv Haberleri