MASUMİYET ARAYIŞI

Neşe Yaşın

Boş sayfayla çok uzun bakıştık bu sabah. Bir Cumartesi rutini bu. Her durumda, gerekirse erken kalkılıp bu köşe yazıları yazılacak. İnsanın kafasını toparlayamadığı düşüncelerin oradan oraya savrulduğu zamanlar var ya, işte öyle bir sabaha uyandım. Sizlerle sohbet ettiğim geçen haftadan bu yana sanki çok uzun bir zaman geçmiş gibi. Neden böyle bilmiyorum. Rutinim dışında çok fazla şey de yapmış sayılmam. Tam tersine kendimi izole ettiğim, önümdeki iki yolculuk için enerji toplama kaygısıyla zorunluluklar dışında kendimi eve kapattığım bir haftaydı bu. Zihinsel yolculuğum için öyle değilmiş besbelli. Bu ruhsal yorgunluk hali hatıralarda dolanıp oraları didikleyen zihnimin marifeti olmalı. Yoğun toplumsal gündemler de etkili olmuştur belki de buna. Bu kadar çok politik yorum programı izlemesem mi diye düşünüyorum.

Politik, toplumsal gündemler gibi düşüncelerimin oradan oraya savrulduğu, nirengi noktamı yitirdiğim bir haftaydı bu. Fiziksel bir durum da vardı bu yorgunluğa katkı koyan; maalesef diş ağrısından mustariptim. Gerçek bir ağrı ama bir metafora dönüştü sonra hayatıma dair. Bunun tek ağrı olmadığını ruhumda da beni huzursuz edip kendini dayatan böyle ağrılar olduğunu, hayatımdaki bazı problemlerin aslında bu ağrıya benzediğini düşündüm. Antibiyotik, ağrı kesici, diş doktoru koltuğu sorunun çözümü için yaşanan uygulamalar. Ruh ağrıları içinse yazmak ve konuşmak etkili belki.

Kamusal alanının dayattığı sahteliklere karşı masumiyeti korumak önemli bir derdim olmuştur hep. Masumiyetin daha naif bir dili olmak zorunda. Naiflik bir küçümsenme nedeni ne yazık ki. Naiflik son derece dişil bir yandan da. En çok da eril ortamlar dışlıyor onu.

Bazen öyle ortamlarda oluyorsun ki yabancı bir dil gibi oluyor senin samimiyetinin dili. Hatta küçük bir intihara bile benziyor. Masumiyetin ve içtenliğin kaybetmenin önceden kabulü haline geliyor. Biraz numara yapsan, oyunu kuralına göre oynasan kazanman içten bile değil oysa. Yapabilirsin elbet. Onlar gibi oynasan darmaduman edersin onları bu zekayla. Ama bunu yapsan onlardan birine dönüşeceksin sen de.

En iyisi çekip gitmek senin dilini anlamayan, masumiyetini zedeleyen yerlerden. Kalsam bir şeylere faydam dokunur, bir şeyleri değiştirebilir miyim diye düşünürsün bazen. Direngen yapılar komplike çıkar ilişkileri, kişilik sorunlarının dehlizleriyle doludur oysa.  Kısacık hayatlarımızda yapabileceklerimizin bir sınırı var.

Masumiyetin sanattan başka bir evi yok. Bunu anlamak gerek. Sanatla özeli kamusala taşıyorsun ve özel alan kamusal alan dikotomisine meydan okuyorsun bir anlamda. Sanatın hayatın her alanına taşınması her alandaki eğitimi içkin olması dünyayı daha güzel bir yer yapabilir belki.

Böylesi yoğun gündemler, sayısız bilgi ve imge, başka hayatlardan fragmanlar arasında sersemlememeyi başaranlara hayranlıkla bakıyorum. Belki de narsis kişilikler bunu başarabilen. Bir odakları var çünkü. Merkezde duruyorlar. Herkesin derdini kendine dert edersen dert denizinde boğulman kaçınılmaz. Fazla empati sağlığa zararlı.

Hayat yeni sürprizleriyle doğuyor her gün. Direngen yapılar var ama ana kuralı değişim dünyanın. Bir yandan son derece kırılgan bedenlerimiz de ruhlarımız da, diğer yandan mucizevi bir şey hayat.

Oturup bir mucize beklemeyeceksin. Mucize senin zihninde ve ellerinde gizlidir çoğu zaman. Büyüyü yaratacak formülü sen bulacaksın. Malzeme orada ama sen yaratacaksın doğru karışımı. İşin kolayına kaçıp kimyasal, zehirli malzemeler katabilirsin başarına ya da dürüst ve organik bir karışıma yönelirsin. Sana kalmış bu.

Kimimiz yorgun büyücüleriz. Bütün mesele bu. Hayat sürekli zorluklar çıkarıyor önümüze. Başkalarını ezip geçsek, hile hurdaya başvursak öyle kolay ki başarı. Nice başarılı insanın ruhunda bir huzur bulamaması kendi yükselişlerinin şaibesini bilmelerinde belki de. Kimse bilmese bile onlar biliyorlar bunu. Hayatın bir şiirsel adaleti var mıdır pek emin değilim bundan. Ruhsal bir huzurdan daha değerlisi yok ama; bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Dünyanın bütün masumiyet arayıcıları, kaybedenler kulübünün değerli empatları, gözlerinizden öperim.