Mitsos Marangoz’un Maraş’taki evi, tam sahilde inşa edilmişti... Olağanüstü bir evdi...
Bu evde olağanüstü bir kütüphane vardı...
Bu kütüphanedeki kitaplar, dünyanın dört bir tarafından satın alınmış, çok özel kitaplardı...
Bu kitapların bir kısmı 1974 sonrası yakıldı, bir kısmı çalındı, bir kısmı yurtdışında müzayedelerde satıldı ve sonuçta koskoca bir kütüphane “kayıp” edilmiş oldu...
DERDİ OKUMAK OLAN MİTSOS MARANGOZ...
Mitsos Marangoz, Dr. Marangoz’un kardeşiydi...
Asla babasının kereste ticaretiyle işiyle ilgilenmek istememişti...
Onun derdi yazıp çizmek, kitaplara gömülmekti...
Kardeşi Dr. Marangoz Viyana’da tıp eğitimi görürken, kendisi de Paris’te eğitime gönderilmişti ama Bay Mitsos’un babasının işinin başına geçme gibi bir düşüncesi yoktu... O avucundaki bütün parayı kitaplara yatırmakla meşguldü...
Ta ki Dr. Marangoz (o günlerde henüz doktor olmamıştı) “Vallahi tıp eğitimini yarıda bırakıp babamızın işinin başına geçmek zorunda kalıyorum ha!” diye kardeşini hafif yollu tehdit edinceye kadar...
İşte o zaman Mitsos Bey işin ciddiyetini kavramış ve ister istemez ailenin kendisinden beklentisini yerine getirmeye koyulmuştu.
Ama kalbi kitaplardaydı, bu yüzden eğitimini tamamlayıp Kıbrıs’a geri döndüğünde, Avrupa’nın çeşitli yerlerinden kitapçılara açık çek vererek, Kıbrıs’a ilişkin her tür kitabı toplayıp kendisine göndermelerini istemişti...
Dev bir kütüphane oluşturmuştu, Maraş’ta sahildeki evinde...
TÜRKİYE’DEN KİTAPLARI “İNCELEMEYE” GELMİŞ...
Bu kütüphane de, 1974’te yaşanan savaş nedeniyle tarümar olacak, bazı kitaplar yakılacak, bazıları Türkiye’den gelen ve elinde Özal’dan bir yazı getirdiği söylenen bir kadın tarafından incelenip notlar alınacaktı. Ardından bu kitapların bir kısmı kanatlanıp uçacak, gide gide Türkiye’ye varacak, sonra da uluslararası müzayedelerde satışa çıkarılacaktı... Anlatılanlara göre Latince, çok eski, çok değerli kitaplardı bunlar... Ve Mitsos Marangoz’un ailesi, bu uluslararası müzayedelerde, kendine ait bu kitapların çok küçük bir kısmını, tekrardan para ödeyip satın alacaktı 1974 sonrasında...
1990’lı yılların ilk yarısındaki yıllarda Türkiye’den gelen sözkonusu kadın, sadece Latince yazılmış kitapları incelemek istemişti... Belli ki bunların değerini biliyordu... Bir süre sonra da bu kitapların bir kısmı uluslararası müzayedelerde ortaya çıkacaktı... Mitsos Marangoz’un ailesinin bu kitapların pek azını tekrardan para ödeyerek satın almış olması da, bu kütüphanedeki kitapların nasıl çalınmış olduğunu gösteriyor açıkçası...
ULUS IRKAD’IN MÜCADELESİ...
Bu konuda araştırmacı yazar arkadaşımız Ulus Irkad da seneler önce çeşitli gazetelerde yazılar yazmış ve gerek Mitsos Marangoz’un, gerekse Maraş Kütüphanesi’nin kitaplarının korunması için mücadele vermişti. Bu yüzden ona çok öfkelenenler de olmuştu...
Bir rivayete göre, Mitsos Marangoz’un ve Maraş Kütüphanesi’nin çok değerli kitapları, raflarıyla birlikte önce eski bir Kıbrıslırum ilkokulunda açılan Mağusa Halk Kütüphanesi’ne taşınmış, anladığımız kadarıyla oradan Buğday Camisi’ne götürülmüş, oradan Lefkoşa’da Atatürk Kültür Merkezi’ndeki Milli Kütüphane ile DAÜ arasında pay edilmiş, daha sonra da Milli Arşiv’e gönderilmişti... Bir başka söylentiye göre ise, Lefkoşa’daki Belediyeler Birliği’nin ambar olarak kullandığı bir yere yığılmıştı bazı kitaplar...
KİTAPLARI YAKILMAKTAN KURTARAN KADIN...
1974’ten hemen sonra kitapların parti parti bir arsaya atılarak yakılmakta olduğunu gören bir kadın arkadaşımız koşup Mağusa’da yetkilileri aramış ve kitap yakmaktan vazgeçilmesini talep etmişti... “Yazıktır, yakmayın” demişti... Böylece kitapların yakılmasını bir noktada durdurmayı başarmıştı – sonra belediyeden veya başka bir yerden kamyonlar gelerek kitapları yükleyip gitmişlerdi... Kütüphanelerin dağıtılması böyle başlamıştı...
ENVANTER HİÇBİR ZAMAN AÇIKLANMADI...
Bu kütüphanelerde hangi kitaplar vardı?
Bunların envanteri mevcut mudur? Eğer bir envanter varsa, bu envanter şeffaf biçimde neden hiçbir zaman toplumumuzun bilgisine getirilmemiştir? Bu kitapların bir bölümünün DAÜ’de, bir bölümünün ise Milli Arşiv’de olduğu söylenmektedir – tam olarak nerededir Maraş’taki özel ve halk kütüphanesinin kitapları? Bu kitapların da, tıpkı bir süre önce Kıbrıslırum ressamlara ait eserlerin iade edilmiş olduğu gibi, sahiplerine iade edilmesini öneriyoruz... Bu güzel bir iyi niyet jesti ve güven arttırıcı bir önlem olarak kolaylıkla gerçekleştirilebilecek bir adımdır... Her ne kadar da şimdiki idarecilerin böylesi bir konuya hiç ilgi göstermeyeceğini biliyor olsak da, biz yine de önerelim... Mitsos Marangoz’a ve Maraş Kütüphanesi’ne ait bazı rafların da AKM’nin üst katta bir bölümünde kullanılmakta olduğunu işittik – bu doğru mudur, bilmiyoruz... AKM’de ona ait kitaplar hala var mıdır yoksa tümü de Milli Arşiv’e mi devredilmiştir? Tüm bu soruların yanıtını keşke öğrenebilsek...
UMURE ÖRS’ÜN HATIRLADIKLARI...
Uzun süre AKM’de çalışan kütüphaneci Umure Örs arkadaşımızın bize anlattığına göre, Türkiye’den gelen ve “özel izinle” Maraş’tan getirilen Latince kitapları AKM’de görmek isteyen sözkonusu kadınla birlikte, o dönem Kültür Dairesi Müdür Muavini olarak AKM’den de sorumlu olan rahmetlik Ertan Akansoy, bu kadının yalnız başına kitapları incelemesine razı olmayarak, yanına Umure Örs’ü de bir odaya koyup üstlerine kapıyı kilitlemiş... Sözkonusu kadın, üç-dört gün süreyle AKM’ye giderek bu Latince kitapları incelemiş ve notlar almış... Umure Örs’ün hatırladığı kadarıyla sene 1994-95 olabilirmiş...
BİR YETKİLİ KALP KRİZİ GEÇİRMİŞ O GÜNLERDE...
Konuştuğumuz bir diğer kişi ise, o dönem yetkili bir şahsın bu kitaplarla ilgili olarak çıkan tartışmalar sonucunda kalp krizi geçirdiğinin söylendiğini de hatırlıyor...
Türkiye’den gelerek Maraş’ın ve Marangoz’un kütüphanelerindeki çok değerli Latince kitapları “incelemek” isteyen kadın, Mağusa’ya da giderek orada da “araştırma” yapmış...
Maraş’ın ve Marangoz’un “kayıp” kütüphaneleri hakkında araştırmacı yazar Ulus Irkad arkadaşımızdan o günlerden neler hatırladığını yazıya dökmesini istedik... O da bizi kırmayarak, Maraş’ın “kayıp” kütüphaneleriyle ilgili olarak bir yazı kaleme aldı... Ulus Irkad, bu yazısında şöyle yazdı:
“THEOFİLOS MUAKKAB’IN, MARANGOZ’UN VE MARAŞ’IN KİTAPLARI...
Ulus Irkad
1975 yılında Güney Kıbrıs’tan Ağustos ayında başlayan göçlerle Maraş’a yerleştirilmeye başlayan Baflı veya Güneyli göçmenler, Aşağı Maraş’a yerleşirken dikkat etmiştim; evlerinde bulunan çoğu değerli kitabı sırf temizlik olsun diye sokaklara yığın yığın atıyorlardı. İşin ilginci Maraş’ta, her evde muhakkak bir kütüphane vardı ve herkes muhakkak kitap okuyordu. Bu evlerden atılan kitaplardan da belliydi. Bizim ise kitaplara gösterdiğimiz saygısızlıktan bu evlerde oturan insanlardan daha da az kültürde olduğumuzdu (Bunlar Kıbrıslıtürkler’in yerleştiği bölgelerde gördüklerimdi. Bir de diğer bölgeleri düşünün, durumlar ne kadar içler acısıydı). Bir anda kaldığımız sokakta bile insanlar binlerce kitabı dışarıya atmışlardı. Bu kitapları incelediğinizde çoğunluğunun Rumca, İngilizce ve Arapça hatta Rusça olduğu görülmekteydi. Belliydi ki işadamı, memur, öğretmen veya tüccar oldukları belli olan bu evlerde oturan insanlar, bu dillere de vakıftı. Fakat toplumumuzda okuma alışkanlığı olmadığı için bu kitaplar sokakları boylamıştı ve elbette kısa bir süre sonra buldozerler bu yığın yığın kitapları kamyonlara doldurup doldurup çöp yığınlarına göndermekteydi.
Ambarlar da Kitaplarla doluydu
Gene Lefkoşa yakınlarındaki Maliye ambarlarının bulunduğu bazı yerlerde kitapların yığın yığın bulunduğu, bunların da çoğunun ısınmak için odun sobalarına veya çöplere gitme kaderini paylaştıklarını da duymaktaydık. Oysa okuyan ve bilen insanlar bu kitapların çok değerli olduklarını da anlamaktaydılar. Bu kitapların çoğu bizlere Kıbrıs’ın geçmiş tarihini, Kıbrıs’ta neler yaşandığını veya en az dört yüz-beş yüz yıl önce veya daha fazlası Kıbrıs ve Anadolu’da neler yaşandığını da anlatmaktaydılar.
Mağusa-Maraş Kütüphanesi
Mağusa Maraş Kütüphanesi ve de Theofilos Muakkap adlı İngiliz Kraliçesi’nden özel görevli Süryani asıllı rehberle, Marangoz adlı Kıbrıslırum turizmcinin kütüphanesi de öyleydi. Muakkap İngiliz Hükümeti tarafından görevlendirilmiş ve Mağusa tarihi eserlerini (evler dahil), imar planı ve inşaatların tarihi önemine göre yapılıp yapılmayacağını kontrol eden özel bir rehberken, Marangoz da Kıbrıs’ta Trodoslarda ve Maraş’ta en az yüzyıl önce turistik tesisler yapıp Kıbrıs’a turistler çekerken, aynı zamanda pek Kıbrıslılarda görülmeyen okuma alışkanlığını da taşıdığı bir zevkle, Kıbrıs hakkında gerek Anadolu’da ve gerekse Avrupa’da yüzlerce yıl önce basılan kitapları da bulup kitap kolleksiyonlarına eklemekte ve kütüphanesini de zenginleştirmekteydi. Bir Süryani asıllı Kıbrıslı olan Mukkap’ın da büyük bir kütüphanesi olduğu söylenmekteydi. Ne yazık ki bu kütüphaneler 1974 yılındaki savaşla zarar göreceklerdi.
Baf Kütüphanesinden sonra Kütüphane Maceram Mağusa’da Devam etti
Ben de, kitap okuma alışkanlığım olduğundan, Baf’tan gelince, Mağusa Kütüphanesi’nin sorumlusu Mehmet Özandaç abiyi, ta Baf’tan tanıdığımdan dolayı bu kütüphaneye üye olmuş ve Maraş’tan getirilen bu kitapları alıp okumak için can havliyle bu değerli kitapların içinde bulmuştum kendimi. Baf Kütüphanesi’ne 1970 veya 1971 yılında Mehmet Özandaç abi tarafından üye olmuştum. Kadere bakın onu Mağusa’da da Kütüphane sorumlusu bulmuştum. Mehmet abi bu kitapları Kütüphane içinde bile vermezdi çünkü Maraş Kütüphanesi’nin bu kitap kolleksiyonları Birleşmiş Milletler yetkilileri tarafından ta 1980’li yıllara kadar kontrol edilmekteydi ve başının belaya girmesinden korkmaktaydı. Duyduğuma göre gene tanınmış bazı şahsiyetler de özel izin ve torpillerle bu kütüphaneden kitaplar alırlar ama geriye vermedikleri de oluyormuş. Bana Mehmet abiden değil ama dışarından bu söylenilenleri duymuştum. Bu eski kitapların içinde Muakkap ve Marangoz’un da kitap kolleksiyonları vardı. Genelde Muakkap’ınkiler bayağı dağınıktı ve arada başka raflardan da çıkardı ama Marangoz’un kolleksiyonları daha düzenliydi ve birlikte kütüphane dolap ve raflarıyla oraya taşındıkları için birarada ve cam bölmeler içinde bulunmaktaydılar. Hem Muakkap’ın hem de Marangoz’a ait kitapların ön kapağından sonraki boş sayfada imza veya isimleri bulunurdu. Bazı zamanlar bu kolleksiyonlardan izinle Mehmet abiden kitap alır orada okur ve tekrar geri verirdim. Aslında kalan kitaplardan mesela “Saray” adlı 1796 yılında, İzmir’de İngilizce olarak basılan bir roman okumuştum. Fakir bir Rum genci ile gene saraydan güzel bir Osmanlı Hanımının aşkını anlatıyordu bu kitap. İngilizcesi basit yazıldığı için bu romanı okuduktan sonra bayağı zevk de almıştım. Gene 1400’lü yıllarda Kıbrıs’ta görev yapmış Lüzinyan ve Venedik papazlarının Kıbrıs hakkında anılarını içeren kitaplar da bulunurdu. Latince yazılmışlardı ve herkes bunları anlayamazdı. Bunların içinde ne yazıldığı merak ediliyorsaydı muhakkak özel Latice bilenlere çevirisi yapılmalıydı. Gene meşhur Rum hukukçu Stephen Xydis’in “Conflict and Conciliation” adlı 1970’li yıllarda ilk basımı yapılan kitabı da (hatırladığıma göre 600 sayfadan da fazlaydı) burada okumuştum. Kitap 1954 yılında Kıbrıslırum Lider Makarios’un BM’ye başvurusu sırasında BM-New York’ta yapılan tartışmalardan bahsetmekteydi. Burada Hint Temsilcisi ve Hindistan Savunma Bakanı Krişna Menon’un self determinasyon hakkında yaptığı tartışma ve konuşmaları da okumuştum.Bugünlere bile ışık tutacak politik bilgilerle doluydu bu kitap.
Yitip Giden Birçok Kitap ve Bilgi
Maraş Kütüphanesi içinde zamanında Sovyet Rusya Lideri Lenin’in resmen kurulmadan önce kurulacak Kıbrıs Komünist Partisi’nin öncülerine gönderdiği mektuplar, Kıbrıs Demiryolu tarihine ait arşivler ve CMC madenlerindeki grev, çalışma şartları ve daha birçok incelenecek veya araştırılacak arşivler de araştırmacıların özel ilgisini beklemekteydi. Ne yazık ki kısıtlı olanaklarla içinde her gün benim olduğum ama bana verilmesi bile yasak olan veya alıp da araştırma yapmama izin verilmeyen tonlarca arşiv ve bilgi orada durmaktaydı. Bu arada bugün araştırmalarda temel eser olarak bilinen, George Hill’in dört temel Kıbrıs Tarihi eserleri, Sir Harry Luke ve diğer yazarlara ait binlerce eser de bu kütüphaneler ve kolleksiyonların içinde bekletilmekteydi. Bugün araştırılsa belki de tezler ve sentezler yaratacak
Kıbrıs’ı huzura ve çözüme kavuşturacak belgeler bulunmaktaydı bu kütüphanenin içinde.
Mağusa Kütüphanesi İçindeki Kitap Yolculuğum Nasıl Sona Erdi?
Benim Mağusa Kütüphanesi içindeki kitap yolculuğum 1990’lı yıllara kadar devam etmişti. İşte o günlerde bir gün ansızın Türkiye’den gelen 60’lı-70’li yaşlarda adının baş harfleri M.K. olan Profesör bir hanımın bu Maraş Kütüphanesi’ne özel ilgi duymasına şahit oldum. Onunla konuşmamda bana bizzat kendisi Maraş Kütüphanesi’nde bulunan bu kitapları Rahmetli Cumhurbaşkanı Özal’dan getirdiği özel bir mektupla direk Türkiye’ye götüreceğini söylemişti. Dikkat ettiğim kadın, bu kitapların tarihsel önemleri ve antika değerleri ile ilgiliydi daha fazla. Kadın her bir kitabın milyorlarca dolar veya sterlin olarak bir sarraf gibi değerlerini de bilmekteydi. Bu kitapların İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler ve hava bombalamalarında Avrupa’da ortadan kaldırıldığını, bunların eşinin dünyada da olmadığını birkaç defa tekrarladı bana. Bu hanımın yanında da kırklı yaşlarda genç denebilecek, sanırım akademisyen başka bir kadın bulunmaktaydı. Belli ki ona yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu arada Eğitim Bakanlığı’nda bu kitap alma konusunda epeyce tartışmaların meydana geldiği ve bir eski müsteşarın kalp krizi geçirdiği dedikoduları da yayılmaya başlamıştı halk arasında. Kadının gelişinden çok kısa bir süre sonra kütüphanenin cami olması çalışmalarına girişildi. Kütüphanedeki kitaplar taşınacak, kütüphane de cami olacaktı. Bana göre bu hedef şaşırtıcı bir olaydı ve esas odaklanması gereken konunun kitaplar olduğunu bu olaylardan sonra yazdığım birçok makalede değindim. Bu konularda Yeni Düzen, Ortam ve Halkın Sesi Gazeteleri’nde (Eşref Çetinel de yazılarında bu konuya değinmişti) makaleler yazmıştım. Arkasından kitapların çeşitli üniversitelere dağıtıldığı, bir kısmının Milli Arşiv’e verildiğini duydum. Bu konuda daha sonraları ne olduğunu bilmiyorum. Kütüphanenin dağıtılması konusunda daha fazla halkın tepkisini merak ettim ama bir ses çıkmadı. Rahmetli Kutlu Adalı da yazıları ile yanımda olmuştu. Neşe Yaşın arkadaşımızın hassasiyetini, Eşref Çetinel’in büyük ilgi duyuşunu ve de gene Mağusa’dan Rahmetli Suna Atun ve Ata Atunlar’ın ilgisini de unutamam. Bugün gerek dünyada ve gerekse Güney’de bu kitap kolleksiyonları hakkında büyük bir ilginin olduğunu ve bu kitap kolleksiyonlarının niye ayakta kalmadığı konusunda tartışmalar oluyor ve konu hakkında bana bilgiler gelmektedir. Bu konuda bildiklerim yukarıda yazdığım gibidir. İnşallah o Latince yazılmış tarihi kitaplar dahil diğer kitaplar da hala daha Kuzey Kıbrıs’ta korunmaktadır. İnşallah gene bu kitaplar aynen ikonlar gibi günün birinde antikacılarda satılığa çıkmaz ve rezil olmayız…”
DEVAM EDECEK