Bir bayramı daha yedik!
Ama ne bayram!
Mesela “Güneş kremi çok pahalı” tartışması yaşandı bu bayram!
“Sürmeyin abi!”...
Kimyasaaaaal!
Sürme çocuğuna, sürme kendine!
Eskiden güneş kremleri mi vardı?
-*-*-
Bir de “koronavirüs vakaları çok arttı” ama ne artışı ne de “takın” denilen maskeleri takan kaldı!
-*-*-
Bir bayramı daha yedik!
Sri Lanka’da benzini, elektriği bulamayan halk, cumhurbaşkanlığı sarayını bastı.
En çok ne hoşuma gitti biliyor musunuz?
“İsyancı ahali, başkanın havuzunda serinledi, yatağında dinlendi” haberi!
Bayıldım bu habere!
-*-*-
Kenya da karıştı!
Enflasyon ve kur krizi olan ülkede ahali sokağa döküldü!
-*-*-
Yok canım, Türkiye’de ve KKTC’de benzer bir kriz mi var?
Aslında bakarsanız, Türkiye’deki ve doğal olarak “çöplüğü” KKTC’de kur ve enflasyon krizi, Kenya’dan çok kötü ama neyse!
-*-*-
Bizde “güneş kremi çok pahalı, Karpaz’da oteller de çok pahalı ama dolu, Hadise Girne’de konser verdi, acaba ne giydi? Sesi mi yoksa seksiliği mi daha öne çıktı?”
-*-*-
Hayat devam ediyor tabii ki...
Ve bir bayramı daha yedik...
Üç gün yazı yazmadım...
Belki de hayatımda bir ilkti, “yazmadan yaşamayı beğendim” dersem yalan olur...
“Ot” gibi olmak!
-*-*-
Mesela, üç gün yazmayınca Ersin Tatar’ın değerli eşi ile birlikte çektirdiği ve sosyal medyaya servis ettiği “beyaz t – shirt”lü fotoğrafına yorum yapamadım...
Yani sosyal medyadan da yapılabilirdi ama beklettim...
Fırsat şimdi...
Yenidüzen’de bayramın tatili bitti!
-*-*-
Efendim, bir siyasi, giyeceği elbiseye, saç stiline, gözlüğüne, taşıyacağı evrak çantasına, ayakkabısına, şapkasına, hatta kullanacağı havlusuna çok dikkat etmeli...
Çünkü bu saydıklarımın ve daha nicelerinin “mesaj içerme” ya da “mesaj verme” pozisyonları söz konusu...
-*-*-
Mesela Tatar’ın, o romantik poz çekilirken giydiği beyaz t-shirt bence “ciddi siyasi mesaj” içermekteydi.
Çünkü t-shirt üzerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafı vardı...
-*-*-
Elbette, “kaptı valizden bir t- shirt, çekti sırtına” da olabilir ama bence kesinlikle dikkat etmeliydi...
Çünkü ayıptır söylemesi, “Mustafa Kemal”li bir t- shirt en çok Tayyip Erdoğan’ı kızdırır...
Fuat Oktay’ı da ve Ak Parti’yi de...
-*-*-
Haliyle acaba diyorum, o “t- shirt” bir tepki maksadıyla mı giyildi?
“Siz beni gözden çıkardınız, neredeyse 110 gündür Türkiye’ye gidemiyorum, ben de sizin rakiplerinizin safına geçtim” mi demek istiyor?
Ya da, çeşitli anketleri inceleyen danışman arkadaşlar, “Sayın Tatar, Erdoğan kesin kaybedecek, her Cuma namaza gitmek yerine, haydi Mustafa Kemal’ci olalım” tavsiyesinde mi bulundu?
-*-*-
Haaa bu arada elektrikte akaryakıt ihalesi meselesi galiba kapandı.
Bundan böyle, hısım, akraba, yandaş, partili, TC’den dostlar aracılığı ile “2 birim fiyata satılan akaryakıt, KKTC ahalisi karanlıkta kalmasın diye, 3 birim fiyatla alınacak”...
-*-*-
Maliye Bakanı Hac görevini tamamladı!
Her halde, şu anda ülkemizdedir; yarına nasıl uyanacağız bilemem!
Üstel mi gidecek, Atun mu gidecek yoksa ikisi de yerinde kalıp, geçmiş kavga da bundan öncekiler gibi unutulacak mı?
İzlemedeyiz!
-*-*-
Evet, bir bayramı daha yedik...
Bayram yapabilene tabii ki...
Güneş kremi 380 TL!
Sürme, sürünme kardeşim!
Gölgede kal!
Yanma!
Eskiden güneş kremi mi vardı?
Zeytinyağı kullan, ne bileyim saçına kola sür!
Kaldı ki onlar daha pahalı ya neyse!
-*-*-
Bir de bu “herkes için olmayan” bayramda ne fark ettim biliyor musunuz?
Plajlara gidip de para ödemek ya da ödeyememek gibi bir duruma düşmemek adına, ahali, nerede bir yaklaşabileceği sahil bulduysa değerlendirdi...
Yani, “mecburi tasarruflu denize gitme dönemi” de hayırlısıyla mevcut hükümetimiz döneminde başladı!
Kavazoğlu ve Dr. İhsan Ali...
Askerdeyken, taaa 1990’da bir depo temizliği sırasında bulduğum “Derviş Ali Kavazoğlu” ile ilgili “vur emri” belgesinden bahsettiğim yazı çok ilgi çekmiş...
Aslında o yazıda, Kavazoğlu’nun vurulması olayını öne çıkarmak gibi bir maksadım yoktu.
Çünkü o cinayetin haber değeri yok!
Bilgiler yeni değil ki!
Herkes biliyor, çok iyi biliniyor!
-*-*-
Evet, içerisinde “... toprağa yerleştirilme” gibi ifadeler ve bilinen anlamlar içeren “kelimeler” yer alan bir belgeydi...
O zaman akıllı telefon olsaydı, “20’li yaşlarımın başındayken” zerre kadar değerli olabileceğini düşünmediğim belgeyi görüntüleyebilirdim ama olmadı...
-*-*-
Dedim ya, “o belgeyi bir abime ilettim”...
Bir başka “belge” daha görmüştüm...
Belki “bir rapor”du...
Veya “evet bir rapordu”...
-*-*-
Ve hatırladığım kadarıyla “Dr. İhsan Ali” ile ilgiliydi...
Aklımda kalan da şu; Dr. İhsan Ali de tıpkı Kavazoğlu gibi “ortadan kaldırılmak isteniyor”...
Baflı bir büyüğümüzdü Dr. İhsan Ali...
Ve Baflılar O’nu çok seviyordu...
Haliyle Baflı bir tetikçi bulmak yerine, “daha uzaklardan bir tetikçi” aranmıştı...
Rapor ise “geri bildirim”le alakalıydı ve diyordu ki; “... İlgili kişi (Dr. İhsan Ali) Rum polisler tarafından korunuyor... Hatta muayene sırasında bile silahlı bir polis orada hazır bulunuyor...”
-*-*-
Ve herkesin bildiğini bir kez daha yazmak gibi olacak ama;
1 - Evet, o dönemde, o günlerde, Kavazoğlu ve Dr. İhsan Ali gibi “Kıbrıslıların savaşmasına, ülkenin bölünmesine karşı çıkan önderler”, kesinlikle “ayrılıkçı Türk liderliğinin veya teşkilatının mutlak hedefiydi... Her türlü dedikodu ile de karalanmaktaydılar...”
2 - Ve her ikisi de “Kıbrıs Cumhuriyeti” polislerinin çok yakın korumasındaydı...
Kavazoğlu ve yanındaki arkadaşı Kostas Mişauli vurulduktan üç – beş saniye sonra, olay yerine ilk olarak Rum polislerin geldiği biliniyor mesela... Onlar korumaydı ama vurulma olayı “çok ani” olduğundan, yetişememişlerdi...
Yorum yapmaya gerek yok ki! Finlandiya Başbakanı Sanna Marin, ülkesinde geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen rock festivaline katıldı...