Manşet haberde gözden kaçanlar

Süleyman İrvan

Yenidüzen muhabiri Didem Menteş imzalı, “Şiddet çok, tasarı beklemede” başlıklı haber, 10 Mayıs’ta manşetten verildi. Haber, özü itibarıyle “Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin ve Cinsel istismarın Önelenmesi Yasa Önerisi’nin içeriğini ele alıyordu.
Didem Menteş, haberinde hem öneriyi irdelemiş hem de Kıdemli Savcı Erdinç Akyener’le konuşmuştu. Habere göre, Savcı Erdinç Akyener, önerinin kendileri tarafından hazırlandığını ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nden önce Meclis’e gönderdiklerini iddia etmişti.

Bu önerinin daha önce gündeme geldiğini düşündüğüm için, internette kısa bir araştırma yaptım. 22 Mayıs 2012 (neredeyse tam bir yıl önce) gundemkıbrıs.com sitesinde, “Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şidddetin Önlenmesi Yasası” başlıklı haberi buldum. Habere göre, yasa önerisi, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Hasan Bozer, Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Mustafa Yektaoğlu, CTP Milletvekili Fatma Ekenoğlu ve UBP Milletvekili Afet Özcafer’den oluşan Yasalardaki Cinsiyet Ayrımcılığını İzleme Komitesi hazırlamıştı. Haberde, önerinin, Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda görüşüldüğü ve oybirliğiyle Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi’nde ivedilikle ele alınması kararlaştırıldığı ifade ediliyor.

Nitekim manşet haberin yayımlanmasının ardından Yenidüzen’e açıklama gönderen Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Mustafa Yektaoğlu, Meclisteki komite tarafından hazırlanan yasa önerisinin 9 Mayıs 2012 tarihinde Meclis Başkanlığı’na sunulduğunu, Meclis’te yapılan görüşmeler sonrasında Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi’ne havale edildiğini belirtti.

Yasa önerisi aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmelerine de açıldı ve görüşler alındı. Toplumsal Cinsiyet ve Azınlıklar Enstitüsü’nün yasa önerisine ilişkin yaptığı değerlendirmeyi bulup okudum ve Enstitü’den Umut Özkaleli’nin görüşlerini aldım.  

Umut Özkaleli: Önerilerimizi Meclis’e ilettik

Umut Özkaleli, gönderdiği açıklamada şunları söyledi: “Bu öneri alsında Meclis tarafından iki ay değil 1 YIL önce hazırlandı ve kamuoyu, sosyal hizmetler, sivil toplum örgütleri ile paylaşıldı. Aslında bir yıl içindeki bu sürede herkesin önerilerini getirmesi gerekirdi. Bir yılın sonunda Meclis toplandığında görüş almak için çağrılan örgütler hâlâ öneri sunmamıştı ve hâlâ bir iki gün önce ellerine geçtiğini ve üzerinde çalışmaları gerektiğini söylemişlerdi. Biz sizin de belirttiğiniz gibi geçen yıl Mayıs ayında (2012) bir hafta üzerinde yoğun şekilde çalışarak önerilerimizi hem Meclis’e ilettik hem de kamuoyunun bilgisine sunduk. Sivil toplumun gereken baskıyı ve hazırlığı yapmadığını, yasaların eksikliğinden şikâyet edildiği oranda bu yasaların hazırlıklarına katkı ve baskı konulmadığını düşünüyorum. Önerilen yasa aslında olumlu yanları olan bir yasadır. Bizim en çok üzerinde durduğumuz konu, şiddeti önleme ve müdahale etme konusunda kurulacak birimlerin etkin şekilde çalışabilmesinin tek yolunun devlete ait sığınma evi/evlerinin olması gerekliliğidir. Sivil toplum, sığınma evi sorumluluğunu yüklenemez. Sivil toplum ancak devletin alt yapısını sağladığı (bina, uzman, güvenlik, yasal zemin vs.) bir sığınma evine gönüllü destek verebilir. Son Meclis toplantısında, gerek polis gerek sosyal hizmetler, kurulacak birimde kendi elemanlarının olması öngörüldüğü için eleman eksikliğinden yakınmışlar ve oraya aktarabilecekleri personelleri olmadığını söylemişlerdir. Ancak bizim üstünde durduğumuz nokta şudur: gerek polis gerekse sosyal hizmet elemanları, kadına ve çocuğa şiddet ve istismar konularında varolan personelin içinde eğitilecekler ve ihbar geldiği zaman olaylara yönlendirilecekler. Böylece, varolan personel etkin şekilde kullanılacak ve yönlendirilecektir. Doğru metodlarla gerçekleşmesi mümkün bir vizyondur. Yasanın hangi hükümet döneminde geçtiği değil, en iyi şekli ile bir an önce geçmesi ve işlerlik kazanması sivil toplumun birincil hedefi olmalıdır. Bu yönde yapıcı baskılar konulmalıdır.”
Toplumsal Cinsiyet ve Azınlıklar Enstitüsü’nden Ömür Yılmaz da gönderdiği yanıtta, sığınma evlerinin yanısıra özellikle erkek çocukların barınabilecekleri yuvaların eksikliğini vurguladı. Ayrıca şunları yazdı: “Önerilerimizde vurguladığımız bir başka nokta da, sağlık, eğitim gibi alanlarda hizmet verenler için, şüphelendikleri şiddet ve istismar vakalarını ihbar etmenin keyfi değil bir yükümlülük haline getirilmesi gereğiydi.”
Yasa önerisi neler getiriyor?

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ile cinsel istismar konulu haberler medyada sıklıkla yer alıyor. Bu tür sorunların giderilmesine katkı yapacağı düşünülen bir yasa önerisine medyanın da özel ilgi göstermesi ve önerinin bir an önce yasalaşması için kamuoyu oluşturması beklenir. Yenidüzen gazetesi, haberi manşetten vererek, konuşulmasına vesile olmuştur. Haberde yanlışlıklar olsa da, muhabir Didem Menteş’i kutlamak gerekir.

Haberde de genel olarak ifade edildiği üzere yasa önerisinde şunlar yer alıyor:
• Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı Sosyal Hizmetler Dairesi bünyesinde Şiddeti ve Çocuk İstismarını Önleme Birimleri’nin kurulması,
• Bakanlık bünyesinde 24 saat hizmet verecek şekilde telefonla yardım hattının oluşturulması,
• Polis teşkilatı ile savcılık içinde kadınları ve çocukları şiddetten ve cinsel istismardan koruma büroları kurulması,
• Polise, şiddet ve cinsel istismar olaylarında mağduru koruyacak ve saldırganı durduracak tedbirler alma yetkisi verilmesi,
• Mahkemelere, önleyici tedbirler alma yetkisi verilmesi,
• Kadın ve çocuk hakları, şidddet ve cinsel istismarla mücadeleyi konu alan kamu spotları hazırlanması ve bunların radyo ve televizyonlardan yayımlanması.    
• İlk ve ortaöğretim müfredatında ilgili konuları işleyecek dersler konulması,
• Kamu personeline yönelik eğitim programları hazırlanması.

Görüldüğü gibi, yasa önerisi gerçekten de çağdaş yenilikler getiriyor. Önerinin bir yıldır sürüncemede bırakıldığı haberde vurgulanmalıydı. Medyanın dördüncü kuvvet olarak görevi, kamu yararı bulunan konularda baskı gücü olarak hareket etmesi ve kurumları harekete geçirici haberler yapmasıdır. 

***

Yenidüzen’in kehaneti
Geçen hafta Cumartesi günü (4 Mayıs) yapılan Sanayi Odası yönetim kurulu seçimi, Pazar günkü Yenidüzen’de “Oda Başkanı Ali Çıralı oldu” başlığıyla verildi.
Bir Yenidüzen okuru, haberle ilgili olarak şu notu iletti: “Yenidüzen'in bugün (5 Mayıs) 8-9. sayfalarındaki "Oda Başkanı Ali Çıralı oldu" başlıklı haberinde sorun var. Dün genel kurulu izlediğim için bilirim, zaten haberi okuyan da anlar. Genel Kurul’da yönetim kurulu üyeleri seçildi. Başkan, yönetim kurulunun kendi arasında yapacağı görev bölümüyle belirlenecek. Dolayısıyla bu başlık yanlış. Başkan, Ali Çıralı olacak muhtemelen. Yenidüzen'in kehaneti (!) doğru çıkacak ama bu hatayı affettirmez.” Haklı mı, evet haklı.
Gazetede yayımlanan TAK mahreçli haberde yer alan şu ifadeler, başlığı atanların gözünden kaçmış olmalı: “..Sanayi Odası Yönetim Kurulu, önümüzdeki günlerde toplanıp başkanı belirleyecek.”
Öyle de oldu zaten. 8 Mayıs tarihli ve “Sanayi Odası’nda görev bölümü” başlıklı TAK haberinde yönetim kurulunun 7 Mayıs’ta toplanarak görev dağılımı yaptığı, Ali Çıralı’nın yeniden başkanlığa getirildiği ifade ediliyor. Bu haber, Yenidüzen’de yer almadı, onu da belirteyim.  


Mahkeme haberlerinde hüküm vermeyin
Gazeteciler, mahkeme haberlerini aktarırken, genelde hep aynı yanlışı tekrarlayıp duruyorlar. Oysa meslek ilkesi gayet açık. Yenidüzen gazetesi yayın ilkesi madde 8: “Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kimse suçlu ilan edilemez.”
Gamze Baykur imzalı ve aynı gün yayımlanan (9 Mayıs 2013) iki habere bakalım.
İlk haber, “Komşusunu röntgenlerken yakalandı” başlığıyla verildi. Haberde, “Güvercinlik köyünde İ.Ç. isimli kişi 25 yaşındaki komşusu S.A’yı röntgenlerken yakalandı (Haberde isimler de açıkça belirtilmiş). ‘Mülke tecavüz’ ve ‘röntgen’ suçlamasıyla gözaltına alınan İ.Ç. dün Mağusa Kaza Mahkemesi’ne çıkarılarak teminata bağlandı” deniyor. Yani bir iddia var, yargılama henüz başlamamış. Mahkeme kararını vermemiş.
İkinci haber, “Türkiye’ye kaçak içki sattılar” başlığıyla aktarılıyor. Habere göre, “Tatlısu’da gümrüğe beyan edilmemiş 20 kasa alkollü içkiyi yasa dışı yollardan Türkiye’ye götürüp satan Burak Nalbantoğlu ile gizli ittifakta bulunduğu Mehmet Erşe gözaltına alındı”. Haberde, zanlıların teminata bağlanarak serbest bırakıldıkları belirtilmiş. Yine aynı durum. Henüz dava okunmamış, yargılama yapılmamış, hüküm verilmemiş.