“MARAŞ’ı açmak, Kıbrıs Sorunu’nu çözmekten zor”

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kuzey Kıbrıs’ın sadece ekonomik anlamda değil, iş yapabilme adına da Türkiye’ye “muhtaç” olduğunu belirtti. Talat, “Biz ne kadar büyürsek ve ihtiyacımız azalırsa, o kadar insan oluruz. Eğer biz ihtiyaçlı olmaya devam

 

Ayşe GÜLER

İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis’in müzakere süreci ile ilgili tutumunu doğru bulmadığını kaydederek, “tanıdığım Anastasiadis’i gözümde yabancılaştırıyor” dedi.

YENİDÜZEN’e konuşan Talat, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Talat, sürecin Rum Lideri Anastasiadis’in tutumuna bağlı olduğunu kaydederek, Anastasiadis’in müzakerelere varılan noktadan hareket etmeyi kabul etmesi halinde bahara çözümün mümkün olduğunun altını çizdi.

Müzakere masasındaki en önemli konunun mülkiyet olduğunu dile getiren Talat, “mülkiyet konusu ele alınır ve çözümlenirse bu iş biter. Gerisi harita ve güvenliktir. Bu iki husus uzun hususlar değildir. Zor, karmaşık ve tartışmalı olabilir ama uzun değildir ” dedi.

Talat, Kıbrıs Sorunu’ndaki kilit noktalardan biri olarak kabul edilen Maraş ile ilgili de değerlendirmede bulunarak, Maraş’ın açılacağı koşulları belirlemenin Kıbrıs sorununu çözmekten daha zor olduğunu vurguladı.

Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne sadece ekonomik anlamda değil, iş yapabilme adına da “muhtaç” olduğunun altını çizen Talat, “Biz ne kadar büyürsek ve ihtiyacımız azalırsa, o kadar insan oluruz. Eğer biz ihtiyaçlı olmaya devam edersek, Türkiye’de yoluna “ana” olarak devam edecek” diye konuştu.

Talat, iç siyaset ile ilgili de konuşarak, ilkokul son sınıf öğrencilerinin sınavlarla koleje yönlendirilmesinin ‘cinayet’ olduğunu vurgulayarak, bu cinayete İlahiyat Koleji’nin de katıldığını ifade etti.
İlahiyat Koleji’nin mantığının doğru olmadığını savunan Talat, İlahiyat Koleji’nin ihtiyaçlara uygun bir müfredata kavuşturulmasının şart olduğunu vurguladı.

Talat , ülkede hükümet görevi üstlenen iktidar partilerinin adil olması gerektiğine dikkat çekerek,”İnsana, partisine göre değil hakkına göre değer verilmelidir. Bu başarılırsa, siyasete olan güven yeniden kazanılır” dedi.

Öte yandan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olup olmayacağına dair değerlendirmede bulunması için erken olduğunu kaydetti.


“Mülkiyet sorunu çözülürse, bu iş biter”

Kıbrıs Rum tarafının tutumunun aynı şekilde devam etmesi halinde gelecek seneye kadar çözüm olmasının mümkün olmadığını kaydeden Talat, “Ama o süreye kadar çözüm mümkündür. Çünkü, 30 tane mutabakat kağıdı var. Bunun dışında kalan hususlar yakınlaşma amaçlı ele alınırsa çözüm olabilir” dedi.

Talat, müzakere masasındaki en ciddi sorununun mülkiyet konusu olduğunu vurgulayarak,  “Mülkiyet konusu ele alınır ve çözümlenirse bu iş biter. Gerisi harita ve güvenliktir. Bu iki husus uzun hususlar değildir. Zor, karmaşık ve tartışmalı olabilir ama uzun değildir ” şeklinde konuştu.
Sürecin Rum Lideri Anastasiadis’in tutumuna bağlı olduğunu yineleyen Talat, Anastasiadis’in müzakerelere varılan noktadan hareket etmeyi kabul etmesi halinde bahara çözümün mümkün olduğunun altını çizdi.


***

“Maraş’ı açmak, Kıbrıs Sorunu’nu çözmekten daha zor”

Kıbrıs Sorunu’ndaki kilit noktalardan biri olarak kabul edilen Maraş ile ilgili de değerlendirmede bulunan Talat, Maraş’ın nasıl açılacağının önemli olduğunu dile getirdi.

Talat, “Maraş’ın açılacağı koşulları belirlemek, Kıbrıs sorununu çözmekten daha zor” diye konuşarak, “ Maraş konusunda mevcut çözümsüzlük ve çözümün olmadığı koşullarda Maraş’ı çözeceksiniz. Çözümsüzlükten kaynaklanan karşılıklı duruşları nasıl aşıp mutabakata varacaksınız?” diye sordu.

“Lokmacı ve Yeşilırmak sınır kapılarının açılması epeyce zaman aldı. 2007’de Lokmacı duvarını yıktık. Kapının açılması, 2009’u buldu” diye konuşan Talat, esas olanın Maraş’ın hangi koşullar açılacağının olduğunu belirtti.
Talat, prensip olarak Maraş’ın açılmasına karşı olmadığını ancak bu konuda adım atılmasının çok zor olduğunu düşündüğünü ifade ederek, Maraş’ın açılmasının BM’nin gündeminde bulunmadığını kaydetti.

***
“Türkiye’ye muhtacız”

Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs arasındaki “ana-yavru” ilişkisine de değinen Talat, Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye muhtaç olduğunu vurguladı.

Talat, “nasıl ki bir evlat aileye muhtaçtır. Bizde Türkiye’ye muhtacız” şeklinde konuşarak, bu yüzden bu ilişkinin kendiliğinden doğduğunu kaydetti.
“Biz ne kadar büyürsek ve ihtiyacımız azalırsa, o kadar insan oluruz. Eğer biz ihtiyaçlı olmaya devam edersek, Türkiye’de yoluna ‘ana’ olarak devam edecek” diyen Talat, sadece ekonomik anlamda değil, iş yapabilme adına da Türkiye’ye ihtiyaç olduğunu söyledi. 

Talat, bir konuda çalışma yapılacaksa,  ilk bakılan yerin Türkiye olduğunu belirterek, “Türkiye’nin Avrupa ile uyum çalışmaları çerçevesinde uzun yıllardır yaptığı yasal düzenlemeler bizde olmadığı, çok geri kaldığımız ve yasal mevzuatımız bomboş olduğu için mecburen Türkiye’ye başvururuz” dedi.

***
“Cinayete, İlahiyat Koleji de katıldı”


Talat, ilkokul son sınıf öğrencilerinin sınavlarla koleje yönlendirilmesinin “cinayet” olduğunu vurgulayarak, ayrıcalıklı ve elitist bir eğitim vermenin devletin görevi olmadığını belirtti.

Eğitim hizmetinin en yaygın şekilde verilmesi gerektiğini ifade eden Talat, devletin esas görevinin sıradan okullar ve kolejler diye ikiye bölmek olmadığını savundu.

Talat, “CTP hükümetleri döneminde bu engellenmeye çalışılmış ama sonra gelen UBP hükümetleri bunu geri çevirmiştir” dedi.

“Elitist yaklaşım sürerse, İngilizce ağırlıklı eğitim veren kolejler, din ağırlıklı eğitim veren İlahiyat Kolejleri açılır. Ve siz, matematik kolejini savunursunuz, İngilizce ağırlıklı koleji savunursunuz ama İlahiyat Koleji’ne karşı çıkarsınız. Ne farkı var?” diye soran Talat, hepsinin elitist bir eğitim sistemi olduğunu kaydetti.

Talat, bununla birlikte din eğitimi alma ihtiyacı olan öğrenciler olması halinde de din eğitimin seçmeli ders haline getirilerek, sadece bir kolej çatısı altında değil, tüm öğrencilere bu imkanın sunulması gerektiğini ifade etti.

“İsteyen bu dersleri seçer ve bu dersleri ek olarak alır” diyen Talat, “İlahiyat Koleji olduğunda orada din adamları yetiştirilecek zannedilir. Ama bu böyle değildir. Ayrıcalıklı eğitim verilen bir kurumdur. Fakat ek olarak daha ağırlıklı din dersleri verilir. O okuldan mezun olanlarda mimar, mühendis olur” şeklinde konuştu.

Talat, İlahiyat Koleji’nin mantığının doğru olmadığını vurgulayarak, öğrencilerin sınavlarla kolejlere yönlendirilmesinin cinayet olduğunu yineledi ve bu cinayete İlahiyat Koleji’nin de katıldığını ifade etti.

Bu konuda önemli olan noktanın söz konusu kolejin, diğer kolejlerle değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Talat, ihtiyaçlara uygun bir müfredata kavuşturulmasının şart olduğunu vurguladı.

***


“İktidar adil olmalı”

Talat, halkın siyasilere ülkenin sorunlarını çözmesi gereken temsilciler gözüyle bakması gerektiğini dile getirerek, bununla birlikte vatandaşların bireysel sorunlardan ziyade toplumsal sorunların çözümünü beklemesinin önemine değindi.

Siyasilerin de eğer milletvekili ise Yasama organını aktifleştirerek, halkın beklediği yasalarla ilgili düzenlemelere yoğunlaşması gerektiğini dile getiren Talat, “Eğer siyasiler Yürütme’de ise gerek Bakanlar Kurulu gerekse bakan olarak özellikle bu alandaki sorunları, ekonominin geliştirilmesini, vatandaşların sıkıntılarını aşmayı hedeflemelidirler. Bakanlıkların bireysel sorun çözen makam olmaktan çıkmalıdırlar” şeklinde konuştu.

Talat, bu konudaki “püf noktanın” adalet olduğuna dikkat çekerek, ülkede adalet sağlanması gerektiğini vurguladı.
Talat , “İktidarın adil olması gerekir. İnsana, partisine göre değil hakkına göre değer verilmelidir. Bu başarılırsa, siyasete olan güven yeniden kazanılır” dedi.


“Anastasiadis’in tutumu doğru değil”

Kıbrıs konusunda her iki taraf arasında varılan mutabakatların uzun bir emeğin ürünü olduğunu vurgulayan Talat, söz konusu mutabakatların karşılıklı taraflar arasında kabul edildiğini hatırlattı.

Talat, “bunları değiştirerek, bunlardan yan çizerek, süreci adeta yeni baştan başlatmaya yönelmek, Kıbrıs Sorunu’nun çözümünü istememekle eş anlamlıdır” dedi.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in 77 sayfalık metnin müzakerelerde zemin olmayacağını söylediğini dile getiren Talat, bu durumun süreci en baştan sabote etmek olduğunu vurguladı.

Talat, söz konusu tutumu kabul etmenin mümkün olmadığına dikkat çekerek, “Her şeyden önce uluslar arası toplumun bunu kabul etmemesi gerekir. BM, bu duruma itiraz etmeli” diye konuştu.

“Müzakerelerdeki zeminin ne olacak? Zemini tek başına Anastasiadias mi belirleyecek?” diye soran Talat, “zemin demek, yarım sayfalık bir mutabakat metni olmasa gerek. Zemin, daha geniş mutabakatlarla oluşmuş görüş birliği ve çerçeve demektir. O çerçeve de oluştu” dedi.
Talat, Rum Lideri Anastasiadis’in bu konudaki tutumunu doğru bulmadığını savunarak, “tanıdığım Anastasiadis’i gözümde yabancılaştırıyor” diye konuştu.

“Uluslar arası toplum zorlanmalı”

Kıbrıs Türk tarafının uluslar arası toplumu zorlayarak, Kıbrıs Rum tarafının çözüm iradesine ulaşmasını sağlaması gerektiğine dikkat çeken Talat, “Kıbrıs Türk tarafı açısından başka bir açılım yapması mümkün değil. Çünkü Kıbrıs Türk tarafı müzakerelere hazır olduğunu söylüyor, müzakerelere hazır olmayan Rum tarafıdır. Top, Rum tarafındadır” dedi.

Talat, 2012 yılının Temmuz ayında Güney Kıbrıs’ın AB dönem başkanlığı görevini aldığını hatırlatarak, “ biz, Rum tarafı bu görevi alıyor diye müzakereleri durdurduk. Hristofyas, müzakerelerin kesilmesini istemiyorum diyordu. Bizim taraf ise Türkiye ile Güney’in dönem başkanlığını aldığını söyleyerek, müzakereleri durduğunu açıklamıştı” dedi.

Atılan bu adımın şu anda müzakereleri başlatma zorluğuna sebep olduğunu ifade eden Talat, “Halbuki, Rum cumhurbaşkanlığı seçimine az bir süre kalana kadar müzakereler devam etseydi, sonra Anastasiadis seçilecekti. Devam edilen ve ara verilen müzakerelerin yeniden başlaması diye bir şey olmayacaktı. Ama görüşmeler kesildi, Rum tarafı ‘bekleyin hazırlanalım, ekonomik kriz var’ diyerek süreci uzattı” şeklinde konuştu.


“Halk, ümitsizleşti”

Talat, halkın Kıbrıs Sorunu’nun sona ermesini istediğini ifade ederek, vatandaşlarda bu konuda ümitsizlik olduğunu dile getirdi.
Yaşanan ümitsizliğin yeni olmadığını, 2004 Annan Planı’na Güney Kıbrıs’ın “hayır” demesiyle başlayıp geliştiğini belirten Talat, “ Başta AB olmak üzere, dünyanın, BM’nin Kıbrıslı Türklerin izolasyonunu kaldırmakta başta heyecanlı sonradan isteksiz hale gelmesi üzerine yaşadığı hayal kırıklığı sonucu yavaş yavaş ümitsizliğe sürüklendi” dedi.

“Kendi gelişimimizi başarmalıyız”

Ülkenin kendi gelişimini başarması gerektiğini vurgulayan Talat, yasal boşlukların ortadan kalkmasının şart olduğuna dikkat çekti.
Talat, birçok konuda Kuzey Kıbrıs’ta yasa olmadığını belirterek, “internet üzerinden bir suç işleyin. Hakaret edin, dolandırıcılık yapın. Size bir şey yapamazlar çünkü yasa yok. Türkiye’de var. Ana-yavru nasıl olmazsınız?” diye sordu.

Öncelikli olarak zemine bakılmasının şart olduğunu ifade eden Talat, “hükümetler kolaya kaçıyor. Kendi uğraşıp bir şey yapacağına, gel Türkiye bize bunu yap der. Bu durum UBP zamanında daha da ileriye gitti” şeklinde konuştu.

Talat, “UBP kendi iç meselelerini bile Türkiye’ye ‘müdahale et bize bu sorunları çözelim’ havasına girdi. Tüm bunlar olunca iş daha da vahimleşiyor” dedi.

Söz konusu durumun CTP-BG hükümetleri döneminde bu şekilde olmadığına dikkat çeken Talat, bu dönemdeki ilişkileri “iki devlet ilişkisi” halinde olduğunu belirtti.

“Meclis ve milletvekilleri yasa yapmalı”

Talat, “Özellikle UBP döneminde delege çocuklarının istihdamı, Türkiye’nin kurultay işine karışması, mahkemeleşmeler halkı bezdirdi” şeklinde konuşarak, bununla birlikte, Meclis’in toplanamamasının siyasete olan güvensizliğin gelişmesinde etkin rol oynadığını belirtti.
Yeni hükümetle birlikte, Meclis ve milletvekillerinin bu güvensizliği düzelteceğini umduğunu söyleyen Talat, “Meclis ve milletvekilleri yasa yapmalı “ dedi.


“Eroğlu, delege avcılığı yaptı”

Öte yandan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun 28 Temmuz seçimlerindeki tutumunu doğru bulmadığını söyleyen Talat, cumhurbaşkanın partiler üstü olduğunu ve herhangi bir partinin içişlerine karışmasının Anayasal olarak mümkün olmadığını kaydetti.

Talat, söz konusu durumun siyasetin yozlaşmasının en önemli nedenlerinden biri olduğunu belirterek, “Eroğlu’nun UBP’nin iç işlerine karışması siyasetin yozlaşmasına katkı yaparak, Türkiye’nin müdahalesine de davetiye çıkarmış” şeklinde konuştu.

Koalisyon görüşmelerinde kendisine yapılan eleştiriler ile ilgili de değerlendirmede bulunan Talat, “Ben, seçim yapıldı, seçim sonucunda ortaya çıkan sonuçları alternatifleri ve kendi tercihimi söyledim. Ben CTP-BG’nin ne kurultayına, ne Parti Meclisi’nin seçimine, nede kimin bakan yapılacağına karışmadım. Bir konuda görüş açıklamak iç işlerine karışmak değil. O zaman benim hiç konuşmamam gerekir” şeklinde konuştu.
Kendi düşüncesini basına söylediğini belirten Talat, “Ben herhangi bir partinin, herhangi bir organında değilim. Görüşümü kamuoyu önünde söyleyeceğim. Bu görüşümü basın önünde dile getirmekten doğal bir şey görmüyorum” dedi.

Talat, bu konuda yapılan değerlendirmelerin yanlış ve haksız olduğunu savunarak, “bunu CTP-BG’ye yapılan bir müdahale olarak görmek son derece zorlama bir yorumdur. Cumhurbaşkanı Eroğlu’nu doğrudan doğruya delege avcılığı yaptı. UBP Kurultayı’na katıldı, orada konuşma yaptı. Kıyas bile yapılmamalı” dedi.


“Cumhurbaşkanlığı adaylığı için erken”

Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağına dair genel bir değerlendirme yapması gerektiğini dile getiren Talat, “bunun için henüz erken. O gün geldiğinde bir değerlendirme yapacağım” dedi.

Röportaj Haberleri