“Maraş’ta bir binanın avulusuna bazı kayıpları gömüp üstüne beton döktüydüler...”

Sevgül Uludağ

Bir okurumuz beni arayarak Maraş bölgesinde bir binanın avlusuna bir zamanlar bazı “kayıplar”ın gömülmüş olduğunu anlatıyor.

Bu okurumuz bu bilgileri aslında bir zamanlar Kayıplar Komitesi’nde çalışan eski bir araştırmacıdan almış... Sözkonusu araştırmacı artık hayatta değil ve kendisinin bir zamanlar Maraş’taki bu binayla ilgili bağlantısı olduğu için sözkonusu bilgilere ulaşabilmişmiş. Bu bilgileri de okurumuzla paylaşmış...

Sözünü ettiği yer, “Kapalı Maraş”ta değil, Maraş’ın “açık” bölgesinde bir bina imiş...

Mağusa’da Mahkemeler karşısından söz ediyor ve avlusunda olası bir gömü yeri olan sözkonusu binanın karşısında araba parçaları satan bir mağaza bulunduğunu anlatıyor bana...

BİR ÇUKUR KAZMIŞLAR...

Bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’dan geride kalanları Maraş’ın kapalı bölgesinden bu binaya getirip gömmüşler. Okurumun işittiği bilgilere göre, bir çukur kazmışlar, önce bu kalıntıları yakmaya çalışmışlar, sonra da çukuru kapatarak üstüne çimento dökmüşler ki kimsecikler orada bir toplu mezar olduğundan ve bu toplu mezara bazı Kıbrıslırum “kayıplar”ın gömülmüş olduğundan kuşku duymasın... Bir zamanlar araştırma görevlisi olarak Kayıplar Komitesi’nde çalışmış olan şahsın artık hayatta olmadığını, bu olası gömü yerini ondan duymuş olduğunu anlatıyor ve bu bilgiyi Kayıplar Komitesi’ne verip vermediğinden emin olmadığını söylüyor. “Eğer onlara bu bilgiyi vermediysa hiç şaşırmam” diyor. “Çünkü belki de başının belaya girmesini istememiştir... İnsan kalıntılarının bu şekilde bulundukları yerden başka bir yere taşınması, askeri tarzda operasyonlar ve büyük bir gizlilik içinde yapılageldi görebildiğimiz kadarıyla her iki tarafta da, bildiklerini açık edip de belki de bazı yetkililerle başının derde girmesini istememiş olabilir” diye konuşuyor okurum...

BU BÖLGEYLE İLGİLİ BAŞKA BİLGİLER...

Okurumun ne söylediğini anlıyorum ve anladığım kadarıyla da sözünü ettiği bölgeyle ilgili yıllar içerisinde okurlarımız bize bilgi vermeye devam etmişti...

Bu bilgilerden en önemli bir tanesi, son derece güvenilir bir kaynaktan gelmişti bize... Bir okurumuz yıllar önce bazı sesler duymuş ve gidip bu seslerin kaynağına bakmıştı: Bir kamyon ve bir şiro, bazı kalıntıları yüklüyor ya da boşaltıyordu...  Bu olay, De Cuellar’ın Güven Yaratıcı Önlemler süreci esnasında, 1990’lı yılların ortalarındaydı, bazı yetkililer bu plan uygulanır diye korkuya kapılmışlardı çünkü plan, Maraş’ın Kıbrıslırumlar sahiplerine iadesini öngörmekteydi. Edindiğimiz bilgilere göre, o panik içerisinde Maraş’ın “kapalı” bölgesinde bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın bulunduğu toplu mezarları boşaltarak bunları başka gömü yerlerine taşımışlardı...

2018’DE GÖSTERDİĞİMİZ FARKLI BİR YER...

Okurumuzla birlikte Kayıplar Komitesi yetkililerine bu yerlerden birini Mart 2018’de göstermiştik – yani bundan tam altı yıl önceydi bu... Okurumuz bir görgü tanığıydı ve bu bölgedeki kuşkulu faaliyete bizzat tanık olmuştu... Ancak bu alan Kayıplar Komitesi tarafından kazılmadı bildiğimiz kadarıyla... Okurumuzun göstermiş olduğu bu alanın bitişiğindeki bir alan daha önce Kayıplar Komitesi tarafından kazılmış ancak herhangi bir ize rastlanmamıştı...

Şimdi bir başka okurumun verdiği bilgi, bu bölgenin arkasında kalıyor sanki... Bu bölgede bir başka alanla ilgili okurlarımızın verdiği bilgiler doğrultusunda yıllar önce başka bir kazı yürütülmüş ve bazı insan kalıntılarına ulaşılmıştı ancak o kazı da daha fazla genişletilmemişti...

“KAYIP” KALINTILARININ TAŞINMASI...

Aslında bazı “kayıp” kalıntılarının taşınmasından sorumlu olan kişilerden birisi şu anda hayatta değil – yıllar önce kansere yenik düşüp hayatını kaybetti. Sözkonusu şahıs, Maraş’ta Percana’nın Bahçaları’nda bazı Kıbrıslırumlar’ı öldürenlerden biriydi ve onu tanıyanların anlattıklarına göre, De Cuellar’ın Güven Yaratıcı Önlemler önerisi tartışılırken bir takım yetkililer bu şahısla temasa geçerek “Kapalı Maraş”ta bulunan Percana’nın Bahçaları’ndaki gömü yerlerine kendilerini götürüp bu toplu mezarları göstermesini istemişlerdi. Bu şahıs da onları bölgeye götürmüş ve bölgede gömülü olan bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’dan geride kalanların taşınmasına yardım etmişti.

YILLARCA TEHDİT ETMİŞTİ...

Sözkonusu şahıs tam bir faşistti ve “kayıplar” konusundaki yazılarımdan ötürü yıllardır beni tehdit eden şahısların başında gelmekteydi. 1974’teki savaşta sivillere karşı işlemiş olduğu suçların ortaya çıkabileceğinden korktuğu için çok öfkelenmişti bana... Bazı kadınlara tecavüz de ettiği anlatılmaktaydı ve bir tecavüzden sonra doğan bir kız, 2003’te barikatlar açıldıktan sonra gelip onu bulmuştu... Böylesi bir buluşmanın detaylarını tam olarak bilmiyorum ve böyle bir buluşma gerçekte oldu mu, olmadı mı, insanlar böyle bir hikayeyi uydurdu mu, onu da bilmiyorum. Ancak bildiğim tek şey, bu gazetede çıkan yazılarımı durdurmak için olağanüstü çaba harcadığıdır – bütün tanıdıklarını, etkileyebildiklerini etki altına almaya çalışmış, okurlarımın isimli veya isimsiz olarak bilgi verebileceği, 2006’da başlattığım “Hot Line” (“İhbar Hattı”) telefon hattımı da durdurmaya çalışmıştı. Yazılarımın yayımlandığı YENİDÜZEN gazetesinde bunları sonlandırmak için baskı uygulayabilecek pozisyonda olan tanıdıklarına büyük baskı uygulamış ve bunu başaramamıştı – aynı zamanda bana yönelik tehditkar yazılarını da devam ettirmekteydi...

HİÇ PİŞMANLIK GÖSTERMEDİ…

Bu şahsın doktorluğunu yapmış olan bir arkadaşı da bana sözkonusu şahsın geceleri uyuyamadığını, uyumak için ilaç aldığını, öldürmüş olduklarının kendisine “göründüklerini” söylemişti. Doktor arkadaşına göre bu durum, öldürmüş olduğu “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın kalıntılarını taşıdıktan sonra başlamıştı... Emin olduğum tek şey vardır ki en sonuna – ölümüne kadar yani, hiçbir zaman yaptıklarından ötürü pişmanlık getirmedi, hiçbir zaman yaptıklarından pişman olduğunu söylemedi ve hiçbir zaman da “kayıp” yakınlarına sevdiklerinden geride kalanları alsınlar diye yardım da etmedi. Tam tersine, aşırı milliyetçilik yolunda sonuna kadar devam etti, gençlik grupları oluşturarak onları da hastalıklı aşırı milliyetçiliğiyle zehirlemeyi sürdürdü... Ölünceye kadar bu aşırı milliyetçi yolda yürümeye devam etti, tıpkı diğer aşırı sağcı, aşırı milliyetçi Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar gibi...

“KAYIP” YAKINLARINA HİÇ YARDIM ETMEDİ...

Hiçbir zaman insaniyetin birazcık içine sızıp da “kayıp” yakınlarına yardım etmedi ve hiçbir zaman yaptıklarından herhangi bir pişmanlık duyduğunu ortaya koymaksızın, kanserden öldü gitti... Anlatılanlara göre, Percana’nın Bahçaları’nda sıkışıp kalmış masum sivilleri öldürdü, ta ki bir Türkiyeli askeri yetkili onu ve arkadaşı Kıbrıslıtürkler’i durduruncaya kadar... Sözkonusu Türkiyeli komutan da bu olaydan çok etkilenmişti, gözlerine inanamamıştı ve yıllarca tanık olduğu bu olay kabuslarına girecekti... Bu komutan da yıllar önce vefat etti – en azından daha fazla katliamı durdurmayı başarmıştı ve ona herkesin müteşekkir olması gerekir...

AŞIRI MİLLİYETÇİLERİN ESERİ...

Böylesi öyküler, bu toprakların gerçek hikayeleridir ve bunları ortaya çıkarıp dersler çıkarmalı ve sivil insanlara karşı böylesi şeylerin gelecekte meydana gelmemesini sağlamalıyız... Ancak bunu yapabilmek için de her iki tarafta da işlenmiş böylesi korkunç suçları ortaya koyarak, hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum aşırı milliyetçilerin bu adayı ne hale getirmiş olduğuna bakmalıyız... Ve gelecekte bunun olmaması için uğraş vermeliyiz... Nereden gelirse gelsin, isterse “bizim taraf”tan gelsin, böylesi insanlık dışı katliamları her zaman kınamalıyız...

2018'de bir okurumuzun bize ve Kayıplar Komitesi'ne gösterdiği alan, NKL bitişiğinde bir bölge...