Hükümetimiz geçenlerde bir açıklama yaptı...
Bu açıklamada dendi ki, “turizm sektörünü daha fazla ileriye götürmek için Kapalı Maraş'ta Kıbrıslı
Türk iş insanının satın almış olduğu hotellere tadilat ve işletme izni verilmesi için gereken çalışmaları
başlattık...”
-*-*-
Bu açıklama bence yeterince dikkate alınmadı...
“Alışık olduğumuz hamasetten başka bir şey değildir” diye değerlendirildi...
Evet anlarım, mevcut hükümetin yürüttüğü siyaset açısından, yani “kanla aldık, kimseyi sallamayız,
ganimet bizimdir” anlayışına göre, bu tavır çok cesur bir tavırdır!
-*-*-
Rum tarafını kışkırtacak, BM’yi kızdıracak ama bize kahramanlık hamaseti sergileyecek bir adım!
-*-*-
Ama benim aklıma birden Evkaf geldi!
İsmi hiç açıklanmayan (nedense) Kıbrıslı Türk bir iş insanının satış sözleşmesi ile Kapalı Maraş'ta satın
aldığı otellere tadilat ve işletme izni verilmesi nasıl gerçekleşti?
-*-*-
Daha doğrusu şöyle diyelim: Hani Maraş Evkaf malıydı! Nasıl oldu da birden, birileri satın aldı? Bu
satın alma sözleşmesi, ismi açıklanmayan gizemli iş insanımızla Evkaf arasında mı yapıldı? Yoksa
mülklerin gerçek – yasal sahipleri ile mi?
-*-*-
Demek ki neymiş?
Bu Maraş’ın Evkaf toprağı olduğu meselesi, hep söylediğimiz gibi apaçık safsataymış!
-*-*-
Yapsanıza bir açıklama değerli Vakıflar İdaresi’nin saygıdeğer yöneticileri!
Yapın ki işin aslını öğrenelim!
Maraş Evkafın mı değil mi?
Qəhrəmanlığın ən yaxşısı
Yanı başımızda, tarihin, doğanın, yeşilin ve uzaktan çok temiz görünen denizin mavisinin büyülü
atmosferinde iki gün dinleneceğiz dedik; kimse de bize “gel bu muhteşem ortamda gazete oku ve delir”
demedi!
Ama delilik işte, okuduk!
-*-*-
Evet, Bellapais’te, ya da ne bileyim KKTC’deki yasal ismi ile Beylerbeyi’ndeyiz ya; hiç işim yok,
sabah sabah kalktım, internette Ajans Cyprus’un her sabah abonelerine gönderdiği günlük gazetelerin
ön sayfalarına bakayım dedim...
-*-*-
Aldı beni bir gülme!
İlham Aliyev’i gördüm!
Azerbaycan’da bugün seçimler var; Türkiye’den parlamenterler gitmiş oraya ve onları kabul etmiş
Aliyev!
Türk parlamenterler, kendi ülkelerindeki seçimler çok adil olduğu için, başka ülkelerdekilerin de adil
olmasını denetlemeye gitmişler falan ki bu meseleye hiç girmedim!
-*-*-
Ama İlham Aliyev demiş ki; “KKTC’ye sürekli destek veriyoruz!”...
Buna, “hamasetin daniskası” derler!
Acaba İlham Aliyev, Larnaka Havaalanı’nı KKTC’nin resmi havaalanı olarak mı biliyor?
Öyle biliyorsa, Ersin Tatar’dan da bilgili biri demektir!
Neyse, Tatar’ı karıştırmayalım, sonra sarayının gazetesinde bizi ölümle tehdit ettirmesin, korktuk çok!
-*-*-
Azerbaycan’ın KKTC’ye her hangi bir desteğini gören varsa, bildirsin lütfen!
Nedir bu destek?
Nerededir?
-*-*-
Bu arada “hamasetin daniskası”nı, İlham kardeşimiz de daha iyi anlasın diye Google’a sordum;
“Azericesi nedir?” diye!
Google şöyle çevirdi:
“qəhrəmanlığın ən yaxşısı”...
Kıbrıs meselesinde son durum...
TC Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ülkesini, beş yıl aradan sonra ilk kez AB Dışişleri Bakanları
Gayriresmi Toplantısı’nda temsil etti...
-*-*-
Fidan, toplantıdan sonra açıklama yaptı...
Bu açıklamadan anladığımız şudur:
- Türkiye, AB ile ilişkilerini kesinlikle ileriye taşımak istiyor...
- AB de Türkiye’ye “tamam, ilerleyelim ama Kıbrıs sorunu çözülmezse kesinlikle olmaz”
diyor.
- Türkiye, “ilişkilerimizi Kıbrıs şartına bağlamak sağlıklı bir yöntem değil” diyor...
-*-*-
Temaslar devam etmeli...
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın da dediği gibi, “... bu temasların başlaması bile çok değerli”...
Yüzde yüz katılıyorum...
-*-*-
Ama şu gerçeği de belirtmekte fayda vardır:
“... Öyle veya böyle, Kıbrıs Cumhuriyeti AB tam üyesi (veto hakkı olan) bir devlettir ve Türkiye
Cumhuriyeti AB ile ilişkilerini gerçekten geliştirmek istiyorsa, Kıbrıs sorununu çözmek zorundadır...
Nasıl bir çözüm? Kabul edilebilir cinsten bir çözüm... Ya da... Ne bileyim...”
Göçmen krizinde pinpon siyaseti
ve utanmak bilmeyen faşistler!
Masa tenisi ya da pinpon, ilk kez 1880'li yıllarda Hindistan ve Güney Afrika'daki İngiliz ordusu
askerleri tarafından oynanmış...
Askerler, puro kutularının kapaklarını raket, yuvarlatılmış şarap şişesi mantarlarını da top olarak
kullanmışlar...
File olarak da masa üzerine dizilen kitapları kullanmışlar...
-*-*-
Masa tenisi şu anda tüm Dünya’da Çinli sporcuların hakimiyetiyle devam eden çok yaygın bir
spordur...
-*-*-
Göçmen kriziyle ne alakası var ki?
Anlatayım:
KKTC, yasadışı olarak kendisine gelen göçmenleri, bizzat devletinin bazı kurumlarının da bilgisi ve
hatta para tahsilatı ile birlikte hooooop Kıbrıs Cumhuriyeti’ne gönderiyor...
-*-*-
Diyalog gazetesinin dünkü manşetine göre, Kıbrıs Cumhuriyeti de bu zavallı göçmenleri toplayıp,
gerisin geri hoooooop KKTC’ye gönderiyor!
-*-*-
Bizim taraf raket olarak insan kaçakçısı ahlaksızları; Güney taraf ise polisini kullanıyor!
Aradaki file mi?
Yeşil Hat üzerine çekilmiş dikenli teller!
-*-*-
Tam bir insanlık utancı!
Faşizm iki tarafta da baskın!
-*-*-
İki taraftaki faşistler o kadar acımasız ki; zavallı göçmenler bir yana; bir taraf “Yahudiler
topraklarımızı ele geçiriyor” yalanı ile KKTC’ye tarihin en büyük yatırımını yapan Simon Aykut’u
(Fotoğraftaki) kelimenin tam anlamıyla öteki tarafa sattı! Şimdi malını yemeye çalışıyorlar!
Öteki taraftaki faşistler de aynı kişiyi, “KKTC’ye yatırım yaptı” diyerek hapse soktu; şimdi de Suriyeli
bir mahkumun O’nu öldürmesini bekliyorlar!
-*-*-
Utan Ersin Tatar; sen de utan Nikos Hritodulidis!