*** Okurlarımız bildiklerini paylaşmaya devam ediyor…
2008 yılında Avraam Sofokli’nin olası gömü yerlerini göstermek üzere Kayıplar Komitesi yetkilileriyle Mağusa’nın Sakarya bölgesine gitmiştik. Sözü edilen bir evin tabanı Kayıplar Komitesi tarafından kazılacak ancak herhangi bir kalıntı bulunamayacaktı… Bildiğim kadarıyla o gün göstermiş olduğumuz diğer olası gömü yerleri henüz kazılmış değil…
Londralı okurum “……’nın garajına gömüldüydü Avraam Sofokli” diye anlatıyor bana…
“Aslında biz bu garajı Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik ancak sanırım henüz burada kazı yapılmadı” diyorum Londralı okuruma.
“Kayıplar Komitesi’nin Sakarya’da tabanını kazdıkları evde öldürülmüştü Avraam Sofokli” diyor, “burası mücahitlerin mevzisiydi… Ancak daha sonra bu eve çok yakın olan o garaja gömüldüydü” diye anlatıyor.
Okurumun bana soruları da var:
“1974’te Mağusa Türk Gücü futbol kulübüne ait futbol sahasına üç otobüs dolusu Kıbrıslırum esir getirdiydiler… Onlara ne oldu, bilmek isterim çok” diyor…
Prodaras bölgesinde 1964 “kaybı” bazı Kıbrıslıtürkler’in bir lokantanın altına gömüldüğünü ve üstüne de çimento döküldüğü yönünde bir tanıdığından işittiklerini de anlatıyor Londralı okurum… Bu bilginin doğru olup olmadığını da araştırmamız gerekecek.
Bir başka okurum beni arayarak, Pavlides garajında esir olarak tutulan Kıbrıslırumlar’dan 20 tanesinin bir Kıbrıslıtürk tarafından nasıl öldürüldüğünü anlatırken kendisinin de orada bulunduğunu söylüyor. Bu Kıbrıslıtürk’ün adını da veriyor bana…
“Bundan belki 10 yıl kadar önceydi” diyor, “size sözünü ettiğim Kıbrıslıtürk’le birlikte oturuyorduk ve bize başından geçen hikayeleri anlatıyordu… Günün birinde kendisine bir emir verilmiş, Pavlides garajından 20 Kıbrıslırum al ve bunları Ledra Palace’a götür, esir değiş tokuşu olacak diye emir gelmiş kendisine. Ancak bize bu esirleri aldığını fakat onları Ledra Palace’a götürmediğini anlattı. Onları Beşparmak dağlarına götürmüş, çakıl ocaklarının bulunduğu yere ve orada onları öldürmüş… Aralarında ölmemiş olanları da tepelerden aşağı yuvarlamış… Bunu araştırınız lütfen, kendisi hayattadır, adı ……’dır, …….. örgütünün lideridir şimdilerde…” diyor.
Bu okuruma da paylaştığı bu bilgiler için teşekkür ediyorum.
Bir başka okurum bana Samanbahça bölgesiyle ilgili bir not yazıyor.
Samanbahça Lefkoşa’da Evkaf’a ait bir yerdi, bundan belki yüz yıl kadar önce yoksul insanlar için buraya küçücük evler yapılmıştı.
Okuruma göre son restorasyon esnasında, evlerden birisine ait kuyulardan birinde bir “kayıp” şahıstan geride kalanlar bulunmuş, boğazındaki haç da tastamam duruyormuş… Bu kuyu kapatılmış ve üstüne çimento dökülmüş…
Arkeolog arkadaşımız Tuncer Bağışkan’ı arıyorum ve bu evlerin her birinin arka bahçesinde kendi bahçeleri ve tuvalet kuyuları olduğunu öğreniyorum. Bu konuda okurumun ulaştırmış olduğu bilgiyi daha fazla araştırmam gerekecek…
Bir başka okurum ise bana babasının Lapta’da “kayıp” bir Kıbrıslırum’u bir kuyuya gömdüğünü anlatıyor.
“1974’ten sonra Lapta’ya taşındığımız zaman babam ağaçların altında bir Kıbrıslırum askerinin ölü olarak yattığını görmüştü. Onu bulduğu yere gömmüştü. Ancak bir süre sonra bu bahçe başka bir şahsa verilince ve o şahıs bu bahçede bir takım faaliyetlere girişince babam bu yüzeysel mezarın açığa çıkacağını düşünmüş ve kaygılanmış. Bunun üzerine mezarı açarak bu “kayıp”tan geride kalanları toplamış, evimizin az ilerisinde bulunan bir kuyuya gömmüş bu kaybı…”
Okurumun babası artık hayatta değil ancak annesi hayatta. Gidip annesini ziyaret edeceğim, bakalım okurumun sözünü ettiği bu kuyuyu bulabilecek miyiz, okurumun annesi bakalım bu konuda neler anlatacak…
Gelecek birkaç hafta için okurlarım bana epey bir ev ödevi verdi: Tüm bu bilgilerin araştırılması gerekiyor… Okurlarıma bu nedenle teşekkür ediyorum: Bana bu insani konuda çalışıp sesi olmayanların sesi olmamı sağladıkları için teşekkür ediyorum… Okurlarım, öldürülmüş, sesi olmayan Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırumlar’ın sesi oluyorlar… Birlikte elimizden gelen her şeyi yaparak, geride kalanların yaralarını sarmaya çalışıyoruz…