Lefkoşa Surlariçi’nde küçük bir dükkanı olan Alican Uzun, 45 sene marangozluk yapmış. İki senedir emekli olmasından rağmen, dükkanını boş bırakmıyor, eskisi kadar yoğun çalışmasa da işini sürdürüyor.
Şimdilerde dükkanını yeğenine devrettiğini ifade eden Uzun, mesleğin püf noktalarını ona anlatıyor, genç bir girişimciye yardım ettiği için mutlu olduğunu söylüyor.
“Her şeyi ustalarımdan öğrendim”
Gönyelili Alican Uzun, ilkokulu bitirdikten sonra ustasının yanında çıraklık yapmaya başlamış. Yaşı ilerledikçe kendini geliştirip, daha sık çalışmış. “Önceden ustalarımın yanına haftasonu yardıma giderdim. Bizim çocukluğumuzda çıraklık yapmak normaldi, gider çalışırdık. Her şeyi ustalarımdan öğrendim. Onlar emekli olurken dükkanı bana devretti, ben de yeğenime… Gençlerin önünü açmak, onları üretime katmak çok güzel bir duygu” diyor.
“O kadar keyif veren, o kadar insana renk katan bir meslek ki…”
Kendisi artık eskisi kadar çalışmadığını söylese de, her gün dükkana geliyor. Dükkandaki ürünler hazır bulunmuyor, isteğe göre özel yapılıp tasalanıyor, istenilen renge boyanıyor. Uzun, “Marangozluk çok güzel bir meslek… Tek kötü yanı şu boyama işi, ağır kokuya maruz kalmak. Ama o kadar keyif veren, o kadar insana renk katan bir meslek ki, yıllarca hiç ‘işe gitmemiş’ gibi hissetim. Çünkü bu dükkan her şeyim” şeklinde konuşuyor.
“Ne yazık ki, bu gibi el emeği gerektiren birçok mesleği zamanla kaybediyoruz”
Zamanla insanların marangozluğa olan ilgisinin epey düştüğünü söyleyen Uzun, insanların hem bu mesleği pek yapmadığını, hem de ürün almadığını ifade ediyor. Gençlerin bu işe isteğinin olmadığını dile getiren Uzun şöyle konuşuyor: “Ailelerin de, devletin de üretimin önemini kavrayıp gençlere aktarması gerekir. Çünkü üreten yaşar… Ancak ne yazık ki, bu gibi el emeği gerektiren birçok mesleği zamanla kaybediyoruz”