Feminist Atölye (FEMA)
Tenkide Mormirat
Medya kimilerine göre yasama-yürütme-yargıdan sonra, sosyal devletlerde dördüncü kuvvet. Ama zaman zaman birincil kuvvetleri bile yerinden edebilecek güçte sanki. Bu dördüncü kuvvet yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda kapitalist sistemin ve ataerkinin kol kola girerek çok iyi şekilde idare edebildiği bir pazarlama aracı. Medya patronları gün geçtikçe güçleniyor ve uyguladıkları politikalarla toplumu etkili bir şekilde yönlendirmeye devam ediyor. Medya kuruluşlarının görevi etik kurallar çerçevesinde insanları bilinçlendiren, tarafsız ve doğru bilgiler vermek olduğu halde genellikle patronların yönlendirmesiyle bu yolu tercih etmiyorlar, edemiyorlar. Ne yapıyor bu medya patronları? İnsanların zaaflarını kullanıyorlar, toplumu körleştiriyorlar. Manipülasyon yaparak, trajedileri istismar ederek ve de en kötüsü, bütün bu yaptıklarını normalmiş gibi topluma vererek istismar ve sömürüyü ‘normalleştirme’ politikaları yürütüyorlar.
Medya bunu yaparken cinsiyet üzerinden kadını aşağılama politikasını da ayrıca uygular ve kadın bedenini bu amaçlar uğruna kullanmaktan çekinmez. Toplumsal cinsiyet ve medya arasındaki önemli ilişki genellikle toplum tarafından çok önemsenmeyen, tartışılmayan ama bir yandan da bireyin sosyalleşme süreci içerisinde büyük önem taşıyan bir unsur hâlbuki.
Medyanın çizdiği kadın portresi içinde hiç şüphesiz ki ince bir bel, pürüzsüz bir ten, canlı saçlar ve çarpıcı bir gülümseme var. Medya bu kurguladığı kadın bedenini sanki normal/sıradan kadın buymuş gibi topluma verir ve ‘ideal beden’ ve/veya ‘ideal kadın’ algısını dayatır. Böylece kadın bedeni metalaştırılır ve bir tüketim nesnesi haline gelir. Mesela neden hiçbir zaman reklamlarda şişman beden imgelerine rastlanmaz?
Oysa yapılan araştırmalara göre medyada yer alan ideal kadın imajı ortalama bir kadının kilosundan %15 daha azıdır. Ayrıca bu dayatılan beden, dolgun kalçalar, uzun bacaklar ve ince bir bel de taşıdığı için gerçekçi olmayan standartları temsil eder. Bu kurgulanmış imajlar elbette ki kadınlar üzerinde önemli bir etkiye sahip. Piyasa-ataerki- medya üçgeninde çizilen bu kadın imajı, birçok kadınını beslenme şekillerini değiştirmelerine veya kendilerini çirkin ve değersiz hissetmelerine neden oluyor.
Örneğin, bir Şampuan reklamında, kadın diyor ki;
“Geçen Pazar anladım ki erkeklerle kızlar farklı şeyler istiyor,
Mesela Can; o rap dinlemek istedi, benim duygusallığım tutmuştu,
Dolgun saçlarıma baktıkça değişti, daha romantik oldu.
…
O Doberman almak istedi, benim aklım Fifideydi,
Dolgun saçlarıma baktıkça değişti, daha anlayışlı oldu.
Dolgun saçlarıma baktıkça değişti Can, canım Can.”
Bu reklam kadını yalnızca saçtan oluşan, saçlarıyla erkekleri çeken ve sanki ‘salla saçını, yap(tır) işini’ demekte; güzellik üzerinden her şeyin yapılabilir olduğunu dayatmakta ve dolayısıyla kadınları ciddi bir şekilde aşağılamakta. Yalnızca kadınları değil aslında, erkekleri de güzel saçlı her kadının ağzına bakan ve dediklerini kayıtsız şartsız yerine getiren saç fetişistleri olarak yansıtmakta.
Bu noktada ise önemli olan, körleşmemek ve meydanın bizi ataerkini normalleştiren girdabına almasını engellemektir. Esas olan kadını ve erkeği yalnızca medyanın bize dayattığı şekilde algılamak değil, etrafımıza bakıp çeşitliliği sevebilmek ve dayatılan toplumsal cinsiyet rollerine karşı durabilmektir.
Sevgili FEMA okuyucuları, kadına karşı şiddeti önlemek konusunda önemli araçlardan biri olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin bir an önce KKTC meclisinden geçmesi için başlattığımız imza kampanyası internetten ve elden topladığımız imzalarla 1700’e ulaştı. Bu haftadan itibaren ilgili sözleşmeyi parça parça yayınlayarak bilginize sunuyoruz. Kampanyamız 25 Kasım’a kadar devam edecek. Kampanyaya katılıp imza vermek isteyenler, aşağıdaki adreslerden kampanyaya katılabilirler:
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi
Bölüm 1 – Amaçlar, tanımlar, eşitlik ve ayrım gözetmeme, genel yükümlülükler
Madde 1 – Sözleşmenin Amaçları
1. Bu Sözleşmenin amaçları şunlardır:
a. Kadınları her türlü şiddetten korumak ve kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak, ortadan kaldırmak;
b. Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve, kadınların güçlendirilmesi yoluyla da dâhil olmak üzere, kadın ve erkek arasındaki somut eşitliği teşvik etmek;
c. Kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddet mağdurlarını korumak ve bu kişilere destek vermek için kapsamlı bir çerçeveyi, politikaları ve tedbirleri tasarlamak;
d. Kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti ortadan kaldırmak amacıyla uluslararası işbirliğini güçlendirmek;
e. Kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddeti ortadan kaldırmak üzere bütünsel bir yaklaşımı benimsemeye yönelik etkili bir işbirliği yapmaları için örgütlere ve kolluk kuvvetlerine destek ve yardım sağlamak.
2. Bu Sözleşme, hükümlerinin Taraf Devletler tarafından etkili bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla özel bir izleme mekanizması kurar.
Madde 2 – Sözleşme’nin kapsamı
1. Bu Sözleşme, ev içi şiddet de dâhil olmak üzere orantısız bir şekilde kadınları etkileyen, kadınlara yönelik her türlü şiddet biçimi için geçerlidir.
2. Taraf Devletler, bu Sözleşme’yi tüm ev içi şiddet mağdurlarına uygulamaya teşvik edilir. Taraf Devletler, bu Sözleşme hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarını özellikle dikkate alır.
3. Bu Sözleşme barış zamanlarında ve silahlı çatışma durumlarında uygulanır.