BM Genel Sekreterinin özel temsilcisi Lute’un bu hafta içinde liderlerle yaptığı mekik diplomasisi henüz bir sonuç verebilmiş değil, vereceği de şüpheli…Dolayısıyla, Lute’un misyonu ile ilgili bu köşeden yorumlar, toz toprak oturduktan sonraya, gelecek haftaya kalsın… Geçen haftaki köşe yazısı «Ne zaman, nasıl, hangi yöntemle ve ne olmak üzere açılacağını «Açacağız» diyenlerin dahi bilmediği Maraş konusu …» diye başlamıştı; şu Maraş’ın açılması için neler yapılabileceğini gecikmeden yorumlamakta yarar var…
Önce tespitler… Maraş halen Türk askeri denetiminde bir bölgedir. Ancak, BM’nin Maraş’ın mevcut durumunun değişimini Türk tarafının niyetlerine ve girişimlerine bırakmayarak Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) aldığı 550 sayılı ve 11 Mayıs 1984 tarihli bir kararı var; beşinci maddede diyor ki «Maraş’ın kendi yerleşiklerinden başkalarının yerleşimine açılması kabul edilmezdir ve bölgenin BM yönetimine devredilmesine çağrı yapar». Bu karar BMGK’da 13 lehte, 1 karşı (Pakistan) ve 1 de çekimser (ABD) oyu ile geçmişti… Bu da nerden çıktı, BM kendi aklı ile bayram mı yapıyor diye düşünülebilir ama bu kararın öncesi var… Kıbrıslı liderlerin görüşmeleri yeniden başlatmayı konuşmak için 18 ve 19 Mayıs 1979’da Lefkoşa’da BM göztemininde bir araya geldikleri toplantılarının sonucunda mutabık kaldığı 10 maddelik bir anlaşmanın içeriğinde bu madde var… Buna rağmen, Kıbrıs Türk tarafı Maraş’ı bütünlüklü çözümün bir parçası ve bu çözümün sürecinde de Kıbrıs Türk tarafı için en değerli pazarlık konusu olarak görmüştür.
Bir tespit daha… Bu maddede Kıbrıs Türk tarafı için ‘Tılsımlı’ kelime ‘Eski yerleşikler’dir. Yani geri dönüş hakkı mal sahiplerine özel tutulmuyor, mal sahibi olmayanları da kapsıyor. Turizm merkezi olarak süratle gelişen Maraş’ta çalışan bir çok insan kiracı olarak bölgeye yerleşmişti, Lefkoşa merkezli birçok işyeri de Maraş’ta kiracı olarak devreye girdi… Şimdiki durumda o zamanın kiracılarının geri dönüş hakkını kullanmak istemeyeceği güçlü bir olasılık; mal sahiplerinin de onların kiracılığını kabul edecek mi başka bir sorun… 1974’te Maraş’ta yerleşik olmayan mal sahipleri de BMGK kararının dışında kalıyor. Dolayısıyla, BMGK kararı ile geri dönecek kişi sayısının çok düşük kalacağı varsayımı hatalı olmayacaktır.
Başka bir tespit… Yıllar sonra Evkaf Dairesi’nin, Maraş’ın tamamının vakıf malı olduğu ve İngiliz sömürge döneminde vakıf hukukuna aykırı bir şekilde talan edilip gayri-müslimlere Evkaf Murahhas Azası (İngiliz muhibbi, fesli) Sir Münir marifetiyle hediye edildiği iddiaları var; yeni sahibine çıkarılan tapu evrağında devir şeklini ‘Hediye’ olarak yazmışlar… Maraş’lı Rumların da taşınmaz mallarına geri dönmek arzuları var ve bu amaçla Taşınmaz Mal Komisyonu’na (TMK) müracaatları var. Komisyon askeri bölgelerde yetkili olmadığı gerekçesi ile bu müracaatları görüşmedi; Rumlar da AİHM’e başvurup, TMK’nin etkin bir iç hukuk müessesei olmadığı nedeniyle AİHM’in Maraş’taki mülklerine geri dönme hakkını kendilerine veren bir karar üretmesini istedi. Konu 4 Kasım’da görüşülecek, AİHM yeni bir uzatmaya gitmezse durum daha belirgin olacak … Ve konu ile ilgili son tespit: Kıbrıs Türk tarafı Maraş konusunda BM Güvenlik Konseyi kararları ve AİHM’de alınabilecek kararlar arasında sandviç olmuş durumdadır ve fakat Maraş’ı açacak diye de bir kalkışma içindedir.
Öncelikle bu kalkışmanın yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir kampanya projesi olduğu inancını belirtmekte yarar var. Ama eğer kalkışma, sonuç alıcı niyet taşıyorsa Kıbrıs Türk tarafı olarak yapılması gereken bir çok iş var… CB Akıncı ve CTP Başkanı Erhürman’ın vurguladığı gibi uluslararası hukuk içinde kalmaya çalışarak, BM ile de çatışmadan bu konuyu ileriye götürmek gerek. Bu durumda da hem BM, hem de AİHM nezdinde Kıbrıs Türk tarafının girişimlerde bulunması gerekecek ve her ikisine de aldıkları pozisyon nedeniyle Kıbrıs Türk tarafının sandviç olduğunu ve çözümden önce Maraş’ta kimsenin de birşey yapamaz duruma sokulduğunu anlatmak gerek…
BM’ye görüşmelerde Kıbrıs Türk tarafının Maraş’ın eski yerleşiklerine geri dönüş hakkını tanımak istediğini, ancak BM’nin geri dönenlere yönetim olarak hangi hizmetleri verebileceğini sorgulamak gerek… Ve BM’ye Kıbrıs Türk tarafı olarak, BM’nin vermeyi planladığı hizmetleri BM adına ve BM gözetiminde vermeyi tartışmaya açmak gerek. Yani belediye hizmetlerini Mağusa Bledeiyesi versin; 1960 Anayasası’na göre Mağusa’da Kıbrıslı Türklerin ayrı belediyesi olması hakkı vardır… Dolayısıyla şimdiki Mağusa Belediyesi, mevcut koşullarda bu hizmetleri versin. Okullar ve eğitim konusu Karpaz’daki Rum okulları örneği ile tartışılsın. Sağlık insancıl konudur, Mağusa Hastanesi orda bir hastane oluştursun, özel hastaneler de hizmet verebilsin. Bu hizmetler için BM’nin standardları varsa, uygulanabilecek şekilde projelendirilsin… Maraş’ın alt ve üst yapı ile yeniden inşası söz konusu… BM Yönetimi denilen unsur bunları herhalde ihale ile yaptıracak; BM çok hevesli ise, şimdi AB’nin sponsor olduğu projelerde izlenen yöntem bu konuda çıkar yol olabilir… Maraş’a geri dönmek isteyen eski yerleşiklerin tüm sosyal ve insani ihtiyaçlarınin listesi çıkarılıp BM’ye Kıbrıs Türk tarafının çözüm önerileri ile verilebilir…
AİHM’e gelince… Kıbrıs Türk tarafı olarak, AİHM’in Maraş’lı mal sahiplerinin malına geri dönüşü kararına saygı duyulabileceğini ama BM Güvenlik Konseyi kararının bu kişilerin hepsine de geri dönüş hakkını vermediğini anlatmak gerek. Kapitalist hukuk mülk sahipliğini kutsallaştırıyor ama uygulamada mülk sahibine kullanım şansını koşullar veriyor… AİHM’den, BMGK kararlarına da Kıbrıs adasının gerçeği olarak bakarak karar vermesini istemek ve BM ile Maraş’ın açılması görüşmeleri sonuca bağlanana kadar da bir hoşgörü süresi tanımasını istemek gerek. Bu sürenin sonunda Kıbrıs Türk ve BM tarafları Maraş’ın açılmasında uzlaşabilmişse, öncelikle eski yerleşiklerin geri dönüş hakkını kullanmak için BM’ye, geri dönüşünde de eski taşınmaz malı kullanmaya başlamak için de TMK’ya başvurmasını beklemek gerek. Sonrasında da, Ağustos 1974 öncesi Maraş’ta yerleşik olmayan mül sahiplerinin de TMK’ya başvurup malı kullanım hakkına talep etmesi gerek… Bir düzenleme içinde geri dönüş hakkının uygulamada kullanılmasını Kıbrıs Türk ve BM tarafları birlikte yönetecek… Kıbrıs Türk ve BM tarafları anlaşamamışsa, Maraş’ın kaderi ne olacaksa o günün koşullarında olacak…
Kıbrıs Türk tarafı olarak BM ve AİHM nezdinde bu girişimleri, tartışmaları ve mümkünü varsa anlaşmaları kim yapacak? Sadece Cumhurbaşkanı yapabilir, çünkü sadece onu tanıyıp muhatap kabul ediyorlar… Dolayısıyla, hükümet bu işi kendi başına hiç bir yere taşıyamaz, sonuç da alamaz, milim ileri gidemez… CB de icra makamı değildir… Yani, CB ve hükümet birlikte çalışırsa bu konuyu ileriye taşıyabilir…
Maraş tek taraflı bir karar ile Kıbrıslı Türkler tarafından açılabilir mi? Mümkünü var ama uluslararası muhataplar nezdinde hukuka bağlı uzlaşı arayan projeler hazırlayıp görüşmeler ve lobi faaliyetleri yapılabilirse… Onları ve Cumhurbaşkanı’nı da dışlayan hiçbir kalkışma sonuç almayacaktır.
(Not: CTP’nin yaklaşan Kurultay’ı öncesinde sosyal medyada paylaşılan bir manifestoyu benim yazdığıma dair yorumlar yapılmış, bu bilgi doğru değildir; CTP Başkanı ile de ayrıntılar konuşulmuştur, meraklısı ordan sorabilir)