Meksika’da çetelerin kaçırdığı ve haftalardır kayıp 43 öğrenci, yıllardır biriken halk memnuniyetsizliğini patlama noktasına getirdi. Meksika Devrimci Halk Cephesi Başkanı Florentino Lopez Martinez, halkı, devlet başkanlık sarayını kuşatmaya vardıran süreci, bardağa sığmayan o son damlayı Evrensel’e anlattı:
*** Meksika halkı neden bu kadar öfkeli? Sadece 43 öğrencinin kaybolması yüzünden mi?
43 öğrencinin kaybolması Meksika halkı içinde büyük bir öfkeye neden oldu. Bu birikmiş bir öfkeydi, halk Enrique Peña hükümetinin son iki yılda uygulamış olduğu neoliberal politikalara karşı bir öfke biriktirmişti. Peña hükümeti bugüne kadar 11 yapısal reform hayata geçirdi; bunların arasında eğitim reformu, iş reformu, tarım reformu, telekomünikasyon ve enerji reformu da bulunuyordu. Bunların hepsi başta ABD’li şirketler olmak üzere çok uluslu şirketlerin yararına reformlardı, ülkenin kaynaklarını onlara verdiler. Meksika topraklarının yüzde 30’unu maden şirketlerine verdiler örneğin; bu şirketlerin çoğu Kanada ya da ABD şirketleri. Halk zaten bu süreçten bıkmış durumdaydı ve bardağı taşıran son damla 43 öğrencinin, “normalista”ların kaybolması oldu.
*** Bu deyimi bu süreçte çok duyduk ama “normalista” tam olarak ne anlama geliyor?
Normalistas, öğretmenlik okulunda okuyan öğrencilerdir. Ve onların kaybolması üzerine, bu yılın 26 eylülünde büyük eylemler yapıldı. 20 Kasım, Meksika’da 1910 burjuva demokratik devrimin 104. yıl dönümüydü ve kitlesel eylemlere sahne oldu. Hükümet ise her yıl bu yıl dönümünü etkinliklerle kutlar ve normalde her yıl da başkentte askeri ve sportif bir gösteri düzenlerler, fakat bu yıl büyük eylemler nedeniyle bu gösteriyi iptal etmek zorunda kaldılar. Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu yüz binlerce kişi her yerde sokaklara çıktı. 20 Kasım günü, fiili olarak bir ulusal grev gününe dönüştü. Aslında kimse böyle olmasını beklemiyordu ama tam anlamıyla ulusal çapta bir iş bırakma hayata geçirildi. Sadece Meksika’da binler sokağa çıkmadı, dünyanın birçok ülkesinde insanlar sokaklara çıkarak 43 kayıp öğrencinin sağ salim ortaya çıkartılmasını talep ettiler. Öğrencilerin kaybolmasından 52 gün sonra, 21 kasım itibariyle 52 gün geçmiştir kaybolmalarının üzerinden; halk artık sadece kayıpların bulunması ve suçluların cezalandırılmasını istememektedir, bu 52 gün içinde halk yavaş yavaş taleplerin öğrencilerin bulunmasının ötesine geçmesi gerektiğinin farkına varmıştır ve artık hükümetin de istifa etmesini, Devlet Başkanı Peña’nın istifa etmesini istemektedir.
*** Halk neden hükümetin bu konuda suçlu olduğunu düşünüyor?
Tabii ki hükümet bu olaydan sorumludur. Meksika’da uyuşturucu trafiğini yürüten suçlularla hükümet arasında yapısal bir farklılık yoktur, onlar artık tek bir yapının parçalarıdırlar, koordinasyon halinde hareket etmektedirler. Öğrencilerin kaybolması olayında da görülmüştür ki yerel polis, ordu ve federal hükümet Iguana bölgesinde, yani öğrencilerin kaybolduğu aynı bölgede bir uyuşturucu kartelinin yükselmesine izin vermişti. Ayrıca ordu bölgeye gelmesine rağmen bu konuda hiçbir şey yapmadı. İnsanlar olayın araştırılmasını istediğinde ise hükümet bunu engellemeye, suçları örtmeye çalıştı. Hükümet iyi biliyor ki gerçek ortaya çıktığında halk , uyuşturucu tekellerinin Meksika’da devletin kendisi haline geldiğini görecektir. Bugün artık halk bilmektedir ki öğrencilerin kaybedilmesi olayı yalnızca bir insanlık suçu değil aynı zamanda devletin işlediği bir suçtur ve halk şuna da artık ikna olmuştur ki eğer bu rejimi değiştirmezsek , suçlulardan oluşan bu hükümeti değiştirmezsek kaybedilen 43 öğrenci için gerçek adaleti hiçbir şekilde sağlamamız mümkün olmayacaktır ayrıca bütün bunlar daha önce de dediğim gibi uygulanan reformlarla da ilgilidir.
*** Peki neden bu özellikle bu 43 öğrenci çetelerin hedefi oldular?
Açıkçası bu özel bir olay oldu. 43 öğrencinin kaybedilmesi özel bir konjonktür oluşturdu…
*** Bu arada hâlâ kayıp dediğinizi fark ettim, öldürüldüklerini düşünmüyor musunuz?
Bizim için onlar hâlâ kayıptır çünkü henüz öldürüldüklerine dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Öldüklerine dair versiyonu hükümet kendisi yaymaktadır ama bunu hiçbir kanıt göstermeden yapmaktadır. Bizim için yaşananlar hâlâ zorla kaybedilme olayıdır ve sağ salim ortaya çıkartılmalarını talep ediyoruz. Öğrencilerin kaybedilmesi tekil bir olay da değildir. Ülkemizde sadece son 8 yılda 45 binden fazla insan kaybedilmiştir, hepsi de organize suç örgütleriyle bağlantılı olaylardır. Sadece son 8 yılda 300 bin kişi yine organize suç örgütlerinin karıştığı olaylarda öldürülmüştür. Ülke gerçek anlamda bir savaşın içindedir. Fakat halk yakın zamana kadar durumun bu boyuta geldiğinin farkında değildi çünkü medya da hükümet tarafından kontrol ediliyor, hükümet ordunun kontrolünü
Öte yandan bugün ülkemizde ulusal burjuvazi, oligarşi ve emperyalist çıkarlar arasında da bir dizi çatışma gündemdedir. Daha önceki kayıpların dünya gündemine bu şekilde gelmemiş olması ancak bu son 43 kaybın uluslararası alanda bu kadar yer bulması buna işaret ediyor, konjonktürel olarak da bu kayıpların önemli olduğunu gösteriyor. Örneğin iki yıl önce bir anaokulunda bir yangında 45 bebek, iki yaşın altında idiler, hepsi öldüler. Nedeni de yine devletin dikkatsizliği, denetleme görevini yerine getirmemesiydi, anaokuluna yapılması gereken yatırımlar yapılmamıştı. Yine iki yıl önce bir çukurda, ABD’ye gitmek için Meksika’ya gelen 72 Orta Amerikalı göçmenin cesetleri bulundu. Hâlâ hepsinin kimlikleri belirlenmiş değil. Şunu söylemek istiyorum başka büyük katliamlar da yaşandı bu ülkede, bazıları insani açıdan çok daha korkunçtu ama bu son olay bardaktaki son damla olduğu için ayrı bir anlam ifade ediyor ve bu yüzden de özel bir konjonktür oluşturdu.
Yine son reformların da etkisini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Özellikle doğal kaynakların, örneğin petrolün patronunun kim olacağına dair bir kavga var. Meksika halkı ise bu süreçte medya üzerindeki, siyaset, hukuk üzerindeki bu kontrolü kırmış durumda, Meksika halkı ülkenin bir narkodevlete dönüştüğünü artık biliyor.
*** Halkın öfkesi hükümeti devirebilecek noktaya kadar gidebilecek boyutta ve güçte görünüyor mu?
Şu anda, bu röportajı yaptığımız 21 Kasım gününde, halk hareketinin büyüdüğünü görüyoruz.
1 Aralık’ta ulusal bir iş bırakma çağrısı yapıldı. O gün ulusal halk mücadelesi açısından ülkenin yeni bir döneme gireceğinin düşünüyoruz. Ama bu tarihten önce de görünen halk hareketinin büyüdüğüdür. Söylediğim gibi 20 Kasım’da ülkenin her yerinde eylemler oldu ve hükümet kendi etkinliklerini iptal etmek zorunda kaldı. Belediye binaları yakıldı, bir eyalet kongresinin binası halk tarafından ele geçirildi, devlet başkanlığı sarayının etrafı sarıldı, buralarda çatışmalar meydana geldi. Şu ana kadar 31 genç gözaltına alındı. Biz bu eylemlerin artarak devam edeceğini düşünüyoruz. Bizler bu eylemleri birleştirebilmek üzere çalışıyoruz çünkü hareketin esas sorunu her yerde farklı çok sayıda ama birbiriyle koordinasyonu olmayan eylemler yapılması. Hükümet de böyle olmasını istiyor, daha fazla bölmek istiyor. Bizim buradaki çabamız ve Meksika halkına çağrımız birleşik ve ulusal çapta bir örgütlenmeye gitmemiz ve biz bunu Meksika Ulusal İşçi ve Halk Meclisi adı altında yaratmaya çalışıyoruz. Tüm eylemlerin bu meclis etrafında örgütlenmesi yönünde çalışıyoruz ve
3 temel hedefimiz var; 43 kayıp öğrencinin akıbetinin ortaya çıkartılması, neoliberal reformların geri çekilmesi ve son olarak da bu hükümetin defedilmesi.
*** İşçi ve emekçiler de sokaktalar mı bugün?
Evet sokaktalar. Örneğin 20 kasımda gerçekleştirilen ulusal grevde ilk defa telekomünikasyon emekçileri 6 saat iş bıraktılar. 6 saat size az görünebilir ama bu ilk defa oldu ve ilk defa böyle stratejik olarak önemli bir sektörde, telekomünikasyon sektöründe oldu. Ama genel olarak işçilerin hareketin içinde etkili olduğu söylenemez ancak işçiler ve emekçiler mutlaka bu hareketin bir parçası olmalı, onu yönetecek etkinliğe ulaşmalıdırlar. Biz de bunun için çalışıyoruz.
(EVRENSEL – 25.11.2014)