Maraş gündemde miydi değil miydi, derken…
Biden son açıklamasında ağızdan çıkardı baklayı…
Ve çekti, gitti…
Liderlere de son sözüyle ciddi bir müzakere masası yaratı.
Ne dedi kaçarken?
"Öncelikle yakın gelecekte Maraş ve Limanlar konusunda bir paket açılımımız gerçekleşecek" dedi. ABD'nin üst düzey ziyaretinde Maraş ve limanlar konusu masadaki pazarlık konusu oldu.
Derviş Eroğlu akşamüstü Saray’da düzenlediği basın toplantısında “Maraş konusu telaffuz bile dilmedi" demişti ama…
Maraş iyiden iyiye masadaydı…
Hep birlikte izledik.
***
Şimdi diyeceksiniz ABD'nin iki numaralı adamına ne Maraş, ya da bizim limanlarımız…
Şöyle ki; Batı Avrupa enerji ihtiyacının büyük bölümünü Rusya'dan karşılıyor.
% 40’a vardığı söylenen bu enerji potansiyelini 'minimuma' düşürme yönünde bir eğilim içinde Avrupa ülkeleri…
Ve pek tabii ABD…
Bu potansiyelin aşağılara çekilmesi operasyonu, günlük ya da yıllık bir strateji değil…
Uzun soluklu planlar bütünü…
Kıbrıs açıklarında bulunan doğalgaz da, bu bağlamda batının ve süper güç ABD'nin ilgisini bölgemize çevirdi.
Temel soru şu: Bu doğalgaz hangi güzergahtan Avrupa’ya ulaşacak?
Kıbrıs Rum tarafı dahil konuya taraf bütün taraflar enerji akımının Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasının 'en karlı' yol olduğu görüşünde birleşiyor.
Aklın yolu bir derler ya, o hesap!
Peki bu 'gaz hattı' döşendiğinde ve 'gaz' Avrupa’ya yol almaya başladığında Kıbrıs’taki mevcut durum ne olacak?
Federal Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş mu olacak?
Yoksa 'güven yaratan' önlemlerle az da olsa normalleşen bir durum mu ortaya çıkacak?
İşte bunu kimse kestiremiyor!
Doğalgaz konusu Kıbrıs’ta çözüme ciddi bir fırsat yaratıyor.
Bu fırsat Kıbrıslı Türklerin yıllardır kopuk olduğu uluslar arası hukuk içine girmesi anlamını taşıyor.
Kıbrıslı Rumlar içinse, mal-mülk konusunda yılların getirdiği mağduriyetin giderilmesi…
Bölgede etkili olan güçlü devletlerin de bu koşullar çıkarına gibi görünüyor.
Yani çözüm koşulları…
Hal böyle olunca da adaya, çözüme ve doğal olarak müzakere sürecine olan ilgi artıyor.
Diğer yandan Türkiye de, son 5 yılda uluslar arası camiada kaybettiği imajını 'Kıbrıs çözümü' ile yeniden yerine getirme eğilimi içinde bir duruş sergiliyor.
Zira, Türk Dışişleri’nin son 1 yıl içindeki duruşuna baktığımızda bu 'yeniden imaj tazeleme' hareketini rahatlıkla görebiliyoruz.
Genel fotoğraf, bizlere durumu böyle özetliyor.
Peki Maraş bunu neresinde?
Maraş'ın yeniden yasal sahiplerine devri, ya da bir başka deyişle ‘imara açılması' kime ne fayda sağlayacak?
Kıbrıslı Rumlar için bir kazanım olduğu aşikar.
Türk tarafı için?
TC Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu son Kıbrıs ziyaretinde “bunun bir karşılığı olmalı” mealinde kurduğu cümle ile normalleşme süreçleriyle ilgili olarak ülkesinin 'pazarlığa açık' olduğu imajını çiziyordu.
Yani çözümden önce, ya da çözüm olmadan Türkiye de Maraş’la bağlantılı normalleşme süreçlerine kapı kapatmıyor artık…
Biden’in adayı ziyaretinde ve ziyaret öncesinde çok yoğun dolaylı görüşme trafiği içinde Maraş ve limanlar konusunun pazarlığının yapıldığını anlıyoruz.
Uzlaşı olmasa da Maraş’ın 'bir karşılığı olmalı' beklentisiyle resmen masada olduğunu okuyoruz.
ABD Başkan Yardımcısı'nın adayı terk etmeden önce kullandığı “Öncelikle yakın gelecekte Maraş ve Limanlar konusunda bir paket açılımımız gerçekleşecek" sözü yabana atılmaması gereken bir cümledir.
Belli ki önümüzdeki süreç, müzakerelerin hızlandığı, diğer yandan da Maraş odaklı normalleşme süreçlerinin de masaya dahil olduğu bir süreç olacak.
Ve çok da çetrefilli geçecek.
***
Liderimiz Derviş Eroğlu'nun samimiyeti de bu süreçte ortaya çıkacak.
Bu ana kadar sergilediği duruş devam edecek mi?
Çözüm süreci, statükonun ve ganimet rejiminin lideri Derviş Eroğlu'nu imza atma noktasına getirecek mi?
Hep birlikte izleyeceğiz.