KKTC Meclisi’nde Ziya Öztürkler’in başkanlığa seçildiği iddia edilen 14’üncü turda “çifte mühürlü” ya da “üç mühürlü” üç oy pusulasının “kabul edilmesi” kesinlikle siyasi darbedir…
-*-*-
Ama bunun da ötesinde ahlaksızlıktır, şımarıklıktır, devlet düşmanlığıdır, halk düşmanlığıdır…
-*-*-
Peki, “Anavatan Türkiye”, bu kirin neresindedir?
-*-*-
Bütün bu kirli işlere, hukukun kesinlikle reddettiği bu hukusuzluğa rağmen, TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve TBMM Başkanı’nın Ziya Öztürkler’i “tebrik etmesi” bence çok önemlidir…
Bu iki kutlama mesajını verdiği mesaj açıktır…
Açık olduğu kadar acıdır!
Ve acı olduğu kadar da anlamlıdır!
-*-*-
Neden anlamlıdır?
Çünkü Öztürkler’in tebrik edilmesi demek; “hukuksuzluğun onayı” demektir…
Hukuksuzluğun onayı demek, ağırınıza gitmesin ama “kirin içinde bizim de pasımız olsun”dan başka bir şey değildir!
-*-*-
Cumhurbaşkanı’nı Türkiye seçtirdi!
Kıbrıs Türk tarafı hiç olmadığı kadar dış Dünya’dan koptu!
Başbakan’ı Türkiye atadı, KKTC, hiç olmadığı kadar “karanlık” bir devlet haline geldi!
Hangi açıdan bakarsanız bakın, karanlık!
Ve şimdi, hukuk dışı meclis başkanlığı seçiminin sonucu kutlanıyor!
-*-*-
Bir de “sömürge” veya daha da ileri gidelim “açık işgalci hukuk tanımazlık var” dediğimde, kızmıyorlar mı?
Kızıyorlar!
-*-*-
Gülüyorum!
Ama acınacak halimizedir bu gülüşüm, komik oluşuna değil!
Siyaseti belirleyen çıkarlardır!
Kimisine göre terörist, kimisine göre gerilla!
Kimisine göre hain, kimisine göre kahraman!
-*-*-
Zamana, mekana, ideolojiye ve kültüre göre, bu kavramlar veya sıfatlar değişiklik gösteriyor!
-*-*-
Bir dönem, bir grubun “kahraman” Kabul ettiği kişi; aynı grubun çıkarları değiştiği zaman “terörist” olabiliyor…
Veya bir halkın kahramanı, başka bir halk için “terörist” diye nitelenebiliyor!
-*-*-
Bazı örnekler vermek istiyorum…
Mesela EOKA’nın ilk elemanları, dönemin İngiliz yönetimine göre “terörist”ti!
Ama Kıbrıs Rum halkına göre hepsi birer “kahraman”dı!
-*-*-
Mesela Che Guevara…
Sol ideolojinin tartışmasız ikonudur…
Sağ ideolojilerin ise “katil terörist” dediği biridir…
-*-*-
Mesela Fetullah Gülen!
TC’nin Lefkoşa’daki büyükelçilerinden dört geriye gidiniz; yani şu andaki büyükelçiden öncekinden, öncekinden, önceki büyükelçi; devleti adına burada bazı işler yapmıştır mutlaka…
Ve bu işlerinden biri, daha sonra “terör örgütü” olarak adlandırılacak FETÖ’ye çok yakın örgüt kurmaktı!
-*-*-
O örgütün üyeleri, bir dönem bu ülkede ciddi itibar sahibiydi; sonra sinerek yaşamaya mahkum edilen insanlar oldular…
-*-*-
Çok değil, 15 yıl kadar önce Fetullah Gülen’e “hocaefendi”, Abdullah Öcalan’a “bebek katili hain terörist” diyenler; şu anda yaşamını yitiren Gülen’e “lanet” yağdırıp, Öcalan’ı “gel bize konuş” diye TBMM’ye davet ediyorlar!
-*-*-
Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti mi dediniz?
Ne alakası mı var?
Çok alakası var!
Türkiye’nin veya başka bir devletin “siyaseti” yoktur!
O siyaseti belirleyen “çıkarları” vardır!
-*-*-
Elbette çıkarlara göre siyaset belirlenmesi “etik” değildir…
Ama etik olmasa da “gayet doğal”dır!
Ve bu noktada asıl önemli olan, demokrasidir…
Demokrasi, dün başka, bugün başka konuşanların, dün de bugün de aynı şeyleri konuşanları hep hain – düşman ilan edip, koltuklarını koruması olmamalıdır!
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Haaa bu arada, “Türkiye’nin Kıbrıs siyaseti değişmez” diyenlere de bu yazı “kapak” olsun istiyorum!
CTP’ye sahipi çıkmak…
Mevcut ahlaksız siyasi ortamda, Anayasa ve yasa tanımayan; ihale kovalamacılığı dışında iş de yapmayan koalisyon hükümeti ortadayken; CTP’nin meclisten çekilmesini savunmak doğru değildir…
-*-*-
Haaa işin temeline kadar gideceksek, mevcut statükoda bir adet meclis ya da hükümetin olması da göstermelik olmaktan başka bir şey değildir…
Sonuçta burada her şeyi Türkiye yönetmektedir…
-*-*-
Ama bir meclisimiz varsa, bir hükümetimiz de varsa; o mecliste bir de güçlü muhalefetin varlığı, akmazsa damlar bir durumdur!
-*-*-
Yok hayır, CTP meclisten ayrılsın!
Tamam ayrılsın da, ayrıldığında ne olacak?
-*-*-
“CTP’nin de UBP’den farkı yok, CTP öyle, Tufan Erhürman böyle” diye eleştirenlere de bir diyeceğim, dediğim yoktur…
Elbette diyecekler!
-*-*-
Ama ricamdır; bu arkadaşların bir kısmı, tıpkı geçmişte benim de olduğum gibi, tıpkı Londra’daki aşırı milliyetçiler gibi hariçten gazel okumakta ve bu ülkede yaşamamaktadır!
-*-*-
Bir kısmı da, “haydi gelin bugün o sahte meclis önünde eylem yapalım” deseniz, mutlaka çok acil işi olacaktır!
-*-*-
Bu günlerde, bu ülkeyi seven ve bu ülkenin geleceği ile ilgili endişesi olan herkesin, ama bila istisna herkesin sahip çıkması gereken tek adres ya da en önemli adres, CTP’dir!
-*-*-
Çok basit bir gerçek söz konusudur; o da şudur:
“CTP yoksa; UBP, DP ve YDP vardır”…