“Meclis’i terk etmiyoruz”

Cenk Mutluyakalı

Kıbrıslı Türklerinin iradesinin yansıdığı tek bir Meclis var.

Müdahale edilse de…
Talimatla yönetilse de…
Hukuk tanımazlık alışkanlık haline gelse de…
Tek bir Meclis...

***
Cumhuriyetçi Türk Partisi siyasi bir tavır aldı.
"Meclis'i terk etmiyoruz."


Bunu anlamak gerekiyor.
Çünkü “Ulusal” ortaklığın zorladığı CTP’nin Meclis’i terk etmesidir.

"Meclis bize kalsın, başkanlık sistemini düşünelim, seçimde ikamet şartını ortadan kaldıralım, muhalefeti mali olarak çökertelim, istediğimiz yasayı da yapalım” diyorlar.

Hatta gerekirse “boş koltukları” da istedikleri gibi dolduracakları ara bir seçimi hayal ediyorlar muhtemelen…

Bu "derin oyun"u görmeyen ve "Çekiliniz Meclis'ten" diyen çözümcüler de var.
Katılmıyorum.

“Her istediklerini zaten yapıyorlar” diyeceksiniz.
Her defasında bir dirençle karşılaşıyor ve rezil oluyorlar.
O direnç olmasa Meclis’i mercek altına alamayacağız, görünür olamayacak bu çürüme…

Meclis’ten çekilmesi gereken Ulusal Birlik Partisi – Yeniden Doğuş – Demokrat Parti vekilleridir.
CTP değil.
Bu ülkeyi yaşatılan utanç sonucu kirlenen onların elleridir.

***
Meclis’in “yetkili” üç hukuk uzmanı var.
Üçü de başkanlık seçimine yansıyan üç pusula için “geçersiz” diyor.
Hem de yazılı görüşle…

Buna rağmen Resmi Gazete basılıyor ve “Meclis Başkanı” ilan ediliyor.

Anayasa’nın birini maddesi “demokrasi, sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyet”ten söz ediyor.

Demokrasiyi nasıl katlettiklerini biliyorsunuz.
“Beyaz Ev”de…
“Villa Fırtına”da…
Kurultay’da…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde…

Sosyal adalet zaten yandaşlığa kurban edilmiş…
Laiklik derseniz “müftü” her yerde…
Külliye inşa ediliyor, deniz ötesi emirle…

Hukukun üstünlüğü de böylesine bir pespayelikle görmezden geliniyor şimdi…
 

“Bu oylar geçerli değil” diyor Meclis’in yetkili hukukçuları…
Dinlemiyorlar!
Anayasa’yı daha ilk maddeden çiğniyor ama ayrı devletten söz ediyorlar.

“Bu bir darbedir” dedi ya Tufan hoca…
Bence bu bir sahtekarlıktır.
Hokkabazlıktır bu…
Hilekarlıktır!

***
Şimdi ne olacak?

Kıbrıslı Türklerin iradesinin yansıdığı tek Meclis varsa, bu Meclis’e sahip çıkılacak.
“Meclis Başkanı” iddiasındaki yalana sırt dönülecek, Meclis’e değil…
Bu hilekarlık her Meclis oturumunda hem Kıbrıs’a hem dünyaya deşifre edilecek.

Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin 19 milletvekilleri ve bağımsız iki vekil böylesi bir sorumluluğu üstlenecek. Kim bilir belki kurmaca hükümet partilerinden de bu mücadeleye katılacak yürekli isimler çıkar. Hukukun üstünlüğüne inanan, toplum iradesine saygılı, bu utancı kabullenmeyen… Pek umudum olmasa da bir ihtimal, belki…

7’den 70’e halkı Meclis’e çağırmaktır görev…
Toplayabilmek oraya…
Demokrasi mücadelesini büyütebilmektir mesele…
Meclis’i terk etmek değil...
“Buradayız ve meydanı size bırakmıyoruz” diyebilmek…



Basına kapalı ‘devir-teslim’

Utandılar!
Bunun için ihtiyatlı da olsa umutlanabiliriz.
“Utanç” duygusu tümüyle yitirilmedi henüz…

Meclis başkanlığı için “devir-teslim” töreni düzenlendi ya…
Basına kapalı yapıldı.
Gazeteciler salona alınmadı.
Kabahatlerini biliyorlar, öyle anlaşılıyor.
“Sahte Devlet” iddiasını haklı çıkaracak bir adım daha atıldı çünkü…
Oylar “geçersiz” de kabul edilse…

“Başkanlık” ilan edildi.
Aziz Nesin’in kara mizahında dahi yoktur böylesi…

23’ün 25’ten büyük olduğunu söyleyen başkan görevi devretti… Bir kareye üç işareti öptü, alnına koydu, görevi aldı, öteki...
Gizli gizli!

Bir ömür “hileyle kendini Meclis Başkanı ilan etti” diye hatırlanacak genç vekil bir buket çiçeğin ardına gizledi utancını böylece…


 

Caniliğimizi tanıyorlar

Kontrolsüz nüfusun, denetimsizliğin ve insanlıktan giderek uzaklaşan yozlaşmanın sonucunu da gördük.
Dibi gördük aslında…

İki öğrenciye yakarak öldürmek istediler.
Biri öldü.
Biri tedavi altında...

"Öğrenci"yi ya bela ya da para gören bir anlayış işi kundaklamaya kadar götürdü.
Gözü döndü insanlığın buralarda…
Ev sahibi ile öğrencilerin yaşadığı ihtilaf konuşuluyor şimdi...

Sonuç üç tutuklu, bir ölü, bir yaralı...

Alın size "Yükseköğrenim" gerçeği...
Sahte diploma skandalı ne kalır bunun yanında...

Vahşet diyorum.
"KKTC" böyle bir yer oldu.
Kimse de bu utancı üstlenmedi.

"Tanınma" mı istiyorsunuz?
Tanıyorlar!
Rezilliğimizi, caniliğimizi, pisliğimizi...