Böyleyiz!
Önce beğenmeyiz ve söyleniriz.
“Değişsin” deriz.
Yenisi önümüze gelir.
Bu kez “keşke değişmese” der, dövünürüz.
Hani “eskisine” razıyız neredeyse...
Velhasıl ne istediğimizi bilmeyiz!
İyice düşünmeden rüzgara kapılır, anlamadan slogan atar, sonra toslarız.
* * *
Yeni “seçim sistemi”nden anladığım şu:
“Eğer başın ağrımasın istiyorsan, sandığa gidecek, bir partiye mühür vuracak ve ayrılacaksın.”
* * *
İyi de herhangi bir partinin seçeceği 50 ismi herkes beğenmek zorunda mı?
* * *
Niye şöyle olmadı?
Ya mühür vurursun, kendi içinde de 25’e kadar tercih yaparsın.
Ya da “karma” yapar, 25’ten az olmamak şartıyla istediğin 50 ismi işaretlersin.
* * *
Eğer böyle olsa, bu kez de herkes “kendi taraflısı” isimlere yönelecekti!
Girne’den tanıdığı 50 ismi işaretleyecekti, Girneli seçmen; Mağusalı Mağusa’dan 50!
Siyasetçi “bölgeci” de seçmen değil mi?
Ve “bölgeciliği” ortadan kaldırmak üzere değiştirilen bir sistem, tam da o zaman bölgeciliğe hizmet edecekti (!)
* * *
Peki şimdi?
Çok karmaşık. İnsanlar “matematik formülü” gibi oy kullanacak.
Oysa seçimler en sade, basit, anlaşılır, yalın bir halde, iradeyi yansıtmayı hedeflemeli.
* * *
Şimdi ne “Tek seçim bölgesi”yiz. Ne de çok.
Tam da “KKTC” gibiyiz!
* * *
Önerim ne mi?
Tek liste...
İsteyen “mühür” vursun ve sıralasın kendi içinde. İsteyen de 50 ismi canının çektiği gibi “karma” seçsin. Ve oylar ayrılırken, her ilçe, nüfusuna göre vekil göndersin Meclis’e.
* * *
Yeni seçim sistemi onaylandığına göre... Oy verme işleminin yapılacağı paravanlara “Nasıl Oy Verilecek” diye güzel güzel grafikler hazırlanmalı!
* * *
Her işi “yokuşa sürmek”te ne de ustayız.