Geçen hafta “Anahtar Maraş mı?” diye sordum. Rum tarafı ısrarla Maraş diyor. Anladığım kadarıyla başta ABD olmak üzere, BM ve AB de Maraş konusunda bir adım atılmasının “Güven Yaratıcı Önlem” olabileceği yönünde ikna edildi.
Artık kapsamlı çözüm gündemden kalktı. En azından ikinci plana itildi. Bunun yerini Maraş’ın eski sahiplerine iade edilmesi konusu aldı.
Hafta başında adamızı ziyaret eden AB Genişleme Komiseri Stefan Füle ile ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar yardımcısı Eric Rubin’in kamuoyuna açıklanmasa da bu konuyu gündeme getirdikleri biliniyor.
Bu konuda bir başka ziyaretçimiz de dün akşam geldi. Türkiye’nin AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlut Çavuşoğlu bugün temaslarına başlayacak. Sanırım Çavuşoğlu da Maraş konusunda Türk tarafı olarak ne gibi açılımlar yapılabileceğine bakacak.
BM, ABD ve AB Maraş konusunda öncelikle BM uzmanlarının kapalı Maraş bölgesine girmesini ve etüd çalışmaları yapmasını, fizibilite raporlarını hazırlamasını istiyor.
Tam 40 yıldır kapalı olan ve yılanların, çıyanların, farelerin vb haşarelerin yaşam alanı haline gelen Maraş’ın kapalı bölgesi böylesi bir çalışmaya ihtiyaç duyuyor. Bu çalışmaya şimdiden başlamak zaman kazanma bakımından yararlı olacaktır.
Ama bu uzmanlar raporlarını hazırlarken liderler de kapsamlı görüşme sürecini hızlandırmalı ve konuların etrafında dans etmek yerine sonuç alıcı görüşmelere odaklanmalıdır.
Rum tarafı ve Rum lider Anastasiadis anladığım kadarıyla “bu süreçte Maraş’ı, en azından Maraş’ın kapalı bölgesini alırsam kardır” yaklaşımında Maraş için bastırıyor.
Görüşme sürecinin ağır aksak ilerlediğini ve iki tarafta da sonuç alınmasına dönük bir çaba yerine zamana oynama ve karşılıklı birbirini suçlama olduğunu gören ABD de “acaba çözüm olmadan İsrail gazını Avrupa pazarına ulaştırmak için Türkiye ile Rum tarafını nasıl memnun ederim” yaklaşımı ile Maraş konusunu gündemde tutuyor.
Doğal gazın kendi üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasıyla sağlayacağı ekonomik kazanç dışında AB ile ilişkilerini yeniden düzenleme olanağı elde edecek olan Türkiye de Maraş karşılığı gaz olayına “sıcak bakabilir”, ya da bu yönde “ikna edilebilir” diye düşünüyorum.
Doğal gazın Avrupa’ya ulaşmasıyla Rus gazına bağımlı olan ve Ukrayna’daki gelişmeler nedeniyle büyük endişe içinde olan AB de bu konuya sıcak bakıyor diye düşünüyorum.
Zaten leviathan gaz yatağında bulunan ve pazara gönderilmeye hazır hale getirilen doğal gazın Türkiye üzerinden pazara gönderilmesi için ihale açan İsrail de bir an önce bu işlerin bitirilmesini istiyor.
Her zaman İsrail’in yanında ve en büyük müttefiki olan ABD de hem bu işleri yapacak firmaların Amerikan firmaları olması, hem Rusya’ya gaz bağımlılığı kısmen azalacak Avrupa’lı müttefikleri, hem de doğal müttefiki Türkiye ve Yunanistan’ı kısmen rahatlatacak bu projenin yaşama geçmesi için elindeki tüm kozları kullanmaya hazır görünüyor.
Anlayacağınız herkes memnun, herkes mutlu ve herkes kendi açısından kazançlı.
Ancak bu senaryoların hiçbirinde Kıbrıslı Türkler yoktur. Herkesin kazançlı çıkacağı ve tam da bir “win win” ya da “kazan kazan” yaşanacak olan bu senaryoda Kıbrıslı Türkler tamamen devre dışıdır.
Maraş konusu 1974’ten bu yana her zaman gündem olmuştur. Rumlar’ın terkettiği diğer bölgeler güneyden ve Türkiye’den göç edenlerin yerleşimine açılırken Maraş’ın kapalı tutulması bu kentin sürekli gündemde kalmasını sağladı.
Dün Kıbrıs gazetesinde ABD Dışişleri Bakanlığı 1977-1980 dönemi arasında Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan’la ilgili dokümanları açıklandı haberi dikkatimi çekti.
Bu belgelerde Maraş konusu yine gündemdedir. ABD o yıllarda da 1974 Kıbrıs barış harekatından dolayı Türkiye’ye uygulanan ambargonun kaldırılması karşılığı Maraş’ın BM denetiminde Rumların yerleşimine açılmasını istiyor.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Matthew Nimetz, (muhtemelen Denktaş’a) BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim’ın Maraş’la ilgili temsilci atamasını veya bir alt grup oluşturulmasının mümkün olup olmadığını soruyor.
Denktaş usulle ilgili somut bir düşüncesi olmadığı cevabını veriyor. Denktaş, su, kanalizasyon ve diğer belediye hizmetleri ile ilgili olarak müzakerelerin başlamasıyla birlikte BM, Rum ve Türk’lerden oluşacak bir ekiple teknik araştırmanın yapılabileceğini söylüyor.
Aradan 40 yıl geçti. Biz hala aynı noktadayız. Gündemde yine uzmanların Maraş’a girerek fizibilite çalışmaları yapması var.
Uzmanlar çalışmalara başlasınlar. Buna itirazımız yok. Ama artık sorunun kapsamlı çözümüne odaklansak ve yarım asırdır çözülemeyen bu sorunu bölünmüşlük daha da kalıcılaşmadan çözsek ülkemiz ve halkımız için daha hayırlı olmaz mı?