“Maraş’ın vakıf malı olduğu iddiaları gayrı ciddi”
“Uluslararası hukuka göre esas alınması gereken 1974 tapu kütükleridir. Diğer iddialar hukuken mesnetsizdir. Evkaf 1956’da İngilizler’den Türk liderliğine devredildi. 63 olayları Türklerin birçok makamdan atılmasına yol açtı ama yargı 66’ya kadar iki toplumlu olarak devam etti. Hatta 1965’te Makarios Zeka Bey’i tüm adanın Baş Hakimi bile yaptı. 56’dan 66’ya, 10 yıl boyunca, Maraş konusunda yasal işleme başlama konusunda akıllar neredeydi?
“Orjinal tapu kayıtlarının büyük bölümü mevcuttur. Kütüklerin kökenine baktığımız zaman, özellikle 1913 dönemlerinde çoğu malın vakıf malı olduğu görülür. Ancak bu vakıf mallarının takas, satış ya da mülkiyet hakkına aykırı şekilde uzun süreli bir kullanım sonucunda elden çıktığı yazılmıştır... Vakıf mallarıyla ilgili olarak bir malın başka bir mal ile takas edilmesi veya para karşılığı takas edilmesi mümkündür”
“Maraş’ın yıldızı 1960-1974 arasında parladı. Bu meselede unutulmaması gereken önemli bir husus da, eğer vakıf mallarıyla ilgili bir usulsüzlük yapılmışsa, bunun bir zaman aşımı süresi vardır. Yani bir hata olmuşsa, bir vakıf malı haksız yere başkasının adına geçmişse, iddia edildiği gibi İngilizler böyle yapmışsa, zaman aşımı süresi 36 yıldır. Yani mesela 1925’te bir usulsüzlük olmuşsaydı, bunun zaman aşımı 1961’de doldu”
“1960 kuruluş anlaşmaları yapılırken, bizim toplum liderlerine ve o zaman adı Evkaf Yüksek Konseyi olan vakıflar örgütüne eğitim, vakıf mallarının geliştirilmesi gibi amaçlarda kullanılmak üzere1.5 milyon sterlin bir ödeme yapıldı. Bu ödemenin neticesinde toplum liderleri ileride İngiliz hükümeti, koloni hükümeti ya da yeni Kıbrıs devleti hükümeti aleyhine Kıbrıs’ın idaresi bağlamında veya başka bir bağlamda herhangi bir maddi talepte bulunmayacağız’ dedi. Yani bu, ‘bir usulsüzlük olmuşsa biz bunu affettik’ demektir”
“Hem ekmek bütün, hem karın tok olmaz. Envanter çalışması kimsenin hakkını etkilemez. Ancak envanter çalışmasının ötesinde bir açılım, orta ya da uzun vadede gündeme gelirse, ya vakıflar ya da 74 Rum hak sahipleri bu denklemden çıkmak durumunda kalacak”
“Yapılacak şey 2005 Gazimağusa Mahkemesi’nin “Maraş vakıf malıdır” kararının iptal edilmesi ve malların TMK vasıtasıyla 5-6 yıla yayarak kademeli olarak hak sahiplerine iadesinin yolunun açılmasıdır”
Ödül Aşık ÜLKER
Avukat Murat Metin Hakkı, Maraş’ta uluslararası hukuka göre esas alınması gerekenin 1974 tapu kütükleri olduğunu söyleyerek, “Diğer iddialar hukuken mesnetsizdir” dedi.
Maraş’taki malıyla ilgili AİHM’de dava açan KV Mediterranean Tours Ltd’in avukatı Hakkı, Maraş’ın Rumca isminin “Varosha” olduğunu ve bunun Türkçe’deki “varoş” kelimesinden türediğini kaydederek, “Yüz kusur yıl önce suriçi kıymetliydi, Maraş’ın olduğu yer hayvanların otladığı boş tarlalardı. Dolayısıyla o zaman bu malların takası, elden çıkarılması kesinlikle gayri mantıki veya gayri ahlaki değildi. Maraş’ın yıldızı 1960-1974 arasında parladı. Bu meselede unutulmaması gereken önemli bir husus da, eğer vakıf mallarıyla ilgili bir usulsüzlük yapılmışsa, bunun bir zaman aşımı süresi vardır. Yani bir hata olmuşsa, bir vakıf malı haksız yere başkasının adına geçmişse, iddia edildiği gibi İngilizler böyle yapmışsa, Fasıl 15 Zaman Aşımı Yasası Madde 4’e göre ve Ömer Hilmi Efendi’nin Ahkamül Evkaf adlı prensipler derlemesi kitabındaki 438’inci meselede zaman aşımı süresi 36 yıldır. Yani mesela 1925’te bir usulsüzlük olmuşsaydı, bunun zaman aşımı 1961’de doldu” diye konuştu.
Hakkı, şunları da söyledi:
“1960 kuruluş anlaşmaları yapılırken, bizim toplum liderlerine ve o zaman adı Evkaf Yüksek Konseyi olan vakıflar örgütüne eğitim, vakıf mallarının geliştirilmesi gibi amaçlarda kullanılmak üzere1.5 milyon sterlin bir ödeme yapıldı. Bu ödemenin neticesinde toplum liderleri hem toplum adına, hem de Evkaf Yüksek Konseyi adına taahhütte bulunup ‘bu parayı alıyoruz, ileride İngiliz hükümeti, koloni hükümeti ya da yeni Kıbrıs devleti hükümeti aleyhine Kıbrıs’ın idaresi bağlamında veya başka bir bağlamda herhangi bir maddi talepte bulunmayacağız’ dedi. Yani bu, ‘bir usulsüzlük olmuşsa biz bunu affettik’ demektir. Bu belge de hem uluslararası hukuk, hem de iç hukukumuzun bir parçasıdır. Anayasa’nın 90(5) Maddesine göre Anayasa’ya dahi aykırı olduğu öne sürülemez.”
“Maraş vakıf malıdır” diyerek bölgenin Vakıflar İdaresi’ne devredilmesinin uluslararası hukuk ve siyasi açıdan intihar olacağını savunan Hakkı, en mantıklı formülün TMK vasıtasıyla 40-50 bin civarındaki Maraş göçmenine kademeli olarak mallarının 5-6 sene içinde iade edilmesi olduğunu söyledi.
Hakkı, 2005’de Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin “bütün Maraş vakıf malıdır” şeklindeki kararının hukuksal ve siyasal anlamda çok sıkıntılı boyutları olduğunu kaydetti.
“113 milyon sterlin ödenmemiş tazminat var”
Soru: AİHM, Türkiye aleyhine Kuzey Kıbrıs’daki Rum mallarıyla ilgili ilk kararını 1996’da Loizidu davasıyla verdi. Bunun üzerine yüzlerce başvuru oldu. 2005 yılında Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) kuruldu ve AİHM tarafından iç hukuk yolu olarak kabul edildi. Bir süredir tazminat ödemelerinde sıkıntı var, komisyonun işlevi sorgulanır hale geldi. Son durumu özetleyebilir misiniz?
Hakkı: 2013 senesinden sonra tazminatların ödenmesinde sıkıntılar yaşanmaya başladı. Ödemeler seyreldi ve düşük rakamlı tazminatların ödenmesine yoğunlaşıldı. Komisyonun internet sitesine göre bugüne kadar karara bağlanan davalarla ilgili hükmedilen toplam tazminat tutarı 303 milyon sterlin civarındadır. Bunun yaklaşık 190 milyon sterlini ödendi, 113 milyon sterlin civarında hala ödenmemiş tazminat var. 2010 senesinde Komisyonun AİHM tarafından iç hukuk olarak tanınmasından sonra, AİHM’de dosyalanmış 65 civarında başvuru vardır. Bunların yaklaşık 15 tanesi karara bağlandığı halde ödenmeyen tazminatlarla, gecikmelerle ilgilidir. Bazı davalar da Kapalı Maraş’la veya son 7 yılda hiç görüş gelmeyen dosyalarla ilgilidir.
“Münferit meseleleri çözmek sistemsel sıkıntıyı çözmüyor”
TMK’yı kuran mevzuat, 67/2005 sayılı yasa, başvuran Rum hak sahiplerine komisyon kararlarını mahkeme kararı gibi icra etme olanağı tanıyor. Ancak 2015’te Karşıyaka’daki Balina Askeri Tesisleri’nin bağlantılı olduğu bir başvuruyla ilgili 2.2 milyon sterlinlik alacağın gecikmesinden mütevellit devlet aleyhine icra girişiminde bulunmuştuk. Bu icra girişimi çerçevesinde Bakanlar Kurulu’nun makam araçlarına haciz emirleri çıkarttık ve bunu kısmen icra edebildik. Sonrasında yaşanan süreçte Yüksek Mahkeme’nin verdiği karar icra mekanizmasının dişini tırnağını söktü.İcra mekanizması dişsiz aslana döndü. Bunun üzerine, hak sahibi söz konusu Rum 2016’da AİHM’e gitti.Türkiye hükümeti kendisine tazminatının tamamının ödenmesini teklif etti ve AİHM’deki başvurusunu geri çekti. Ama bu yaratılan emsal çok ilgi uyandırdı ve TMK’da davası karara bağlanıp tazminatını alamamış 15 kişi daha AİHM’de benzer başvuru dosyaladı. Bu meseleyle ilgili olarak bir pilot dava seçilmişti, Kiriakidis–Türkiye davası. O davadaki tazminat da tamamıyla ödendiği için yenile AİHM’de geri çekildi. Ancak bu davaların devamı gelecek görünüyor. Münferit meseleleri çözmek sistemsel sıkıntıyı çözmüyor.
Türkiye hükümetinin, tazminatlar için kaynak sağlama adına gündeme getirdiği ilk formül, belirlenen tazminatın yaklaşık %30’unun söz konusu malın kayıtlı sahibi tarafından ödenmesiydi. Ancak bu, ticari kesimler ve siyasilerden çok tepki aldı ve geri adım atıldı. Halihazırda gündemde olan formüllerin en çok konuşulanlarından birincisi şerefiye vergisi uygulamasıdır. İkincisi de Rum mallarının satış ya da devir işlemlerinde alınan harçların artırılması ve tahsilatın bir havuza kanalize edilmesidir. Şerefiye vergisinden kasıt, bir mal eşdeğer statüsündeyken kıymeti 100 bin sterlin ise ve komisyonda aklandıktan sonra kıymeti 150 bin sterlin olmuşsa, o malın KKTC mevzuatına göre kayıtlı olan kişi tarafından satışı durumunda 50 bin Sterlinlik fark için satanın %20 civarında bir vergi ödemesidir. Maalesef bu konuda hiçbir hükümet ileri adım atmaya cesaret edemedi. Ancak AİHM’deki pilot davalar geldikçe münferit çözümler yerine sistemin özüne ilişkin adımlar atılması gerekecektir.
“TMK’nın iç hukuk yolu olmaktan çıkarılması konusunda çok ciddi bir risk var
Soru: Bu gelişmeler ışığında TMK iç hukuk yolu olmaktan çıkarılabilir mi?
Hakkı: Elbette. Eğer bir karar çıkıyorsa ve uygulanmıyorsa, bir başvuru dosyalandıktan sonra resmi makamları cevap vermeye, teklif yapmaya zorlayacak bir mekanizma yoksa ya da Kapalı Maraş’la ilgili komisyon hiçbir çare üretmiyorsa TMK’nın iç hukuk yolu olmaktan çıkarılması konusunda çok ciddi bir risk vardır.
Maraş’la ilgili 500 başvuru...
Soru: Kapalı Maraş’la ilgili başvurular TMK’da ele alınmadı, cevap verilmedi.Komisyonda Kapalı Maraş’la ilgili kaç dava var?
Hakkı: Edindiğimiz bilgiye göre başvuruların yaklaşık beş yüzü Kapalı Maraş’la ilgilidir.
Soru: Maraş’ta malı olan KV Mediterranean Tours Ltd.’in avukatısınız. Bu Rum şirketi 2010’da TMK’ya hem iade hem de kullanım kaybı konusunda tazminat için başvuru yaptı ancak konuyla ilgili hiçbir gelişme olmadı. Bu süreçte neler yaşandı?
Hakkı: KV Mediterranean Tours Ltd., Maraş bölgesindeki bir apart otelle ilgili hem malın iadesi, hem de kullanım kaybı tazminatını Temmuz 2010’da talep etti. Başvuru yapıldığında birçok kişi gibi müvekkillerim de sistemden ümitliydi. Çünkü Demopoulos kararı çıkmadan önce bazı davalarda komisyon önemli mallar için önemli miktarda tazminat ödemişti. 2011’de Andreas Lordos’un TMK’ya büyük yankı uyandıran bir başvurusu oldu.Çok ciddi tazminat miktarı istedi. Lordos başvurusundan sonra bence sistem Maraş konusunda ürktü.
KV Mediterranean Tours Ltd.’in başvurusu hakkında görüş hiçbir şekilde dosyalanmadı. Mevzuata göre 51 gün içinde başvuruya bir cevap verilmesi gerekir. Cevap gelmeyince kendi davamızı elimizdeki belgeler ışığında ispat edebilmek için dilekçe yaptık, o da TMK’da görüşülmedi, defalarca ertelendi ve Başsavcılık da bu konuda herhangi bir itirazname dosyalamadı. 10 kez ertelemeden sonra komisyona ertelemeleri yargıya taşıma niyetimizi vurguladık. Komisyon da muhtemelen Başsavcılık’la istişare halinde bir adım atma ihtiyacı duydu çünkü sistem bayağı zorlanıyordu. Hem yeni bir tehir verdiler, hem de Vakıflar Örgütü ve Din İşleri Dairesi’ni ilgili şahıs olarak davaya dahil ettiler. Biz de bunun üzerine Yüksek İdare Mahkemesi’ne başvurduk. Biz, 10’dan fazla tehirin adli sürecin istismarı olduğunu, tehir mekanizmasının adli denetime tabi olması gerektiğini ve Evkaf’ın taraf yapılmasıyla iade yolunun kapanacağı gerekçesini dile getirdik. Tek yargıçlı İdare Mahkemesi kısmen leyhimize karar verdi. “Tehirlerle ilgili icrai karar söz konusu değildir, dolayısıyla bu adli denetime tabi değildir” deyip ilk talebimizi reddetti ancak ilgili şahıs olma konusunda bizi haklı buldu ve Evkaf’ı ihraç etti. Evkaf karardan memnun olmayarak temyize başvurdu, biz de tehirlerle ilgili konuda temyize gittik. Üç kişilik Yüksek İdare Mahkemesi Mayıs 2016’da bunu ele aldı, Kasım 2016’da karar açıklandı ve maalesef her iki noktada aleyhimize karar çıktı. Bence bu karar çok sıkıntılı hususlar içermekteydi. Bu kararla komisyondaki gecikmelerin de adli denetimden çıkması sağlandı ve gecikmeler konusunda AİHM başvurularının önü açılmış oldu. AİHM bir sıkıntı olduğunu görerek hem tazminat, hem gelmeyen teklifler, hem de Maraş konusunda üç pilot dava seçti. Kasım 2016’daki karardan sonra 2017’de müvekkillerim ve başka Maraş göçmenleri AİHM’e başvurdular.
“Rum hükümetine ince bir mesaj vermek istenmiş olabilir”
Soru: KV Mediterranean Tours Ltd.’in başvurusu 2019 Mart’ta AİHM tarafından Türkiye Hükümeti’ne tebliğ edildi ve 18 Haziran’a kadar görüş dosyalaması istendi. Ancak, Türkiye 6 haftalık ek bir süre istedi ve 30 Temmuz’a kadar ek bir süre kazandı. Tam bu esnada KKTC hükümeti Maraş konusunda bir karar aldı. Önce Maraş açılımı gibi algılanan ancak sadece envanter tespiti kararı aldı. Bu tesadüf mü?
Hakkı: Bence tesadüf değildir. Kanaatimce bunun hem hukuki hem de siyasi boyutu vardır. Hukuki boyutu az önce bahsettiğim AİHM süreciyle bağlantılıdır. Siyasi boyutu da Doğu Akdeniz’deki petrol doğalgaz gerginliğidir. Elbette envanter çalışması birşeyin adımıdır, o adım Maraş’ı açmanın bir adımı olabilir. Türkiye ve bizim siyasiler Rum hükümetine ince bir mesaj vermek istemiş de olabilir. Bugüne kadarki bütün çözüm müzakerelerinde Maraş ve Güzelyurt Rumlara iade edilecek algısı vardı. “Bu süreç uzarsa Maraş’ı da vermeyeceğiz” gibi bir psikolojik baskı yaratılmaya çalışılıyor olabilir.
“Hukuk ve siyasi açıdan intihar”
Soru: “Size vermeyeceğiz, kendimiz açacağız” şeklindeki bir tutum Türk tarafını uluslararası hukuk anlamında sıkıntıya sokmaz mı?
Hakkı: Maraş açılımı envanter çalışması sonrasında iki şekilde ilerleyebilir. Birincisi, “Maraş vakıf malıdır” diyerek bölgenin Evkaf’a devredilmesi ve sonrasında birçok kişiye otellerin tahsis edilmesi, kiralanması gündeme gelebilir. Bu uluslararası hukuk ve siyasi açıdan intihar olur. İkincisi, ki mantıklı olan formül budur, TMK vasıtasıyla 40-50 bin civarındaki Maraş göçmenine kademeli olarak mallarının 5-6 sene içinde iade edilmesi. Bu geçiş döneminde oradaki altyapı güçlendirilebilir.Bu noktada iki kazanım olabilir: Yapılacak inşaat işleriyle piyasaya hareketlilik gelir, ayrıca Türkiye sermayesinin de Maraş’ta yavaş yavaş kendine yer edinmesinin önü açılabilir. Maraş’ta bazı malların Türklerle ortak kullanımı, devralınması ya da satın alınması gündeme gelirse, bu uluslararası hukuka uygun ve rızaya dayalı olacak. Dolayısıyla hem ekonomimiz kazançlı çıkar, hem de uluslararası arenada artı bir puan alırız. İnşa ve alt yapı işlerini de bu tür mutabakatlarla tamamen Türk özel sermayesi üstlenebilir.
Soru:KV Mediterranean Tours Ltd’in davasıyla ilgili 18 Haziran’a kadar Rum hükümetinden de görüş isteniyordu ve onlar da mahkemeye görüşlerini vermedi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hakkı: AİHM “madem sizin bir vatandaşınız başvurdu, siz de görüşünüzü bildirin” demişti. Rum Başsavcılığı önce çekimser davrandı ancak kafalarındaki o sıkıntıyı göçmenlerin baskısıyla aştılar ve onlar da 30 Temmuz’a kadar bir görüş verecekler.
“‘Maraş vakıf malıdır’ kararı uluslararası hukuk açısından yok hükmünde”
Soru: Envanter çalışması neye göre, hangi tapu kayıtlarına göre yapılacak? 2005’te Gazimağusa Mahkemesi kararıyla Kapalı Maraş’ın yaklaşık %95’inin vakıf malı olduğuna dair karar alınmıştı. Uluslararası hukuk hangi tapu kayıtlarını kabul eder, tanır?
Hakkı: 74 harekatından sonra Maraş’la ilgili tapu kütük kayıtlarının önemli bir bölümü bulunmuştur ancak bulunamayan, bombalamadan dolayı yanmış tapu kütükleri de mevcuttur. 2005’de Gazimağusa Kaza Mahkemesi, sağlam emareler bile yokken, “bütün Maraş vakıf malıdır” şeklinde bir karar almıştı. Bunun hukuksal ve siyasal anlamda çok sıkıntılı boyutları vardır. Bu dava ileri götürülürken Rum hak sahiplerine tebligat yapılmadı, söz hakkı verilmedi, dava onların gıyabında yürütüldü. Bu karar kanaatimce uluslararası hukuk açısından bu sebepten ötürü yok hükmündedir. Kararın zamanlaması da ilginçtir. Bizdeki aklı evveller bu kararı çıkartmakla Arestis’in AİHM’deki başvurusunu baltalayacaklarını zannettiler ama bu karar kesinlikle dikkate alınmadı.Hatta Türkiye hükümeti bile bu kararı davada açıkça gündeme getirmeye çekindi. O dönemde Türkiye’nin telkiniyle TMK Arestis’in başvurusuyla ilgili resen inceleme yaptı ve Arestis’in başvuru hakkını tanıdı. TMK’nın önerdiği kullanım kaybı tazminatı, AİHM’in hükmettiği nihai tazminattan daha fazlaydı. Hatta Demopoulos kararında AİHM bundan övgüyle söz etti ve Komisyonun daha yüksek tazminat tespit ettiğini, bunun da TMK’nın etkin ve verimli çalışabileceğine bir gösterge olduğunu söyledi.
“1913 dönemlerinde çoğu malın vakıf malı olduğu görülür”
Soru: Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin kararıyla Komisyonun tutumu çelişkili değil mi?
Hakkı: Kesinlikle. Bence Gazimağusa Kaza Mahkemesi’nin karar sürecinde Türkiye hükümetinin aktif desteği yoktu. Tapulara gelince, az önce söylediğim gibi orijinal tapu kayıtlarının büyük bölümü mevcuttur. Kütüklerin kökenine baktığımız zaman, özellikle 1913 dönemlerinde çoğu malın vakıf malı olduğu görülür. Ancak bu vakıf mallarının takas, satış ya da mülkiyet hakkına aykırı şekilde uzun süreli bir kullanım sonucunda elden çıktığı yazılmıştır. Konsept olarak vakıf malının satılması mümkün değildir ancak İngilizce’de bir hukuki terim vardır, “If there is a will, there is a way”.Yani bir konuda niyet varsa, onu elde etmek için bir formül bulunur. Vakıf mallarıyla ilgili olarak bir malın başka bir mal ile takas edilmesi veya para karşılığı takas edilmesi mümkündür. Bununla ilgili bazı şartlar vardır. Tapu kütük kayıtlarında takasla ilgili şerhler var ancak Gazimağusa Mahkemesi kararı alınırken kimse Osmanlıca Adli Sicillere veya Evkaf arşivlerine bakmadı. Beyanlar sahte mi, değil mi incelenmedi.
“Zaman aşımı süresi 36 yıldır, süre doldu”
Bakınız, Maraş’ın Rumca ismi Varosha’dır, bu da Türkçe’deki varoş kelimesinden türemiştir. Yüz kusur yıl önce suriçi kıymetliydi, Maraş’ın olduğu yer hayvanların otladığı boş tarlalardı. Dolayısıyla o zaman bu malların takası, elden çıkarılması kesinlikle gayri mantıki veya gayri ahlaki değildi. Maraş’ın yıldızı 1960-1974 arasında parladı. Bu meselede unutulmaması gereken önemli bir husus da, eğer vakıf mallarıyla ilgili bir usulsüzlük yapılmışsa, bunun bir zaman aşımı süresi vardır. Yani bir hata olmuşsa, bir vakıf malı haksız yere başkasının adına geçmişse, iddia edildiği gibi İngilizler böyle yapmışsa, Fasıl 15 Zaman Aşımı Yasası Madde 4’e göre ve Ömer Hilmi Efendi’nin Ahkamül Evkaf adlı prensipler derlemesi kitabındaki 438’inci meselede zaman aşımı süresi 36 yıldır. Yani mesela 1925’te bir usulsüzlük olmuşsaydı, bunun zaman aşımı 1961’de doldu.
İlaveten 1960 kuruluş anlaşmaları yapılırken, bizim toplum liderlerine ve o zaman adı Evkaf Yüksek Konseyi olan vakıflar örgütüne eğitim, vakıf mallarının geliştirilmesi gibi amaçlarda kullanılmak üzere1.5 milyon sterlin bir ödeme yapıldı. Bu ödemenin neticesinde toplum liderleri hem toplum adına, hem de Evkaf Yüksek Konseyi adına taahhütte bulunup “bu parayı alıyoruz, ileride İngiliz hükümeti, koloni hükümeti ya da yeni Kıbrıs devleti hükümeti aleyhine Kıbrıs’ın idaresi bağlamında veya başka bir bağlamda herhangi bir maddi talepte bulunmayacağız” dedi. Yani bu, “bir usulsüzlük olmuşsa biz bunu affettik” demektir. Bu belge de hem uluslararası hukuk, hem de iç hukukumuzun bir parçasıdır. Anayasa’nın 90(5) Maddesine göre Anayasa’ya dahi aykırı olduğu öne sürülemez. Bir de şöyle düşünelim, 100 kusur sene önce Musul petrollerinin ya da Kudüs şehrinin çoğu Sultan Abdulhamit’indi. Şimdi Irak hükümetine “sen çekil Abdülhamit’in torunları Irak petrolüne konacak” diyelim. Maraş’ın vakıf malı olduğu iddiaları böyle gayrı ciddi yaklaşımlarla eşdeğerdir.
“Uluslararası hukuka göre esas alınması gereken 1974 tapu kütükleri”
Uluslararası hukuka göre esas alınması gereken 1974 tapu kütükleridir. Diğer iddialar hukuken mesnetsizdir. Evkaf 1956’da İngilizler’den Türk liderliğine devredildi. 63 olayları Türklerin birçok makamdan atılmasına yol açtı ama yargı 66’ya kadar iki toplumlu olarak devam etti. Hatta 1965’te Makarios Zeka Bey’i tüm adanın Baş Hakimi bile yaptı. 56’dan 66’ya, 10 yıl boyunca, Maraş konusunda yasal işleme başlama konusunda akıllar neredeydi?
“Maraş’ın askeri bölge olmaktan çıkarılması güzel bir gelişme olur”
Soru: Maraş’ın askeri bölge olmaktan çıkarılması konuşuluyor. Böyle olursa iade ve tazminat gündeme gelebilir. Böyle bir gelişme neler doğurur?
Hakkı: Bu gayet güzel bir gelişme olur çünkü hak sahiplerine kademeli olarak TMK vasıtasıyla iadenin önü açılır. Zamanla orada altyapı güçlenir. Ekonomik girdiler olur. Uluslararası hukuk nezdinde ve diplomasi satrancında leyhimize bir adım olur. Netice itibarıyla uluslararası hukuka uygun ve rızaya dayalı bir şekilde Kapalı Maraş’ın Türkleştirilmesinin önü açılmış olur. İddia ediyorum, Türk idaresinde bölge açılsa çoğu Rum fiilen dönmeyecektir. Oturduğu yerden geri aldığı malını kısmen veya tamamen satacak veya kiralayacaktır.
“Hem ekmek bütün, hem karın tok olmaz”
Soru: Hükümet Rum yasal sahiplerinin ve vakıfların haklarına halel gelmeyecek diyor. İkisi aynı anda nasıl olacak?
Hakkı: Hem ekmek bütün, hem karın tok olmaz. Envanter çalışması kimsenin hakkını etkilemez. Ancak envanter çalışmasının ötesinde bir açılım, orta ya da uzun vadede gündeme gelirse, ya vakıflar ya da 74 Rum hak sahipleri bu denklemden çıkmak durumunda kalacak.
Soru: Şu anda AİHM’deki Maraş davalarının önünü kapatmak, uluslararası anlamda doğru noktada durmak için ne yapmak lazım?
Hakkı: Yapılacak şey 2005 Gazimağusa Mahkemesi’nin tespit kararının iptal edilmesi ve malların TMK vasıtasıyla 5-6 yıla yayarak kademeli olarak hak sahiplerine iadesinin yolunun açılmasıdır.
Avukat Hakkı, 1960 kuruluş anlaşmaları yapılırken, Kıbrıs Türk toplum liderlerine ve vakıflar örgütüne eğitim, vakıf mallarının geliştirilmesi gibi amaçlarda kullanılmak üzere 1.5 milyon sterlin bir ödeme yapıldığını belirterek, "Bu ödemenin neticesinde toplum liderleri 'bu parayı alıyoruz, ileride İngiliz hükümeti, koloni hükümeti ya da yeni Kıbrıs devleti hükümeti aleyhine Kıbrıs’ın idaresi bağlamında veya başka bir bağlamda herhangi bir maddi talepte bulunmayacağız' dedi. Yani bu, 'bir usulsüzlük olmuşsa biz bunu affettik' demektir. Bu belge de hem uluslararası hukuk, hem de iç hukukumuzun bir parçasıdır" diye konuştu.
Ersin Tatar: “Maraş Türk tapusudur, vakıf malıdır”
Başbakan Ersin Tatar, “Biz KKTC’yi daha da güçlendireceğiz. KKTC ekonomisi geliştikçe, mallar evler, daireler, her türlü yatırım değer bulacaktır. KKTC’ye yatırıma devam edin” dedi.
“Türk malı-Rum malı, bunu edebiyatınızdan silin. Burası KKTC’dir, arkanızda devlet vardır, arkasında Türklük vardır, arkasında yüreğimiz vardır” diyen Başbakan Tatar, KKTC’de tapuların devletin tapusu olduğunu, devletin tapusunun da sonuna kadar geçerli olduğunu vurguladı.
Başbakan Ersin Tatar, Kıbrıs Türk Emlakçılar Birliği ile Mersin Tüm Emlakçılar Meslek Esnaf Odası’nın düzenlediği 3. Emlakçılık Eğitim Semineri’nin açılışına katıldı.
Girne’de The Arkın Colony Otel’de yer alan seminerin açılışında konuşan Tatar, Maraş’ın Türk tapusu olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:
“Öyle belgeler vardır ki, hepsi Türk malıdır. Hepsi Osmanlı malıdır. 1878’de ada İngiliz’e kiralandıktan sonra, İngiliz’in altında imzası bulunan belgelere rağmen -ki bütün Vakıf malları hukuk temelinde muhafaza edilecektir diye- mallarımızı mülklerimizi satıp talan etmişler, Rum’a peşkeş çekmişler, ondan sonra Maraş’ı yapmışlar. Toprak bizimdir. Vakıf malıdır, bunu bütün Türkiye biliyor. Bütün Osmanlı kayıtlarında böyledir. Dolayısıyla bütün malımıza sahip çıkacağız.”
Seminere, Kıbrıs Türk Emlakçılar Birliği ve Emlakçıların Kayıt İşlemleri Komisyonu Başkanı Hasan Sungur, Mersin Emlakçılar Odası Başkanı Yavuz Selim Madenli, Kıbrıs Türk Esnaf ve Zanaatkarlar Odası Başkanı Mahmut Kanber, Türkiye’den davetliler ve emlakçılar katıldı.
Sungur: “Yasanın Tatar döneminde geçmesini istiyoruz”
Seminerin açılış konuşmasını yapan Kıbrıs Türk Emlakçılar Birliği ve Emlakçıların Kayıt İşlemleri Komisyonu Başkanı Hasan Sungur, bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen eğitim seminerlerinin önemine işaret etti.
Her dönem yanlarında olan ve her zaman kendilerini destekleyen Ersin Tatar’ın Başbakan olması ve onunla birlikte çalışmaktan duydukları memnuniyeti dile getiren Sungur, emlakçıları disiplin altına alacak ve vergiye tabi olmalarını sağlayacak yasanın Başbakan Ersin Tatar döneminde geçmesi temennisinde bulundu.
Kayıtlı emlakçı 150 bin, bine yakın kaçak emlakçı
Yasanın emlakçıların ekonomiye katkı sağlayabilmesi için önemli olduğunu vurgulayan Sungur, ülkede kayıtlı emlakçı sayısının 150 olduğunu, ancak 800-1000’e yakın kaçak emlakçı bulunduğuna işaret etti.
Sungur, kaçak emlakçıların devlete vergi ödemediklerini belirterek, bu konuda gelecekte yaşanabilecek sıkıntılara işaret etti.
Sorunlarının kısa zamanda çözümlenmesini temenni eden Sungur, birlik olarak kendi imkanlarıyla ellerinden geleni yaptıklarını, kaçak emlakçıların peşine düşülerek, Vergi Dairesi’ne şikayet etmeye başlayacaklarını söyledi.
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile de bir takım çalışmalar yapacaklarını anlatan Sungur, kurmayı planladıklarını Emlak Akademisi ile tüm emlakçıların, eğitime tabi olduktan sonra, emlakçılık yapabileceklerini anlattı.
Birliğin tüzük kurultayında aldığı kararlara da değinen Sungur, emlakçılar için 2019’un eğitim ve fuar yılı olacağını sözlerine ekledi.
Haber: Tuğçe Ülkü Aydın - Fotoğraf: Erol Uysa